Eyşan Özhim yazdı...

"Son zamanlarda; hakkımda çıkan medya haberleri ve başlıkları beni üzdü. Çünkü eski resimlerle yapılmış röportajlara, benim ağzımdan çıkmayan başlıklar eklendiği zaman, bana zarar veriyor."

Eyşan Özhim yazdı...

Sevenlerim ve bizim sektör bu durumdan etkilendiği için, benim de aklıma bir eylem geldi…
Geçen hafta “Açık Hava”da “Dalaras’ın” konserini izlemeye gitmiştim. Bir magazinci arkadaş (!), karanlıkta bir anda önüme atladı ve çat çut çekti fotoları. Sonrada “proje var mı?” diye sordu pat diye! Yerime oturmaya giderken, “şu anda bir şey yok” dedim. “Ne yapıyorsunuz başka?” deyince, “Konsere geldim” diye cevaplayarak, yerime oturmaya gittim.

Sonraki gün, çok farklı şartlarda çekilmiş bir fotoğrafımla birlikte, o çektiği kötü fotoğrafı yan yana koymuş, “tanınmayacak halde” diye başlık atmışlar… Aynı gazeteden başka arkadaşlar arayarak röportaj yapmak istediler. Ben de sordum: “Bu gün gazetede bir haber mi var? beni arayıp duruyorlar”. Evet cevabını alınca, “hangi gazete?” diye sordum. “Bizim gazete” cevabı, canıma tak ettirmeye ve akabinde bu protestoya karar vermeme sebep oldu.

Kabul edip randevulaştım. Randevu saati geldiğinde buluşacağımız yere yakın bir yere gidip bekledim. Geldiklerini haber verdiklerinde, telefonla arayıp on beş dakika gecikeceğim için özür diledim ve hemen “Hatice Bacı” kılığımla yanlarına gidip “fal bakarım, para almam” diyerek yere oturdum. Tesadüfen masalarında, içilip açılmış kahve falları hazır duruyordu! Fincanı kaptım ve “Güzel ablam senin adın “İ” harfiyle başlıyor, İlknur olabilir mi?.. Sen gazeteci misin?” diyerekten ilk tahminimde, ne şahane bir falcı olduğumu göstermiş ve atıp tuttuklarımla iki arkadaşı da büyülemiş oldum. Fotoğrafı çekecek olan arkadaşın yanında bir sırt çantası vardı. Israrla çantasından makinesini çıkarıp çekmesini, benimle röportaj yapmaları gerektiğini söyledimse de onlar benden kırk beş dakika boyunca kurtulmaya çalıştı. Bu arada çaktırmadan eğlendikleri için Eyşan Özhim’i aramak akıllarına bile gelmedi. “Siz kime geldiniz, herkesi tanırım” deyince, “Sen tanımazsın, Eyşan’a geldik” dediler. “Tanımaz olur muyum?” diyerek yanımdaki torbanın içinden gazeteleri çıkardım ve “çok hayranıyımdır, son zamanlarda böyle haber yaparak üzüyorlar O ‘nu, o üzenler siz olabilir misiniz ?” diye sordum. “Yok biz üzmedik onu” dediklerinde “O zaman patronlarınız üzmüştür. Ben bunu protesto ediyorum” dedim. Bu kamera şakası mı? diye etraflarına bakarken , tesadüfen oradan geçmekte olan magazinci diğer bir ekip de yanlarına geldi. İki ekip münakaşa etmeye başladı. Bunu, birbirlerine yaptıkları bir şaka olduğunu sandılar. Muhabirler tartışırken ben kameramana yalvarmaya başladım: “Abi çek beni meşhur et beni, hayatının röportajını kaçırıyorsun ” diye yakardım! Yarım saat boyunca da bu durumla eğlendim. Beni kameraya yaklaştırmadı ve “kullanmayı bilmiyorum” deyip durdu. Tam bu esnada beni telefonla aramayı akıl ettiler ama ben zilimi sessize almıştım. “Bu kadın manyağın teki herhalde bırakıp gidelim” diye hareket ettiklerinde ben Eyşan’ım desem de inandıramadım. Saçlarımı bile çektiler, gerçek mi? diye. Cebimden telefonumu çıkardım, onları aramak için. O sırada kameraman hayretle “aaa blackberry ‘si vaaar !” dedi. Arayıp “ben buradayım da, siz neredesiniz?” dediğimde kahkahaların arkası kesilmedi ve gülmekten kendilerini alamadılar (kime ve neye güldülerse artık). Hatta bir ara polis arabası durdu ve beni alıp götürmeye bile kalkıştı! Asıl haber bu olacaktı ama geç kalmışlardı  Ertesi gün aradığımda hala şoktaydı İlknur hanım. Güzel bir kadın fotoğrafı çekmek isterken karşında beni gören ve ısrarla çekmek istemeyen arkadaşlar, fotoğraf ve kameraya çekmek için yarıştılar.

Aynı gün, aynı sebepten randevulaştığım başka bir magazin muhabiriyle bile yarışa girdiler. Sen önce, ben önce girmeliyim bu haberi diye. Halbuki yarışmayıp birbirlerinin programlarını bekleselerdi eminim çok daha iyi tepkiler alacaklardı. İşte bir hata daha… Ama ben yapacağımı yaptım, öyle sağlıkla dalga geçer gibi haber yaparsanız karşınızda Hatçe Bacı’nın protestosunu bulursunuz…

Makyaj konusu da uzun sürmedi. Nemlendiricinin üzerine koyu renkli toz far ve kirpik yapıştırıcısıyla yaptığım sivilceler iki ya da üç dakikamı aldı. Kirpikleri tersine kıvırınca tamam dedim! Dişlerimi toz kahveyle boyadım. Şalvarım zaten vardı. Üzerine iki alakasız tişört bulmak zor olmadı. Yastıkları tıkıp, yemeniyi bağladım oldu bitti…

Yahu ben aldığım ilaçlar yüzünden dört senedir diyetteydim. Kilo alsam ne olacak? Şişman kadından oyuncu olmuyor mu? Size ne ki, böyle sıfır beden bunalımlarına giriyorsunuz? Doğru düzgün fotoğraf çekemeyen adamlar ellerine almışlar kamerayı, silah gibi vurup geçiriyorlar! Umarım mesajım doğru yerlere ulaşmıştır. Ben çok eğlendim, umarım sizde izlerken eğlenirsiniz…

Bayramınız mübarek, yüzünüzden gülümseme eksik olmasın! Sevgi ve Saygılarımla…

Eyşan Özhim