Ferdi Özbeğen'in hayatını anlatan kitaptan şaşırtan satırlar

1986'da Kuşadası Altın Güvercin Müzik Yarışması'nın temelini atan, 2001'de Müzik Yorumcuları Meslek Birliği'ni kuran ve "Şöhret Dediğin" adlı kitabı yazan Ali Rıza Türker, Ferdi Özbeğen'in 30 yıllık dostuydu.

Ferdi Özbeğen'in hayatını anlatan kitaptan şaşırtan satırlar

Gazeteci, müzik ve sahne sanatları organizatörü Ali Rıza Türker'in 2013'te piyasaya çıkan ve Ferdi Özbeğen'in hayatını anlatan "Şöhret Dediğin" adlı kitabı, sekiz yıl sonra sanatçının 8. ölüm yıl dönümü için (28 Ocak 2013) yeniden basıldı.

Türker, duygularını Sözcü Gazetesi'nden Yüksel Şengül'e şöyle açıkladı: “30 yıllık dostum Ferdi Özbeğen son dönemde çok sık gündeme geliyor, şarkıları dizilerde çalıyor.

En son Netflix'te yayınlanan Bir Başkadır adlı dizide onun şarkılarını dinledik. Uzun yıllar geçse de eserleri tekrar dillere düştü ve bir sanatçının ölümsüzlüğünü kanıtladı. Bu arada Ferdi Özbeğen'i de genç hayranları yeniden keşfetmiş oldu. Ona olan ilgi büyüyünce, ben de hayatını yazdığım kitabı sekizinci ölüm yıl dönümünde yeniden H2O Kitap'tan ikinci baskı olarak piyasaya çıkarmaktan mutluluk duydum.”

İşte, "Şöhret Dediğin" adlı kitapta hayatını anlatan Ferdi Özbeğen'in ses getiren anılarından bazıları…

PAVYONLARA GİDİP İŞ İSTİYORDUM

“İzmir'de bir yıl süren pavyon günlerim bana unutamayacağım hayat dersleri verdi. Sonunda her müzisyen gibi ben de İstanbul'un yolunu tuttum ve asıl hayat kavgam da böylece başlamış oldu. Bomonti'de dayımdan kalan bir evimiz vardı ama cebimde bir liram yoktu. Çukurcuma'daki pavyonlara gidip iş istiyordum ve artık pavyonlardan kovulmaya alışmıştım. Ancak her zaman güvendiğim şansımın yardımıyla kurduğum orkestramla Hilton'da çalışmayı başardım sonunda. Kısa süre içinde ortama ısındım. Artık Türkçe şarkılar ve oynak havalar çalıyorduk, kelli felli iş adamları da eşleri ve sevgilileriyle göbek atıyorlardı. Otelin Amerikalı müdürü küçük dilini yutacaktı. Gecede orkestra olarak 400 lira alırken, sadece bahşişle adam başı 500 lira kazanmaya başladık. Hilton'un çimenlerinde sevinçten takla attığımı hatırlıyorum. Sonra Çınar Hotel, ardından The Marmara Roof katındaki çalışmalarımla Ferdi Özbeğen adı duyulmuştu…”

KÖY ÖĞRETMENİ OLARAK  ALDIĞIM EN BÜYÜK ÖDÜL

“Uzun süre ertelediğim askerliğimi 1967-69'da yedek subay öğretmen olarak Sivas'ın İşhan Köyü'nde, sonra şehrin içindeki Alpaslan İlkokulu'nda görev yaptım. Vatanım için yaptığım bu kutsal görevin ödülünü ise yıllar sonra hiç beklemediğim bir anda aldım. Hilton'un önünde bir genç kız yolumu kesti bir gün. ‘Merhaba hocam, ben sizin İşhan Köyü'ndeki ilkokulda öğrencinizdim, şimdi Edebiyat Fakültesi'nde öğretim görevlisiyim' diyerek elimi öptü. Bu benim köy öğretmeni olarak aldığım en büyük ödül oldu.”

BENİM DE YOLUM YEŞİLÇAM'A DÜŞTÜ

“1970-80 yıllarında müzik dünyasından Yeşilçam'a geçmek modaydı. İstemiyordum ama sevgili Türker İnanoğlu, Tanrıya Feryat adlı filmde oynamam için beni ikna etmeyi başardı. Başrolü Gülşen Bubikoğlu ile paylaştığım bu filmle, komik durumlara düşmeden oyunculuğu becerdim çok şükür. Ardından Piyanist filmini çektim. İstemiyordum ama Müjde Ar ve Ajda Pekkan bana şu sözlerle cesaret verdiler: ‘Film çevirmen şart. Bütün Anadolu sinemaya gidiyor ama senin plağını alıp evinde dinleyemiyor. Adını ve seslerini duymaları için film çevirmen şart.' O dönemin sevilen dizisi Perihan Abla'ya bayılıyordum, Perran Kutman'a büyük hayranlığım vardı. Dizide oynamak isteyince Kandemir Konduk benim için bir bölüm yazdı. Çok zor oldu ama bu dizide rol almak bana büyük keyif verdi.”

GENELEV KADINLARIYLA AYNI SIRAYA GİRERDİK

“Sanat hayatımda İzmir Fuarı'nın çok özel bir yeri vardır. O yıllarda Fuar'da her yıl tekrarlanan büyük bir utanç yaşanırdı. Emniyet amirliğinden parmak basarak çalışma izni alınırdı ve pavyon çalışanından genelev kadınlarına kadar herkes aynı kuyruğa girerdi. Hiç unutmuyorum yine bir İzmir Fuarı döneminde sanatçılar sahne izni almak için Emniyet'te kuyruktaydık, Müzeyyen Senar da önümdeydi. Sıra Müzeyyen Abla'ya geldi, polis sordu: ‘Nerede çalışıyorsun?' Müzeyyen Abla, polis dahil herkesi güldüren cevabını yüksek sesle verdi: ‘Tak Tak Hanım'ın evinde…' Senar'ın Tak Tak Hanım dediği kişi, zamanında İzmir'in en ünlü genelev patroniçesiydi. Bu çirkin uygulamayı Kültür Bakanlığı görevi sırasında Mesut Yılmaz bir talimatla sona erdirmişti.”

İÇKİ VE UYUŞTURUCU, SHOW DÜNYASININ SPASTİK KARDEŞİDİR

“Yalnız gece kulüplerinde sahne alanlar için değil, konser veren dünya yıldızları da organizatörlerle yaptıkları anlaşmalara istedikleri içkiyi şart koşarlardı. Tercihler genellikle viski, konyak ya da şampanya olurdu. Şarkı söyleyenler sahnedeki heyecanlarını böyle bastırdıklarına inanırlardı. İçki ve uyuşturucu Show dünyasının spastik kardeşi gibiydi. Kendi payıma konuşursam, yarım asrı geçen meslek hayatımda ilke olarak içki ve uyuşturucudan her zaman uzak durdum.”