Gebelikte yüksek tansiyona dikkat
Gebelikte yüksek tansiyona dikkat
Uzmanlar, sıcak havanın hiçbir sağlık sorunu bulunmayan gebeler
için dahi riskli olduğunu, yüksek sıcaklığın anne adayının yanı
sıra bebeği için de tehlike yarattığını, özellikle yüksek tansiyonu
(yüksek kan basıncı) bulunan gebelerde riskin daha da artarak
bebeğin yeterince gelişememesine yol açabileceği uyarısında
bulundu.
Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği (TJOD) 2. Başkanı ve Gazi
Üniversitesi (GÜ) Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum
Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Tıraş, gebelikte
istenmeyen durumların başında yüksek tansiyonun geldiğini
söyledi.
Sağlıklı gebeliklerde bebeğin büyümesi için gerekli olan besin ve
oksijenin anneden sağlandığını belirten Tıraş, yeterli miktarda
anne kanının plasentada dolaşarak, besin ile oksijenin göbek
kordonundan bebeğe geçtiğini anlattı. Tıraş, yüksek kan basıncının
gebelikte problemlere yol açabildiğini ifade ederek, "Örneğin, eğer
anne adayı yüksek kan basıncına sahipse, bu plasentaya yetersiz kan
akımı olmasına sebep olabilir ve bebek ihtiyacı olan oksijen ve
besini düşük miktarda alır. Bu durum bebeğin büyümesini
yavaşlatabilir" dedi.
-GEBELİĞİN 2. YARISINDA GÖRÜLEN YÜKSEK
TANSİYON RİSK TAŞIYOR-
Gebelikten önce kronik hipertansiyonu bulunan anne adaylarında ise
tansiyon şikayetinin gebelik süresince ve bebeğin doğumundan sonra
da devam ettiğini ifade eden Tıraş, kronik hipertansiyonun mutlaka
kontrol altına alınması gerektiğine işaret etti. Tıraş, "Çünkü,
yüksek kan basıncı kalp yetmezliği veya kalp krizi gibi ciddi
sağlık sorunlarına sebep olabilir. Gebelikte kronik hipertansiyon
bebeğin gelişimini de olumsuz etkileyebilir" diye konuştu.
Yüksek kan basıncının gebeliğin ikinci yarısında ortaya çıkması
(gestasyonel hipertansiyon) halinde ise problemin bebeğin doğumuyla
birlikte sonlanacağını ifade eden Tıraş, gebelik dönemi içinde
tansiyon kontrolü için sık sık hekime başvurulacağına dikkati
çekti.
Tıraş, gebeliğin ikinci yarısında ortaya çıkan gestasyonel
hipertansiyonun mutlaka ciddiye alınması gerektiğini vurgulayarak,
yüksek tansiyonun "Preeklampsi" ve "Eklampsi" diye isimlendirilen
yalnızca gebelik döneminde ortaya çıkan ve gebeliğin normal dışı
seyretmesine yol açan ciddi bir duruma yol açabileceği uyarısında
bulundu.
Preeklampsinin, tüm vücut organlarını etkileyen ciddi medikal bir
sorun olduğunu anlatan Tıraş’ın verdiği bilgiye göre, preeklampsi
böbrek üzerinde stres yaratarak anne idrarında artmış protein
atılımına sebep olabiliyor. Bunun dışında baş ağrısı, görme
problemleri, hızlı kilo alımı, el ve yüzün şişmesi gibi istenmeyen
etkilere yol açabiliyor. Doğumun gerçekleşmesi ile birlikte annede
preeklampsi de sona eriyor, ancak bazı ağır preeklampsi vakalarında
doğumun ardından 48–72 saat içerisinde latince "yıldırım" anlamına
gelen ve anne adayının nöbet geçirmesine yol açan "Eklampsi" oluşma
riski ortaya çıkıyor. Bu nedenle annenin durumunun doğum sonrasında
takip edilmesi gerekiyor.
Öte yandan yüksek tansiyona bağlı gelişebilecek felç riskini
önlemek için bazı durumlarda tansiyonu kontrol edebilmek amacıyla
doğumun ardından birkaç hafta tansiyon düşürücü ilaç tedavisi
uygulanabiliyor.
-DÜŞÜK TANSİYONDA DA ÖNLEM OLARAK BOL SIVI
TÜKETİLMELİ-
Gebelik döneminde anne adayının her türlü olağanüstü duruma karşı
temkinli olması gerekiyor. Tansiyon problemi olduğunu bilmeyen anne
adayında, karnının üst kısmında (özellikle sağ üstte karaciğer
bölgesinde) ağrı ve buna eşlik eden baş ağrısı, bulantı, kusma,
bulanık görme gibi şikayetler, tansiyon yükselmesi ve buna bağlı
gelişen preeklampsinin belirtisi olabiliyor.
Gebelerin, bu tür durumlarda vakit kaybetmeden uzman hekime
başvurması öneriliyor.
Yüksek tansiyon kadar olmasa bile düşük tansiyon da risk taşıyor.
Düşük tansiyonlu anne adaylarında da genel baygınlık, sersemlik,
baş dönmesi gibi sorunlar görülebiliyor. Düşük tansiyonun en önemli
nedenleri arasında yetersiz sıvı alımı, aşırı sıcaklar ve uzun süre
ayakta kalmak sayılabiliyor.
Önlem için bol miktar sıvı tüketmek, düzenli egzersiz yapmak, sol
tarafa yatmayı tercih etmek, düzenli beslenmek, otururken yavaşça
kalmak yeterli olabiliyor.