Funda Özkalyoncuoğlu'ndan Safiye Soyman'a salvo!
Funda Özkalyoncuoğlu: "Aile fakir, çok belli. Kızları için bir kurtuluş yolu aramışlar besbelli. Ya da kızın kendisi aramış, bilemem."
Safiye Soyman, oğlunu evlendirmiş.
Oğlu hasta, ms hastası, merkezi sinir sistemi hasta. Ayakta
duramıyor, elini kaldıramıyor, başını tutamıyor, hatta konuşamıyor.
Tedavisi olmayan bir hastalıkmış, ve gitgide yaşamı zorlaşan bir
hastalık olduğunu söylüyorlar.
Tanrı hiç kimseyi hasta etmesin, ama başa gelen de çekiliyor
işte.
Safiye hanım, oğlunu evlendirmiş.
Her anne gibi, oğlu mutlu olsun istermiş.
Düğün görüntülerini izliyorum. Safiye hanım, astsolist tabii,
oldukça dekolte giyinmiş, memeleri dışarıda, sarı saçları fönlemiş.
Omzuna kürk atmış, yanında Faik, parlak ceket giymiş.
Oğluna pembe ceket giydirmişler. Kız yani gelin, kaç yaşında bilmem
ama küçük, hem de çok güzel. Uyduruk bir gelinlik giydirmişler.
Kızın anne ve babasını çok az görüntüye almışlar, sanki onlar
yokmuş gibi davranıyorlar. Aile fakir, çok belli. Kızları için bir
kurtuluş yolu
aramışlar besbelli. Ya da kızın kendisi aramış, bilemem.
Safiye hanımın arkadaşları da kendi gibi, çoğu sarı kafalı, frapan
kadınlar. Hepsi esas masalara oturmuşlar. Esas düğün sahibi onlar
çünkü. Esas taraf zengin olunca, esas konuşmayı, esas ağlamayı da
onlar yapıyor, onlar hakediyor tabii. Zengin taraf onlar. Hepsi
ağlıyor, kimin için? Safiye Hanım'ın oğlu için.
Tv muhabiri hep oğlan tarafı ile röpörtaj yapıyor, sanki kız
tarafı yok gibi. Bir köşede sığınmışlar, hepsi türbanlı, başı bağlı
kadınlar ve zavallı kocalar... Anne ve baba, ev haliyle gelmişler
gibi. Kızın anne ve babasının kıyafetleri uzun yılların üstü başı
gibi. Misafirleri de öyle gariban ki...
Gelin, damat ile dansediyor, oğlan elini dahi kaldıramıyor.
Hastalığı ileri safada sanki.
Safiye Hanım ağlıyor, ve diyor ki oğlumun elini tutsun, yanında
yatsın yeter diyor.
O anda zaten elimde olan fotoğraf zart diye önüme düşüyor.
Acaba?
Annelik bu kadar egoistçe mi?
Ya kız ne yapacak, yanında yatsın yeter dediğiniz genç kadın? Gelin
olan bir kız, ömrü boyunca sevişmeyeceğini bile bile evlenir mi?
Üstelik mutluluk herkesin hakkı ise, yani böyle bir tanımlama
yapabiliyorsak.
Evlilik içinde aşk, sevgi, güven, ama aynı zamanda seks olmaz
mı?
Söylenenlere göre oğlana, bir ev ve araba almışlar. Gelinle anlaşma
yapmışlar, yanında kalırsan, kaldığın sürece ve sonrası, hepsi
senin diye.
Kızın annesini düşündüm. Ne yaşadıklarının farkında mı acaba,
kızamadım. O kadar garip hali vardı ki... Bu hayat hesabının
farkında olacak bir anneye benzemiyordu. Baba da öyle.
Sonuç olarak ben, yine Safiye Hanım'a kızdım.
Ne yaptın sen dedim.
Ve
Gelin kız için ağladım.
Funda Özkalyoncuoğlu