ELİF ERGU YAZDI
Ana haber bülteni öncesinde buluştuk Uğur Dündarla, fotoğraflar için de birlikte stüdyoya girdik. Herkes Uğur Dündara Uğur Abi diyor. O da herkese Çocuklar... Aile gibiydiler...
Bu ekiple rakiplerinin işi çok zor diye düşündüm. Röportaja
gitmeden önce Reha Muhtar'la konuşmuştum. Bana Annelik değiştirdi
mi seni diye sormuştu. Değiştirmedi diyemem, annelik öncesi ve
sonrası çok farklı demiştim. Peki kariyer? dediğinde de, Ela
her şeyin önünde cümlesi dökülmüştü taa içimden. Ve Uğur Dündar'a
giderken bu aklıma takıldı. Uğur Dündar işinin duayenlerinden. Geç
baba oldu. Bunu da bir röportajında çok güzel açıklamıştı: Neye
göre geç? Şimdi kendi mutluluğumdan çok, çocuklarımın sevinci ve
mutluluğuyla mutlu oluyorum. Buldumcuk olunuyor mu dersiniz...
Uğur Dündar'ı daha önce davetlerde görmüşlüğüm ve kısa
sohbetlerimiz vardı. Doğrusu bu röportajda biraz tanıma fırsatım
oldu, karşımda müşfik ve merhametli bir insan buldum. Kendi
ifadesiyle, babalık onu da değiştirmiş.
Kaç başbakan eskittiniz? Çıkışları ve inişleri yakından
izleyen bir gazeteci olarak, iktidarın gidişatını nasıl
buluyorsunuz?
Mesleğe 70'li yılların başında
başladığıma göre, demek ki o yıllardan bu yana tüm başbakanları bu
kapsamda sayabiliriz. AKP'nin eline geçen tarihi bir fırsatı,
kendisine oy yağdıran çevredeki mütedeyyin, muhafazakâr kesimi
merkeze taşıma fırsatını kaçırdığını düşünüyorum... Eğer bu fırsat
kaçırılmamış olsa şimdi krize rağmen Türkiye'yi kimse tutamazdı...
Başbakan Erdoğan 22 Temmuz seçimlerini kazandığı gece yaptığı
konuşmayla büyük umut vermişti. Ancak daha sonra inanılmaz bir
kamplaşma ve kutuplaşmaya sürüklendi Türkiye... Bunun sorumlusu en
başta tabii ki iktidardaki AKP ve onun Başbakanı'dır diye düşünmek
gerekiyor.
Başbakan'la aranızda Aktütün haberlerinden sonra yaşanan
sertleşme yalnızca o olayla mı bağlantılıydı, yoksa zaman içinde
gerginleşen bir süreçte bardağı taşıran damla mı oldu?
Biz haber yaparken Bunun ucu nereye varır? diye düşünmeyiz. Bizim
tek düşüncemiz, ilkeli, dürüst haber yapmak ve halkın güvenine
layık olmaktır. Bu da ancak halkın gündemini yakalamak ve onun
sorunlarını yansıtmakla mümkün olur... Eğer dengeleri düşünmeye
başlarsanız, artık bu işi bırakmanızın zamanı gelmiş demektir.
Aktütün çok masum bir haberdi. Özünde vatan ve çocuk sevgisi
vardı.
Başbakan size inanmadı. Okulların tatil olduğuna ve iyi
durumda olduğuna çok inandığını gösteren konuşmalar
yaptı.
Eğer Başbakan Erdoğan birilerinin kendisine
aktardığı gerçekdışı bilgilere inanıp bize kızmak yerine, Aktütün
çocuklarını bizimle birlikte kucaklamış olsa, büyük sempati
toplardı. Tam tersini yaptı.
Sayın Erdoğan benim nasıl bir gazeteci olduğumu gayet iyi bilir
Siz dürüstlük ve inandırıcılıkla anılan bir insansınız.
Mesleğinizde öne çıkan özellikleriniz bunlar. Bu olaydan sonra
Başbakan, sizin için Sen nasıl gazetecisin? dediğinde ne
hissettiniz?
Güldüm... Çünkü Sayın Başbakan, benim
nasıl bir gazeteci olduğumu çok iyi bilir!.. Bu nedenledir ki, CHP
lideri Sayın Deniz Baykal ile ilk ve son kez karşı karşıya geldiği,
benim yönetimimdeki açık oturuma gönül rahatlığıyla katılmıştır. Bu
nedenledir ki, Başbakanlığı döneminde bana birçok kez röportaj
vermiştir. Canlı yayınladığımız röportajlara başlamadan önce,
hazırlıklar sırasında kendisine birçok kez Sayın Başbakan, bu
ülkede kızma ve sinirlenerek söylenme hakkına sahip olmayan bir
kişi varsa o da sizsiniz! dedim. Başbakan birisi bana haksızlık
yaptı diye, bunu adeta mesleki kan davasına dönüştürmeyeceğimi de
çok iyi bilir...
Başbakan gazetecilerle fikir ayrılıklarını kişisel alıyor.
Bazı gazetecilere ambargo koyuyor. Başbakan'ın bu tavrını nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Bunu Başbakan demiyor.
Çevresindekiler, Başbakan adına söylüyor. Bana göre bizim gibi
demokrasilerde liderleri bekleyen en büyük tehlike, kendisine
gerçekleri söylemek yerine, onları gerçeklerden koparanlardır. 22
Temmuz seçimlerinden bu yana yakın çevresi Başbakan'a büyük kötülük
yaptı. Eğer çevrede Başbakan'ı sinirlendirmek yerine
sakinleştirmeyi yeğleyen, hatta onunla aynı dünya görüşünü
paylaşmayan birikimli insanlar ağırlıkta olsaydı, Türkiye bugün bu
kutuplaşmayı asla yaşamazdı. Geçmişte bunun örneklerini
yaşadık.
Bir örnek verebilir misiniz?
En güzel örneğini merhum Adnan Kahveci, merhum Özal'a karşı
vermişti! Özal'ın en akıllı muhalifi oydu. Bugün Türkiye'de dibeği
Başbakan döğüyor, yani yükü o taşıyor, birileri kenardan hınk
diyor! Aslında her hınk Başbakan'a biraz daha zarar veriyor.
Böylelerine halk arasında Dibek döğücüsünün hınk deyicisi!
denir!
Son zamanlarda en yakınınızda olan kişilerden biri
Yılmaz Özdil ve o sizi şöyle tanımladı: Televizyonculuğun Zeus'u'.
Siz televizyonculuğun Zeus'u musunuz?
Aman efendim,
tabii ki hayır! Sevgili yol arkadaşım Yılmaz Özdil,
yaratıcılığından, yeteneğinden emin olan tüm özgüven sahibi
insanlara özgü bir davranışla, bana duyduğu sevgisini bu iltifatla
dile getirmiş. Bana sorarsanız, son dönem televizyon haberciliğinin
en büyük yıldızı Yılmaz'dır. Yılmaz müthiş yaratıcılığı, harika
kalemi ve televizyon haberciliğinde sergilediği büyük başarının
yanı sıra, insan olarak da hayran olduğum mert, delikanlı bir
kardeş ve çok değerli bir yoldaştır benim için... Ama Yılmaz'ın
durumu vahim!.. Sanırım yakında eşi, değiştirmesi için
çamaşırlarını bile buraya getirecek.
Peki o zaman sizin sırrınız ne? Herkes size güveniyor, siz
yan yana gelmeyecek kişileri ekranda yan yana getiriyorsunuz,
başarılısınız...
Yaşam biçimim!.. Mesleğe atıldığım ilk
günden bu yana, ileride yüzümü kızartacak işler yapmadım, hakkım
olmayan tek kuruşa el uzatmadım... TRT'deki harcamalarımın
makbuzlarını hâlâ saklıyorum.
Geçenlerde Ayhan Çarkın'ı ekrana çıkardınız. Geçmişte
sizi öldürmesi emri verilmiş biri. Kendisini karşınıza almak ne
hissettirdi size?
Bakın Elif Hanım, ben o programda
öldürülmemi isteyenleri affettiğimi de söyledim. Susurluk'çu Özel
Harekat Polisi Ayhan Çarkın'la ekranda onun gözlerinin taa içine
bakarak röportaj yaptım. Bu duyguyu herkes yaşayamaz. Evet onu
affettim. Çocuklarıma şerefli bir soyadı bırakmak hayattaki en
büyük iddiam.
İstifa sonrası Fırat'ı aradım Şimdi yalnızsın
dedim
Son yılların TV düellosunu siz yaptınız. Kemal
Kılıçdaroğlu-Dengir Mir Fırat düellosunda sizce galip
kim?
Orada vicdanımın terazisini öylesine adil
bırakmışım ki, onca zaman sonra bile bu konuda bir yorum yaparsam,
sanki tarafsızlığımı yitirecekmişim gibi geliyor. İzin verirseniz
kişisel kanaatim bana kalsın. Ama şunu söyleyeyim: Dengir Mir
Mehmet Fırat AKP Genel Başkan Yardımcılığı'ndan ayrıldıktan sonra
kendisini aradım.
Geçmiş olsun mu dediniz?
Siz benim
dürüstlüğüme güvendiniz. Bizim gibi ülkelerde makam sahibiyken
çevrenizde pervaneleşen insanlar, o görevden ayrıldıktan sonra bir
anda kaybolurlar... Şimdi yalnızsınız. Bu süreçte mağduriyet
hissini yaşarsanız bilin ki, biz her zamanki tarafsız ve dürüst
gazeteciliğimizle sizin yanınızda oluruz! dedim. Sayın Fırat çok
teşekkür etti.
Babalık hayat felsefemi tümden değiştirdi
3 çocuk babasısınız. Baba olmak sizi değiştirdi mi?
Babalık size ne öğretti?
Babalık hayat felsefemi tümden
değiştirdi. Çok daha merhametli bir insan oldum. Bir örnek vereyim:
Bir bürokratı rüşvet alırken görüntülemiştik. Kendisi hakkında
gereken idari ve yasal işlemler yapıldı. Yani gereken cezayı aldı.
Ama sıra onun görüntüsünü ekrana getirmeye gelince, çocukları
gözümün önüne geldi. O çocuklara ertesi gün okuldaki arkadaşlarının
nasıl bakacaklarını, hatta alay edebileceklerini düşündüm ve hiçbir
yasal zorunluluk olmamasına rağmen o görüntüleri yayınlamaktan
vazgeçtim. Nasıl olsa hak ettiği cezayı almıştı...
Çocuklarınızla nasıl vakit
geçirirsiniz?
Ailenin dördüncü çocuğu olarak onlarla
oynuyorum, şakalaşıyorum, çocukla nasıl vakit geçirmek gerekiyorsa,
içimden gelerek öyle yapıyorum... İçimdeki çocuğu yaşadığım sürece
yaşatmaya ve onu çocuklarımla arkadaş kılmaya kararlıyım.
Özel hayatınıza çok özen gösteriyorsunuz, eşinizle sizi
hiç görmüyoruz. Neden?
Çok sade, sıradan ailelere özgü
bir yaşamımız var. Sosyal yaşamımızı medyatik hale getirmemeye özen
gösteriyoruz!.. Seyircimizin benim ve ailemin nasıl yaşadığından
çok, onların yaşamını daha güzel kılmak için neler yapabileceğimi
merak ettiğine inanıyorum!..
Tehdit alan birisiniz. Özel olarak da korunuyorsunuz, bu
hayatınızı ne kadar etkiliyor?
Çıkar için haber
yapmadım, tetikçi olmadım. Bu yüzden öylesine rahatım ki, bir
duvara yatak resmi çizer, karşısına geçip mışıl mışıl uyuyabilirim.
Mesleğim sayesinde dünyanın çevresinde tam bir tur attım. Ayrıca
eşim ve çocuklar da gezmeyi çok seviyor. Ama dünyayı dolaşmadan
önce ülkemi, kuzeyden güneye, batıdan doğuya, karış karış gezdim.
Halil Rıfat Paşa'nın Gidemediğin yer senin değildir! sözüne
inanırım. Ülkesini bilmeyen biri, yurt dışına çıktığında kıyas
yapamaz.
Organik besleniyorum sosis, salam yemem
Çalışmaktan kilo alacak zamanı bulamıyorum! (Gülüyor...) Elif Hanım, şunu da özellikle söylemek isterim, bizi kimse kolumuzdan çekip kameranın önüne oturtmuyor.
Madem ki seyirci önüne çıkıyoruz, ona olan saygımız gereği, hem fiziğimize, hem giyim kuşamımıza, hem de yaşamımıza çok özen göstermeliyiz. Cendere içinde yaşamak hiç kolay değil ama böyle... Zaman buldukça spor yapıyorum, yürüyorum, yüzüyorum ve sağlıklı besleniyorum. Bu nedenle bana çok iyi bakan eşime de çok şey borçluyum...
Sosis, salam vb. gibi ambalajlanmış et ürünlerine el sürmem çünkü nitrat bileşikleri içeriyor. Kısacası kimyasal katkılar içeren tüm gıdalardan mümkün mertebe uzak durmaya çalışıyoruz.
Haber yaparken gıda terörünün inanılmaz boyutlarına tanık olmak, açıkçası beni çok ürküttü. Ailecek en sevdiğimiz alışveriş mekanları organik ürün satan yerler. Dışarıda yemek yediğimiz yerler de sayılıdır. Bir iki balık lokantası ve hijyeninden emin olduğumuz birkaç mutfak, hepsi o kadar.
Alınmasın diye Birand'a şaka yapmıyorum
Rakibiniz Mehmet Ali Birand'la sık sık
karşılaşıyorsunuzdur. Aynı çatı altında çalışıyorsunuz.
Karşılaştığınızda birbirinize takılır mısınız? İşinizdeki rekabet
ilişkilerinizi nasıl etkiliyor?
Öylesine yoğun
çalışıyoruz ki, koridorda karşılaşacak zamanı pek bulamıyoruz.
Bazen haber çıkışlarında kapıda rastlıyorum Birand'a... Eskiden o
anlarda çok takılırdım. Ama şimdi reytinglerde sürekli önde
olduğumuz için, alınabilir düşüncesiyle pek şaka yapmıyorum.
Elif Ergu/Vatan