En büyük hata bebeğinizle inatlaşmak!
En büyük hata bebeğinizle inatlaşmak!
Kendi iradesini ispatlamasına izin verilen, inatlaşma ilişkisine
girilmeyen ve aşırı baskıcı tutumlar uygulanmayan çocukta
“özerklik” duygusu ve sonucunda da kendinden “emin olma ve irade”
gelişiyor. Çocuk karar verme ve işbirliği yapma yetisi
kazanıyor.
Gazi Üniversitesi (GÜ) Tıp Fakültesi Başhekim Yardımcısı ve Çocuk
Psikiyatri Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yasemen Işık Taner,
çocuk gelişiminde “anne” çok önemli bir rol üstlendiğini
söyledi.
Bebeklikten itibaren annenin varlığının bebeğin temel gereksinimi
olduğunu, anne yanında olmadığında bebeğin kaygı yaşadığını, zaman
içinde annenin geri geleceğine güven duymayı öğrendiğini belirten
Taner, güven duygusunun bebeğe umut etmeyi öğrettiğini anlattı.
Taner, bu dönemde kendine bakım verenle güvenli bir bağ
oluşturulmasının “temel güven” duygusunun gelişimini sağladığını
söyledi.
Annenin bebeğine bakım vermek, ihtiyaçlarını karşılamak yanında onu
tanımak zorunda da olduğunu vurgulayan Taner, “Bebeğini tanıyan
anne, yalnız kendi kafasındaki kurallara göre değil, bebeğin
sinyallerine göre davranışlarını ayarlar. Bebeğin ağlamasının
ardında yatanı bilir,
doyurur, doyum alır, rahatlatır, kucaklar, kuşatır. Bebeğin
kendinin bir parçası, ama kendinden ayrı bir birey olduğuna saygı
gösterir. Besleme, uyutma, dokunma, sakinleştirme, konuşma, ninni
söyleme ve göz ilişkisi kurma bebeği besler, büyütür ve sosyal bir
varlık olma imkanı verir” diye
konuştu.
Bebekle sosyal ilişki kurmak çok önemli
“İlk yılda uygun bakımdan yoksun kalan bebeklerin, ilerleyen
yıllarda yakın ve sıcak ilişkiler kurmakta, güven duymakta ve umut
etmekte zorluk çekebildiğine” dikkati çeken Taner'in verdiği
bilgiye göre uygun bakım, anne-çocuk arasında karşılıklı iletişimin
olduğu, sıcaklık ve duygusal
içeriğe sahip, annenin çocuğu büyütürken yalnız kendi fikirlerine
göre değil, çocuktan gelen ip uçlarına ve onun kişilik
özelliklerine de dikkat ederek verdiği duygusal ve fiziksel
davranış biçimlerini ve bakımı kapsıyor.
Yaşamın ilk yılı, zihinsel gelişimin en hızlı olduğu dönemlerden
biri olarak gösteriliyor. Bu dönemde bebekler hemen her dakika yeni
bir şeyler öğreniyor. Bebek beyni, öğrenmeye çok açık olduğundan
bebeğe verilen uyaranlar ne kadar zenginse, bebek de o kadar iyi
bir alt yapıya sahip
oluyor. Sadece fiziksel bakım vermek, yeterli zihin gelişimini
sağlamıyor. Bebekle sosyal ilişki kurmak, konuşmak, anlatmak, en az
onu doyurmak ya da uyutmak kadar önem taşıyor.
Her bebeğin mizacı farklı olsa da hepsi kendilerini sevecek,
anlayacak, rahatlatacak, güven duyacakları kişiye ihtiyaç duyuyor.
İlk aylarda bebek, tanıdık kişiler ile tanıdık olmayanları fazla
ayırt edemiyor.
Altıncı aylarında kendisi için özel insanları diğerlerinden
ayırıyor ve her isteyenin kucağına giden pasif bir varlık değil;
annesine atılan ve tanımadığı insanları yabancılayan aktif bir
birey haline geliyor. Böylece bebekle bakım veren kişi arasında
bağlanma gerçekleşiyor. Emme işlevi, dokunma, gülümseme, göz teması
kurma, anneye yapışma davranışları, seçici bağlanmanın habercisi
olarak gösteriliyor.
Beslenme ilişkisi temel güven duygusunun temelini
oluşturuyor
Besleme-beslenme ilişkisi anne ile çocuğun ilişkisinde heyecan
verici ve karşılıklı etkileşim ve iletişime zemin hazırlayan en
önemli etkileşim, ilk sosyal ilişki, ilk karşılıklılık, ilk
alışveriş provası olarak gösteriliyor. Çünkü, beslenme annenin
çocuğu yalnız doyurduğu ve duygudan bağımsız bir görev değil,
bebekle fiziksel temasın olduğu, göz temasının kurulduğu,
dokunma-dokunulma hazzının yaşandığı, rahatlatıcı, güven verici ve
ruhsal anlamda doyurucu bir yaşantı olarak dikkat çekiyor.
Anne-babaların beslenmenin bedensel işlevine gösterdikleri
hassasiyet kaygıya dönüştüğü zaman, bebeğin beslenmede sorun
yaşaması söz konusu olabiliyor. Beslenme ve iletişim açısından anne
sütünün önemine işaret ediliyor, ancak önemli olanın sunulan
besinin şekli değil, nasıl ve hangi duygularla sunulduğu olduğu
vurgulanıyor. Bebekten gelen ip uçlarına uygun ve zamanında
karşılık vererek gerçekleşen besleme-beslenme ilişkisi, çocuğun
“temel güven” duygusunun temelini oluşturuyor.
Bir ile üç yaş arasını kapsayan erken çocukluk döneminde çocuğun
yakın sosyal çevresi ile ilişkileri gelişiyor. Bu dönemde çocuk
çevreyle oldukça ilgili ve duyarlı hale geliyor. İlgi alanları ve
oyuncaklarına anne-babayı ortak ediyor ve akranları ile ilişkileri
gelişmeye başlıyor.
Bu yaş aralığında aynı zamanda ikilem yaşama dönemine giren çocuk,
bağımlılık-bağımsızlık, yapma-yapmama arası çatışmalar yaşanıyor.
2-3 yaşındaki çocukta “inat” duygusu ağır basıyor ve söylenen ya da
istenenin aksini yapmaya yöneliyor. Engellenmekten ya da
uyarılmaktan hiç
hoşlanmıyor, ısrarında tutturuyor, ağlıyor, zıtlaşıyor.
Kendi iradesini ispatlamasına izin verilen, inatlaşma ilişkisine
girilmeyen ve aşırı baskıcı tutumlar uygulanmayan çocukta bu
dönemde “özerklik” duygusu ve sonucunda da kendinden “emin olma ve
irade” gelişiyor. Çocuk karar verme ve işbirliği yapma yetisi
kazanıyor. Bu dönemdeki olumsuz tutumlar, daha sonra inatçılık,
kararsızlık, düzensizlik, öfkelilik, bencillik gibi özelliklere
neden olabiliyor.