Emzirmenin önemi...

Emzirmenin önemi...

Emzirmenin önemi...

Temel olarak optimum bir büyümeye, basitleştirilmiş bir duygusal iletişime ve pek çok hastalığa karşı korunmaya dönüşecek gerek eş zamanlı gerekse gelecek yaşlara yönelik biyolojik kökenli avantajlar gibi. Örneğin bugün biliyoruz ki, emzirme ateroskleroza karşı koruyucu bir etkiye sahiptir. Emzirmenin kayda değer bir ekonomik kazanım ve emme anının tamamen basitleştirilmesi gibi kesinlikle yadsınamayacak bazı pratik avantajları vardır. Her şey hazır ve mükemmel sıcaklıkta; zararlı mikroplar barındırmayan, her nerede olursanız olun herhangi bir ölçü, seyreltme, ısıtma, yıkama ve sterilizasyon gerektirmeksizin olduğu gibi kullanılabilir.

İMMUNİTER KORUMALAR:

insan kolostrumunda bakteri ve virüslere karşı antikor olan çeşitli immunoglobulinler açığa çıkarılmıştır. Bu koruyucular sütle anneden bebeğe geçerler ve mukus düzeyinde önemli bir antienfeksiyonel etkileri vardır. Sütte özellikle mikropların (veya diğer maddelerin) mukus yoluyla girişine bariyer olma fonksiyonuna sahip antikorlar yani A immunoglobülinleri (IgA) vardır. Emzirme sırasında anne normal olarak mikroplar, virüsler ve patojenik ajanlarla temas halindedir.

Vücudun zorunlu enerji ihtiyacını karşılamak için emmeye başlayan yenidoğan, emzirme süreciyle bir yandan beslenirken bir yandan da hemen insanlar arası ilk ilişkileri kurmaya başlar ve bunların üstüne dünya hakkındaki bilgilerinin temelini atar. Bebek beslenme olayındaki gıda sunumu ve tensel temas ile kendisinin sevilmiş ve kabul edilmiş olduğunu algılar. Yiyecek; bunu kabul eden bebek için de, sunan anne için de bir sevgi eylemi değeri kazanır. Yiyecek değişiminin büyük ritüel değeri anne-bebek arasındaki ilk iletişim deneyimlerine sıkı sıkıya bağlıdır. Yiyecek gerçekten de bebeğin anneden aldığı ilk “armağan”dır. Bu nedenle de besleyici değerinin ötesinde bir değer edinir. Böylece yemek çevresinde, onun reddi veya kabulünde, nasıl olup da bu kadar sık rastlanan aile içi alışverişler döndüğü iyice anlaşılmaktadır. Sunulan yemeği geri çevirmek bir bağ kurma isteğini geri çevirmeye eşittir: “Sunan” kişi tarafından agresif davranış olarak algılanır.

Yenidoğan oral mukusun uyarılmasından hoşlanır ve emme eyleminden duyduğu memnuniyet açıktır, bu nedenle çok eski zamanlardan beri bebeğe emzik vererek “sakinleştirmek” tüm dünyada yaygındır. Besleyici fonksiyonun çevresinde dış gerçeklikle yenidoğan arasındaki en önemli temaslardan biri organize olur.

Ağız, tanıma aleti olarak gözler ve ellerden önce gelir. Gelişimin ilk aşamalarında ağız dış ortam karşısında büyük bir ayırt edici yeteneğe sahiptir, çocuk objelerin niteliklerini her şeyden önce onları ağzına sokarak tahlil eder (Bu hareket anne-babalar tarafından genellikle yanlış olarak; açlık veya diş kaşınması olarak nitelendirilir).

Gerçekliğin ilkel sınıflandırılması oral düzeyde yapılanır. Hoşa giden niteliklere sahip ve yenebilen şey “iyi”; hoşa gitmeyen, tolere edilemeyen ve tükürülen şey “kötü”dür. Bu ayrım, gerçekliğin temel olarak ikiye bölünmesi, bizim dış dünyaya ulaşmamızı duyularımızın sağladığı konusundaki verilerle ilgili kararın temelidir ve bireylerin kabul edilmesi gereken şeyle geri çevrilmesi gereken şey arasında ayrım yapmasını mümkün kılar.