Ebru Şallı iki çocuklu yaşamını anlattı
Hamileyken yaptığı açıklamalar, o dönemde çok az kilo alması, pilates DVD’si çıkarması...
İki çocuklu yaşam nasıl geçiyor?
- İki çocuklu yaşam son derece zevkli ama zorlukları da var.
Çocuk sahibi olmak çok büyük mesuliyet ve sabır gerektiriyor.
Özellikle ilk iki yıl gerçekten zorlu.
Sizce iki çocuk sahibi olmanın en zor yanı ne?
- İkinci çocuk olduktan sonra ister istemez kıskançlık durumu
yaşanabiliyor. İki çocuğun psikolojisiyle ayrı ayrı ilgilenmek
gerekiyor. Ama Pars artık iki yaşında oldu, her geçen gün abi
kardeş birbirlerine daha çok düşkün oluyorlar. İki çocuğum olduğu
için çok mutluyum, ben daha çok zevkli yanlarını görüyorum.
Kızınız olsun ister miydiniz?
- Erkek çocukları oldum olası çok sevmişimdir. Biz üç kardeşiz, dolayısıyla kız ağırlıklı bir ailede büyüdüm. Bu yüzden erkek çocuklarım olmasından gayet memnunum. Beren, Pars ve Harun’un (Tan) diğer oğluyla birlikte erkek ağırlıklı bir aileyiz. Tabii ben de ana kraliçe gibiyim (gülüyor).
ANNELİK BENİ DUYGUSALLAŞTIRDI
Anne olduktan sonra hayatınızdaki en köklü değişiklik ne oldu?
- En başta sorumluluğunuz daha çok artıyor. Bir adım atmadan
önce bile bin kere düşünüyorsun. Bir yere giderken ya da gelen iş
teklifini kabul ederken bile çocuklarını düşünerek hareket
ediyorsun. Anne olduktan sonra “ben” demek söz konusu bile değil
ama zaten benim tarzım bu şekilde değil. Her zaman “biz” demekten
ve öyle hareket etmekten yanayımdır.
Ebru Şallı değişti mi?
- Daha duygusal oldum... Zaten duygusal bir insandım ama artık
daha çabuk gözlerim doluyor.
Hamilelikleriniz nasıl geçti?
- İkisi de çok rahat geçti. Hepsinde hamile pilatesi yaptım ve
bu sayede çok kilo almadım.
Hamile pilatesine hangi ay başlamak gerekiyor?
- İlk üç ay yürüyüş bile önerilmiyor, dolayısıyla pilates de yapmamak gerekir. Ama üçüncü aydan sonra herkese hamile pilatesi yapmasını öneririm. Gerçi hamilelik pilatesi yüzünden çok eleştiri almıştım. “Hamilelik pilatesi mi olurmuş, çok zararlı” gibi tepkiler almıştım.
SAYEMDE HAMİLELER ARTIK DAHA BAKIMLI
Sizin pilatesi ilk keşfetmeniz de Beren’e hamileyken olmuştu değil mi?
- Evet dokuz yıl önce Beren’e hamileyken pilatese ilgim
başlamıştı. Doğumdan sonra da pilates üzerine eğitim almaya
başladım. Sonra da hayatımdan hiç çıkmadı. Doğuma üç hafta kalaya
kadar yapılabilen bir spor bu.
İlk hamileliğinizde sürekli pilates yaptığınız ve bu yüzden
sadece 7 kilo aldığınız için tepki görmüştünüz. Buna rağmen
yaptınız pilates DVD’leri ve kitapları çok beğenildi. Bunu neye
bağlıyorsunuz?
- Evet, dokuz yıl önce az kilo aldığım için çok eleştirilmiştim. O zamanlar hamilelikte bu kadar az kilo almak, fit olmak yoktu. Bu anlamda sıra dışıydım. Ben öncelikle hamileliğin hastalık olmadığını herkese göstermek istedim. Sağlığınız ve doktorunuz izin verdiği sürece işinize de devam edebilirsiniz, sporunuzu da yapabilirsiniz. O yüzden iki hamileliğimde de kendimi geri plana çekmedim, normal yaşantıma devam ettim. Dikkat edin, şimdiki hamileler daha bakımlılar, çok kilo almıyorlar, spor yapmaya özen gösteriyorlar, kendilerini hiç bırakmıyorlar. Bu tarz hamilelikler çok sıra dışı değil artık. Bu konuda ön ayak olduğumu düşünüyorum açıkçası. Bunun için de çok mutluyum.
DOĞUMDAN 45 DAKİKA SONRA AYAKTAYDIM
Doğumları nasıl yaptınız?
- İkisi de sezaryen. Beren dokuz gün erken geldi. Pars İSE tam
tersi günü doldurdu, çıkmak bilmedi. Doktorum riskli olabileceğini
söyledi ve yine sezaryen yaptık.
Normal doğumu hiç düşünmediniz mi?
- Düşündüm aslında ama risk almak istemedim. İlk doğumum
sezaryendi çünkü... Ama şanslıyım ki iki sezaryenden sonra hemen
kendime geldim. Genelde sezaryen sonrasında hemen yataktan
kalkılmazmış, anne başkaları tarafından yürütülürmüş. Ben 45 dakika
sonra ayağa kalktım. Narkozun etkisinde hiç kalmadım. Ama bu
söylediklerim sezaryen doğumu onaylıyormuşum gibi algılanmasın. Ben
sadece spor sayesinde sezaryenin hiçbir yan etkisini görmediğimi
söylemeye çalışıyorum. Yoksa ben de normal doğumdan yanayım.
Ne kadar anne sütü aldılar?
- İkisi de yaklaşık bir yıl anne sütü aldı.
PARS’LA SİL BAŞTAN BEBEK OLUYORUM
Çocuk sahibi olduktan sonra iş yaşamını bırakan ünlü annelerden olmadınız...
- Evet, bu benlik bir şey değil. Çalışınca daha dinç ve genç
kalıyorsunuz. Çalışırken kendimi daha iyi hissediyorum. Bir işe
yaradığını görmek, para kazanmak çok güzel şeyler. Çocuğunuzun
yaptığınız işle gurur duyması da ayrıca hoşunuza gidiyor. O da
üretken bir annesi olduğunu görüyor ve kendine örnek alıyor.
Siz çalışan bir annenin çocuğu muydunuz?
- Hayır, annem çalışmıyordu.
Peki, çalışan bir anneyle çalışmayan bir annenin çocukları
arasında ne gibi farklar var sizce?
- Çalışmayan, evle ve çocukla daha ilgili bir anneyseniz, daha
fazla yoruluyorsunuz. Mesela ben geçen sezon televizyon programıma
ara vermiştim, evdeydim. Daha fazla yorulduğumu, beş dakika bile
kendime ayıracak vaktim olmadığımı gördüm.
Çocuk büyütmenin en zevkli yanı ne sizce?
-Öpmek, koklamak, sarılmak... Bir de onlarla her şeyi
yeniden keşfetmek. Bazen öyle laflar ediyorlar, öyle cümleler
kuruyorlar ki şaşırıp kalıyorsunuz. Unuttuğunuz güzellikleri
hatırlatıyorlar. Kendi çocukluğunuza döndüğünüz oluyor
mu?
- Evet dönüyorum. Mesela Beren’le bütün dersleri yeniden
öğrenirken, Pars’la sil baştan bebek oluyorum.
ÇOCUK OLUNCA ROMANTİZM MİNİMÜM DÜZEYE İNİYOR
Çocuk sahibi olmanın evlilik hayatını etkilediği doğru
mu sizce?
- Elbette etkiliyor. Aile olmak çok keyifli bir şey. Öte yandan
anne-baba olduktan sonra romantizm minimum düzeye iniyor, yalnız
kalmak gibi bir şansınız olmuyor. Burada iş yine anneye düşüyor.
Bebekleri de, babayı da idare etmesi gereken, aradaki dengeyi
sağlayan kişi o oluyor. Tabii babaların da annelere destek olmaları
şart...
Harun Bey nasıl bir baba?
- Harun çok iyi bir baba. Özellikle Beren doğduğu zaman çok destek
olmuştu. İkincisinde o kadar çok destek vermedi açıkçası.
Müge Serçek BİROĞLU