Fast Food tadında ilişkiler!..
Fast Food tadında ilişkiler!..
Hızlı bir o kadar da yalancı doyuma ulaştıran fast food
yiyecekler sadece midemizi değil, artık ilişkilerimizi de
etkiliyor. Çünkü ilişkiler de aynı fast food yiyecekler gibi göz
alıyor, hızlıca elde ediliyor ve çabucak tüketiliyor. Peki geriye
ne kalıyor? Yalnızlık, mutsuzluk ve hayal kırıklığı...
Acıkır acıkmaz soluğu bir fast food restoranı önünde aldığınızda
önce hızlıca yemeğinizi yer ve kısa süreli bir mutluluk yaşarsınız.
Sonrasında ise pişmanlık duygusuyla baş etmeye çalışırsınız.
Günümüzde yaşanan fast food tarzı ilişkilerin de bu tür bir açlık
duygusundan farkı olmuyor. Kısa süreli bir heyecan ve mutluluktan
geriye kalan ise çoğu zaman pişmanlık... Psikolog Çiğdem Demirsoy
bu tür ilişkileri şöyle tanımlıyor: “Hızlı tüketilen,
sadece açlığı doyuran bir hamburger yediğinizde hissettiğiniz
duyguyla, mum ışığında özenle hazırlanmış bir yemek yediğinizde
aldığınız haz aynı olmuyor. Biri açlığı yatıştırıyor, diğerinde ise
birçok duyguyu bir arada yaşıyorsunuz.”
İnsanların biyolojik, psikolojik ve sosyal
ihtiyaçları bulunuyor. Bir insanın ruh sağlığının yerinde
olabilmesi için tüm ihtiyaçlarının karşılanması gerekiyor. Bunların
biri eksik kaldığında ise sorunlar ortaya çıkıyor. İlişkilerde
olmazsa olmaz ihtiyaçların başında güven, sevgi, yakınlık,
bağlanma, takdir görme ve onaylanma bulunuyor. Başka insanlarla
duygusal yakınlık kurmak da bir ihtiyaç fakat günümüzde bağlılık
sanıldığı kadar kolay olmuyor. Belki modern çağın getirdiği hızlı
yaşam, belki de cinsel özgürlük. Sebebi ne olursa olsun yaşanan
hızlı yani fast food ilişkiler bir süre sonra sadece bedeni değil,
ruhu da yoruyor.
Güven oluşamıyor
‘Birine güvenmek için ne gerekli?’ diye sorulduğunda verilecek
cevap genelde ‘Onu tanımak’ oluyor. Fast food tarzı ilişkilerde ise
karşınızdakini tanımaya vakit bulamıyorsunuz. Psikolog Çiğdem
Demirsoy, “Hemen birine güvenemezsiniz çünkü güven zaman
içerisinde oluşuyor. Birini tanımadan bedensel yakınlık kurduktan
sonra bağlılık sürecine geçmek bu nedenle çok zor oluyor. Çünkü
herkesin ihtiyacı ve ilişkiyi yaşayış tarzı farklı oluyor. Birini
yeterince tanımadan cinsellik yaşandığında ise sağlıksız ilişkiler
doğuyor” diyor.
Cinsellik ilişkinin neresinde olmalı?
Cinsellik özel bir yaşantı. Dürtüsel bir yanı olduğu için de
doyurucu olması için belirli bir yakınlık kurulmalı. Sadece
fiziksel olarak değil dürtülerin de çırılçıplak kalması gerekiyor.
Fakat henüz yeterince tanımadığınız, alışkanlıklarının size uyup
uymadığını bilmediğiniz birine kendinizi açtığınızda bir şey eksik
kalıyor. İnsan sosyal bir canlı olduğu için sevilme, kabul görme,
bağlanma ihtiyaçları oluyor. Bunlar tamamlanmadığında hayal
kırıklığı yaşanabiliyor. Psikolog Çiğdem Demirsoy, “Hayal
kırıklığı yanında benlik saygısı da zedelenebiliyor. Bu ilişkiyi
yaşayanlardan biri ya da her ikisi de kendini değersiz hissetmeye
başlıyor. Cinselliği yaşadığınız zaman başka birinin bedeninden haz
alıyorsunuz ve haz veriyorsunuz. Her iki tarafın da birbirini
anlaması ve ihtiyaçlarını karşılaması gerekiyor. Fakat çiftler
birbirlerini yeterince tanımadığında, ilişkiden ne istendiğini
bilmediğinde ve bir uyumsuzluk yaşandığında kişi kendini değersiz,
kullanılmış hissetmeye başlıyor. Özellikle kadınlarda bu durum daha
yaralayıcı, zedeleyici olabiliyor. Çünkü kadınlar belki de kültürel
nedenlerden dolayı sevgi, bağlılık gibi duyguları erkeklere oranla
daha ön planda yaşıyor” diyor.
Cinsel sorunları saklıyor
Fast food ilişkiler cinsel sorunları beraberinde getirebilirken
varolan sorunların da farkına varılmasını engelleyebiliyor. Örneğin
evlilikte cinsel fonksiyon sorunu yaşayan erkekler dışarıda bu
sorunu yaşamadıklarını söyleyebiliyor. Çünkü dışarda yasak olan bir
ilişki heyecanıyla dürtüler ayakta tutulabiliyor. Ama uzun süreli
bir ilişkide cinsel uyarımı yaşamakta güçlük yaşanabiliyor.
Kadınlar ilişkinin duygusal boyutuna daha çok önem veriyor ve
cinsellik hızlı şekilde geliştiğinde ise duygusal olarak kendi
içindeki karşı çıkmalarla ağrılı ve kalitesiz ilişki yaşayabiliyor.
Cinselliğe dair suçluluk duygusuyla cinsel isteğin azalması da
görülebiliyor. Uzun süreli ilişkiler emek istiyor. Uyumlu bir
cinsel yaşantı çiftler arasında hemen oluşmuyor. Çünkü herkesin
cinselliği yaşarken tercih ettiği şeyler farklı oluyor. Çiftler
cinselliği birbirlerinin isteklerini dikkate alarak yaşıyor. Normal
yaşanan ilişkilerde erkekler, partnerinin zevk almasını dikkate
alarak boşalmayı geciktirebiliyor çünkü bu ilişkiye karşı
sorumluluk duyuyor. Ama bağlanmadığı, tanımadığı, sonrasında ilişki
sürmeyeceğini düşündüğü biriyle ilişki yaşadığında kendi doyumuna
yöneliyor. Boşalmayı kontrol etme gibi bir çabası olmuyor. Böyle
ilişkiler yaşayan erkekler erken boşalma sorunu olup olmadığını
bile fark edemeyebiliyor.
Hızlı şekilde başlayan ilişkilerin sonradan normal bir ilişkiye
dönmesi çok da kolay olmuyor. Her iki tarafın da en sondakini en
başta yaşaması zorlukların ana nedeni oluyor.
Yalnızlığı getiriyor
İster fast food tarzı deyin ister tek gecelik ilişki deyin her
ikisi de beraberinde yalnızlığı getiriyor. Bazen tek gecelik
ilişkilerin sebebi yalnızlığı paylaşma ihtiyacı da olabiliyor.
Çünkü yalnız olduğunu düşünen biri hızlı bir şekilde ilişki yaşamak
isteyebiliyor. Bazıları ise sorumluluk duygusundan kaçtığı için bu
tür ilişkiler yaşamayı tercih ediyor. Sadece biyolojik ihtiyaçlarla
ilişki kurmak gelişmemişlik, olgunlaşmamışlık olarak düşünülebilir.
Çünkü normal bir ilişki yaşamak için kişiliğin gelişmiş olması
gerekiyor. Bu tür ilişkiler alışkanlık haline geldiğinde ise kişi
bir süre sonra kendini ilişki yürütemiyor gibi algılayabiliyor.
İlişkide yaşanan duygular hayata bakışı etkiliyor, anlamlandırıyor,
daha sonraki ilişkilere bakışı etkiliyor. Yürümeyen kısa süreli
ilişkiler yaşandığında ilişkilerin hepsi böyledir deyip, bir
sonraki ilişkide de başarısız olunuyor. Çevrede de böyle ilişkiler
yaşandığını görmek bu tür ilişkilerin normal olarak algılanmasına
neden oluyor.
Çocuklukta yaşananlara dikkat!
Psikolog Çiğdem Demirsoy, “Bu tür ilişkiler yaşayan kişilerin
birine bağlanmakla ilgili bir sorunu olabiliyor. Bu durum çocukluğa
bile dayanabiliyor. Bir insanın nasıl ilişkiler kuracağının
temelleri çocuklukta atılıyor. Kendi ebeveyni ile kurduğu
ilişkilerle ilgili oluyor. İlk ilişki anne ile kurulan ilişkidir.
Eğer bu ilişki sağlıksız şekilde kurulduysa gelecek yaşamı da
etkiliyor. Anne ve babayla olan ilişkide bir hayal kırıklığı, güven
kaybı yaşandıysa bu durum kişinin diğer ilişkilerine de yansıyor.
Diğer bir neden ise sorumluluk almakla ilgili bir durum. Kişi
sabretmeyi, bir şey için emek vermeyi, sürdürmeyi öğrenemediyse
dürtülerinin doyumunu geciktiremiyorsa bu da etken olabiliyor.
Sosyo kültürel etkiler de olabiliyor. Çevrede böyle ilişkiler
yaşanıyorsa bu ilişkiler model alınabiliyor” diyor.
Böyle bir birliktelik nasıl ilişkiye dönüşür?
Normal başlayan bir ilişkide zamanla birbirinizi tanırsınız,
birtakım sosyal sınırları dikkate alarak hareket edersiniz. Kendi
davranışlarınızı kontrol edersiniz. Cinsellikte ise sınır yok. Bu
yüzden de ilişki cinsellikle başladığında sınıra oturtmak çok kolay
olmuyor. Bu nedenle duyguların ötesinde saygı ve sorumluluğun
devreye girmesi gerekiyor. Karşıdakinin bir birey olduğunu ve onun
da istekleri olduğunu unutmamak lazım.
Pişmanlık yaşanabiliyor
Cinsellikten sonraki gün kadın erkeğin aramasını bekleyebiliyor.
Çünkü bu kadar özel bir şey yaşandıktan sonra ilişki sürsün
istiyor, bağlanmak istiyor. Psikolog Çiğdem Demirsoy, “Cinselliği
paylaşınca değer görmeyi de istiyorsunuz. Fakat birliktelikten
sonra taraflar ilgi bekliyor. Bu ilgiyi göremeyince ise
‘değersizim’ diye düşünüyor. Toplumsal değerler de işin içine
girince yani bu durumun olmaması gereken bir durum olduğu
düşünüldüğünde ise iç çatışma başlıyor. Kendini değersiz hissetme,
suçluluk, pişmanlık yaşanıyor. Aynı zamanda duygusal travma ile
birlikte kendini değerli görmek için ‘önemli değil’ gibi bir
savunma mekanizması devreye girebiliyor” diyor.
Nilgün YILDIZ