Eşinizi anlıyor musunuz?
Eşinizi anlıyor musunuz?
Günümüzde kadın-erkek ilişkilerinin çoğu aşık olma dönemi ile
başlıyor. Uzmanlara göre ise bu dönem "görme kusuru" dönemi olarak
tanımlanıyor. Partnerler bu dönemde birbirlerinin temel mutluluk
kaynağı olduklarını ve neredeyse birbirleri için doğduklarını
düşündükleri için, aşık olma dönemi aynı zamanda "hayali ve düşsel
birlikteliği" de temsil ediyor. Hatta çiftler öylesine bir
beraberlik yaşıyorlar ki, sözcüklere bile ihtiyaç duymuyorlar. İşte
tehlike de burada başlıyor. Çünkü ilişki artık sözcük öncesi veya
sözcük sonrası dönem olarak ayrılıyor. Bu durumda çiftler
arasındaki benzerlikler de konuşulmadığı sürece kalıcı oluyor.
Bu tür düşsel bir birliktelik evliliğe kadar gidebiliyor ve evlilik
tüm iyi ve kötü sonuçlarına rağmen, hala dünyanın en büyük gönüllü
organizasyonu olarak kabul ediliyor.
Evlilikte kadın ve erkek "aşık olduğunuzda konuşmayın, çünkü
sözcükler idealize edilmiş birlikteliği olumsuz etkileyip
bozabilir" kuralını unutarak, daha çok konuşmaya başlıyor. Bu
durumda da sözcükler tehlikeli olmaya, aşkla başlayan "görme
kusuru", evlilik aracılığıyla düzelmeye ve birliktelik tehdit
altına girmeye başlıyor. Yıllar geçtikçe aynı eş, mutsuzluğun
kendisi haline gelebiliyor.
Evlilik ilişkisinin iyi gitmesi, eşlerin ilişkiyi romantik bir rüya
gibi algılamaktan vazgeçerek, birbirlerinin bireysel
gereksinimleri, beklentileri ve tepkilerini daha gerçekçi bir
şekilde görmeleriyle gerçekleşebiliyor.
Cinsiyetlerin savaşından kazanılacak çok az şey olduğuna dikkat
çeken uzmanlar, erkek ve kadınların genetik farklılıklarla dünyaya
geldiğini, bu farklılıkların kültür, gelenekler ve sosyal roller
gereği sürekli beslenerek çoğaldığını ve sonuç olarak da bir
ilişkideki tarafların farklı beklentiler içine girdiğini
söylüyorlar. Çiftlerin bu farklılığı anlaması, eşlerin daha iyi
iletişim kurabilmesi için bir gereksinim haline geliyor.
Kadın ve erkekler arasındaki temel
farklılıklar
Sosyal ve aile içi roller yönünden bakıldığında kadınlar halen
besleyen-bakım veren rollerinde olduklarından, aile üyeleri
arasında ve çevreyle düzenli ve anlamlı bağların oluşturulmasında
önemli roller üstleniyorlar.
Bu durum kadınların "ailenin iyilik hali ve bütünlüğü için daha çok
özveride bulunmaları" anlamına geliyor. Erkekler insanlar yerine
olayları iş hayatı, spor, yemek, bilgisayar, otomobil gibi
konuları, kadınlar ise bilgi alma ve ilişki kurabilme gibi
amaçlarla çevreyle iletişim kurmayı yeğliyor.
Yine erkekler bilgi verip detay vermemeyi tercih ederken, kadınlar
bilgiden çok duygu ve detay verme eğiliminde. Kadınlar yardım
istemeye açık ve yön sormaktan çekinmiyor, erkekler ise sorun
çözmekle uğraşırken nadiren yardım isteme ve yön sorma
eğilimindeler. Erkekler "yarışma", kadınlar ise "işbirliği"
eğiliminde.