Gençlik dönemi
Gençlik dönemi
Örneğin özellikle o yaşa kadar sakin olan bir çocuk gençlik
döneminde birden eve geç gelmeye başlayabilir, büyükleriyle sert
konuşmalara girebilir, hatta ailesine ağır sözler söyleyebilir.
Hırçınlığı, ısrarcılığı da artabilir. Tüm bunların yanı sıra zaman
zaman içine kapanıp odasında yalnız kalmayı tercih edebilir.
Kimseyle konuşmak istemez, annesinin bile odasına girmesine karşı
çıkar. Özel eşyalarına karşı aşırı bir koruyuculuk geliştirebilir.
Bu davranışlar aileyi şaşkınlığa sürükleyebilir ve bunlar
çocuğunuzun artık ergenlik dönemine girdiğini ve onun yetişkinlik
döneminin kapılarını araladığını, zorladığını gösterir. Bu sert
tepkiler ve eleştiriler asla size karşı yapılmış değildir. Bu
tepkileri vermesi kendi kişiliğini, kimliğini kurabilmesi için
gereklidir. Bu olumsuz tepkiler geçicidir. Kişilik oluştukça
tamamen ortadan kalkacaktır. Genç için zor olan bu dönemin daha
kolay geçirilebilmesi için ailenin hoşgörü ve esneklik göstermesi
uygun olacaktır. Bu dönemde genç ne çocuktur, ne de yetişkin; bu
bir ara dönemdir. Bazı durumlarda genç ailenin gözünde “sen
çocuksun, anlamazsın” diye eleştirilirken, bazen de “sen artık adam
oldun, bunları yapabilmen lazım” şeklinde uyarılır ve genç de aile
de hep ikilem içinde kalır. Oysa bu dönem hem genç hem de aile için
hayatlarının en güzel ve en keyifli geçirilmesi gereken dönemleri
olmalıdır.
Genç, bu dönemin güzelliklerinin farkına varmalı ve mutlaka tadını
çıkarmalıdır, ebeveynler ise bu dönemde çocuklarının pek çok
problem yaşayıp, birçok önemli sorunla karşılaşacağını bilmeli ve
ona göre hoşgörülü davranmalıdır. Bu dönem çocuklarımızı hayata
hazırladığımız çok çetin ama bir o kadar da keyifli bir
dönemdir.Aileler kendi gençlik dönemlerinde yaşadıkları zorlukları
kolayca unuturlar.Bu evrensel ve doğal bir süreçtir. Gençlik dönemi
kendine has özellikleri olan bir dönemdir. Bu döneme has pek çok
davranış bulunmaktadır. Bu dönemde gencin bedeninde ve duygularında
görülen ve görülmeyen farklılaşmalar, değişmeler ortaya çıkar. Bu
değişikliklere genç hazır olmayabilir. Bu fiziksel büyüme ve
değişiklikler genci kaygılandırabilir. Hatta bu dönemde fiziksel
büyüme orantılı olmadığı için bazen gencin boyu, ayakları ya da
kolları orantısız bir büyüme gösterebilir. Bu büyümenin hızından
dolayı gençte sakarlıklar gözlenir. Aile de genci bu durumundan
dolayı eleştirir. Ailelerin iyi bilmeleri gereken konu orantısız
büyümenin neden olduğu sakarlıkların bu döneme has ve geçici
olduğudur. Bu dönemde gencin sesi kalınlaşır ya da incelir. Bu
değişimler genci şaşırtır ve genç yeni özelliklerine adapte olmakta
güçlük çekebilir. Bu hızlı değişimler gencin toplum içinde rahat
olmasını ve rahat hareket etmesini zorlaştırır. Özellikle genç
kızlarda göğüslerin büyümesi, utanma sorunlarını ortaya
çıkarabilmektedir. Bu geçici bir durumdur. Gençler dönemin özelliği
olarak alıngan ve kırılgan olabilirler. Her söyleneni üstlerine
alırlar, kendi fiziksel özelliklerine ve dış görünüşlerine
gerektiğinden daha fazla önem verir ve takılırlar. Ailelerin bu
genel tepkileri bilerek gençlere anlayışlı ve hoşgörülü davranması
bu sıkıntılı dönemin kolay ve rahat geçmesini sağlayacaktır.
Gençler ailelerinin ve yetişkinlerin yaptıklarını değil de onlardan
daha farklı, değişik ve ilginç şeyler yapmak isterler. Bu
yetişkinlere bir çeşit başkaldırıdır.
Gençler daha önce görülmemiş, akla gelmemiş ilk defa ortaya çıkan
bir şeyler yapmak isterler. Yetişkinlerden farklılıklarını modayı
kullanarak göstermeye çalışırlar. Dönemin aykırı popüler
şarkıcıları veya yıldızlarını örnek alarak yetişkinlere veya
sisteme karşı çıkmaya çalışırlar. Kendine veya dönemine özgü bir
anlayışa sahip olmak isterler. Gençlerdeki bu farklı olma isteği,
gençlerle aile arasında pek çok sorun yaşanmasına neden olur. Bu
sorunlar her ailede yaşanabilir. “Kısa giyme, o saçındakiler de ne,
makyaj mı yaptın sen, saçını mı boyadın, o kulağındakiler de ne,
göbeğini mi deldirdin” ve benzerleri.Bu dönemde gençler, gençliğin
getirdikleri yenilikleri veya farklılıkları onlar için çıkarılmış
kanunlar gibi algılarlar. Bir genç diğer gençlerin giydiklerini
giymez, yaptıklarını yapmazsa dışlanacağını düşünür. Onun için
geçerli kurallar, tamamıyla diğer arkadaşlarının veya içinde
bulunduğu grubun uygun gördükleridir. Artık onun hayatının en
önemli ve merkez durumundaki kişileri arkadaşları; en önemli
değerleri de onların değerleridir. Aile bu durumu fark ettiğinde
önceleri kabul etmek istemez, hatta paniğe kapılır ve bu duruma çok
kızar ve sert tepkiler gösterir. Bu kızgınlık gencin bu tavırlarına
daha fazla sarılmasına sebep olur. Yavaş yavaş, karşılıklı düşmanca
duygular oluşmaya başlar ve önce şikâyetler, eleştiriler,
bağırmalar ardından yasaklama ve sınırlamalar sonucunda başlayan
huzursuzluk evden kaçmaya kadar varabilir.Genç aslında hem
arkadaşlarına uymak, hem de ailesinin en sevdiği çocuğu olmak
ister. Ama ailesi ona "ya arkadaşların ya da bizi seç" demektedir.
Bu durumda ailesini seçerse arkadaşları tarafından dışlanacak ve
yalnız kalacak; arkadaşlarını seçerse bu defa ailesinin
eleştirilerini göğüslemek zorunda kalacaktır.Ailelerin bu dönemde
her konuda gencin karşısına dikilip “bizi mi, arkadaşlarını mı,
karar ver” diye baskı yapmayabilirse denge sağlanabilir.
Çünkü gençlik dönemi zaten kararsızlıkların, gelgitlerin çok olduğu
bir dönemdir. Bu dönemde aileler gencin kafasını daha fazla
karıştırmadan bazı konularda ona seçme özgürlüğü tanıyabilmeli ve
bu özgürlükten korkmamalıdır. Bu dönemde genç için arkadaşlık çok
önemlidir. Yaşam konusunda tecrübesi olmadığı için arkadaş
seçiminde yanılabilir. Aile onunla zaman zaman arkadaşları
konusunda konuşulabilir, kendi fikirlerini ve deneyimlerini ona
anlatabilir. Gençle konuşmaya başlarken olumsuz eleştirisel ve
yargısal kelimelerle başlanmamalıdır. Emir cümleleri kullanmayın,
tehdit etmeyin. Arkadaşlarını tanıyabilmesi için ona zaman
tanıyın.Bu dönemde yaşanan sorunları en aza indirebilmek için
ebeveynlerin bilinçli davranması ve çocuklarının verdikleri
mesajları iyi algılamalar gerekmektedir. En önemlisi önce onları
dinlemektir.Genç, bir yandan “bende yapabilirim, beni serbest
bırakın, bana karışmayın” derken, diğer bir yandan da “bana
gösterin, bana bakın ve beni takip edin” demektedir. İlk bakışta bu
iki durum bir çelişki gibi görülebilir ama bu durumlar arasında bir
bağ vardır. “Beni serbest bırakın, bana güvenin” dediğinde, “bana
inanın ama yine de tamamen kendi halime bırakmayın; bildiklerinizi,
tecrübelerinizi anlatın, bana yol gösterin, izleyin” demektedir.
Aileler genelde gencin “bana karışmayın” sözlerini daha fazla
duyarlar. Buna karşılık genç de bir hata yaptığında “niye bana
söylemediniz, göstermediniz, uyarmadınız” diyebilmektedir. Bu
durumda çözüm, ailenin gençle kurduğu iletişimde ona seçme
özgürlüğü tanıyarak, ona güvendiğini göstererek onun girişimcilik
ruhunu desteklemesinde yatmaktadır.Bunu yaparken ona destek olmaya
ve tecrübelerinizi aktarmaya devam etmelisiniz.Gençler bazen
kendilerine fazla güvenirken, bazen de tamamıyla güvensizlik
sergilerler. Böyle durumlarda gencin aşırı güvenini veya
güvensizliğini eleştirmeden yaşadığınız deneyimlerden bahsederek
ona tecrübe kazandırmak en sağlıklı yol olacaktır. Utangaçlıktan
kaynaklanan bir güvensizlik varsa bu defa onu cesaretlendirmek, ona
yol göstermek ve güç kazandırmak yine ailenin görevidir.
Burada da yine eleştirmeden, gencin yapabileceği örneklerden
başlayarak onun deneyim kazanması sağlanmalıdır.Ona güvendiğinizi,
belli konuların yaşanması gerektiğini, hata yapılabileceği, acele
kararların insanı üzebileceğini ve yaşamın en güzel yıllarının
tadının çıkarılması gerektiğini anlatmalı veya anlayabilmesini
davranışlarınızla sağlamalısınız. Bu döneminin bir başka özelliği
de gençlerdeki yaratıcı fikirlerin ön plana çıkmasıdır. Gençler çok
güzel aşk mektupları, şiirler, öyküler yazarlar. Kız/erkek
arkadaşlarıyla buluşabilmek için yapamayacakları şey yoktur.
Dağları aşarlar, arkadaşlarına veya ailelerine şirin görünmek için
evde daha önce hiç yapmadıkları işleri ve hatta temizlik
yapabilirler. Okulda öğretmenlerine neden ders çalışamadıklarını
öyle hikâyelerle anlatırlar ki, öğretmenlerini bile ağlatabilirler.
Yaratıcılıklarını olumlu veya olumsuz olaylarda
kullanırlar.Kimliklerini oluşturacakları için ailelerini
eleştirirler, beğenmezler. Bazen bu eleştirileri kırıcı ve incitici
olabilir.İkilemleri aynı anda yaşarlar. Bazen inanılmaz derecede
kendilerine güvenirken, bazen de çok ufak bir olay karşısında
güvensizlik, cesaretsizlik ve utangaçlık gösterirler.Gençler bu
dönemde ani tepkiler verirler. Bir işe düşünmeden, dinlemeden ve
hesaplamadan girişebilirler. Pek çok şeyi aynı anda yapmak
isterler. Aceleci bir tutum sergilerler. İstedikleri şey hemen,
şimdi olsun isterler. Sabırsızlık bu dönemin en belirgin
özelliklerindendir. Zaman zaman Dikkatsizlik, dalgınlık ve
unutkanlık davranışları sergileyebilirler. Çabuk negatif olurlar.
Kendilerine söylenen bir şeye önce karşı çıkma davranışı
gösterirler. Hep “ben bilirim”, “ben de yapabilirim”, “eğer siz
söylerseniz yapmam” veya “tersini yaparım” diyebilirler.Hayal
güçleri çok iyi çalışmaya başlamıştır; hayal dünyaları genişlemiş
ve zenginleşmiştir. Hayal kurarlar ve kurdukları hayalleri gerçek
gibi düşünürler. Olumlu şeyleri hayal ettikleri gibi olumsuz
şeyleri de hayal ederler. Adeta hayal âleminde yaşarlar. Gençlik
döneminin kendine özgü bir özelliği olan hayal gücüne gençlerimizin
zenginliği olarak değer vermeliyiz.
Bizim toplumumuzda çoğunlukla hayal gücü boş ve kötü bir şey olarak
algılanabilmektedir. Aileler genç hayal gücünü fazla kullanırsa
derslerini, ödevlerini yapamaz, hayal kurarken olması mümkün
olmayan ya da kötü şeyleri düşünür diye de endişeye
kapıldıklarından dolayı gencin hayal gücünü kullanma
alternatiflerini kapatmaya çalışırlar.Bu eylemi genci kötü
düşüncelerden korumak için yaptıklarına kendilerini inandırırlar.
Hayal gücü konusunda ailenin kaygısı gencin olması imkansız şeyleri
hayal edip uygulamaya sokmasıdır. Gelişmiş toplumlarda hayal gücü,
değerli, önemli bir zenginlik ve bir güçtür. Çocuklarının küçük
yaşta bu büyük güce bir an evvel sahip olması için büyük bir çaba
gösteririler. Çocuklarına kazandırdıkları bu gücün çocuğun tüm
yaşamını aydınlatacağını ve zenginleştireceğini bilirler. Aileler
bebeklikten itibaren oyuncak seçiminde çocuğun yaratıcılık ve hayal
gücü gelişimini dikkate alarak seçim yapmalıdırlar. Oyuncaklar
çocuğa zengin hayal dünyasının kapılarını açar. Çocuk büyüdüğünde
ise sahip olduğu hayal gücü ona mimaride, sağlıkta, sanatta,
bilimde ve uzayda yeni buluşlara ulaşmasını sağlayacaktır. Hayal
gücü küçük yaşta kullanılırsa yaşar ve gelişir. Küçük yaşta
kullanılmaz, kullanılması desteklenmez, hatta kızılır,
cezalandırılsa gittikçe yok olur, silinir ve yaşamdan çıkar gider.
Gerekli olduğu düşünüldüğünde bile devreye giremez. Daha açıklayıcı
olabilmek için gençlik dönemini genç kız ve genç erkek şeklinde
incelemeye alabiliriz. Gençlik döneminde gence özellikle cinsellik,
doğum ve ay hali hakkında açık, doğru, yeterli bilgileri vermek
gerekir. Bu bilgileri büyüme ve yetişkin olma basamaklarına giren
her gence ailesi anlatmalıdır. Özellikle ay halinin, genç kıza
mutlaka açıklanması gerekir.
Önceden anlatılmazsa genç kız bu durumlarla karşılaştığında korkar
ve paniğe kapılır.Gençler artistleri, futbolcuları ve ses
sanatçılarını kendilerine idol seçerler. Onlara âşık olurlar ve
onlar gibi olmak için onlar gibi davranmaya, konuşmaya, giyinmeye
ve hatta saçını onlar gibi kestirmeye başlarlar. Posterlerini
odalarının duvarlarına asar, konserlerini ve televizyonda çıkan
programlarını kaçırmamaya çalışırlar. Gazetelerden gençlerle ilgili
pek çok acı haber okuyoruz. Ölen, yaralanan gençleri ve onların
acılı ailelerinin sıkıntılarını televizyonlardan izliyoruz. Tüm bu
olayların sonucunda bir suçlu aranıyor. Bazen bu suçlu
televizyondaki kanlı programlar olarak gösterilmekte, bazen de
eğitim sistemindeki yeni uygulamanın Türkiye şartlarına ve eğitim
anlayışına ters düştüğü konusunda ki sorunlar olarak
gösterilmektedir. Bu iki konu da gençlerin suça yönelmelerinde
etkili rol oynayabilmektedir. Gencin yaşının verdiği bazı genel
özelliklerini ailenin ve öğretmenin iyi bilmemeside bu üzücü
olayların olmasına sebebiyet verir. Genç kelimesinin karşılığı
olarak türkçemizde çok güzel bir kelime vardır: “delikanlı”. Bu
gençlik dönemini bir ölçüde tanımlayan bir kelimedir. Genç çabuk
karar verir ve çabuk karar değiştirir. Bir olaya hemen girer, bir
kişiye hemen inanıp bağlanabilir. Bu yaş döneminde genç için onun
arkadaş grubu ve onların değerleri, kuralları genç için ailesinden
bile daha fazla etkili ve önemlidir. Gençlerde intiharların
yetişkinlere oranla daha fazla olduğunu biliyoruz. Gençlerde
intiharın ciddiye alınması gerekir. Gençlerin intiharları, intihar
etmek amaçlı değil aileye veya çevreye bir mesaj iletmek, yardım
istemek, tutum değişikliği sağlamak amaçlıdır. Aile gencin intihar
ederim veya öleceğim biçimindeki sözlerini çok ciddiye
almalıdır.
Eğer aile, gençle iletişimde zorlanılıyorsa ya da genç derslerinde
inatçı bir başarısızlık gösteriyorsa mutlaka bir uzmandan yardım
alınmalıdır. Pek çok gencin intihar ettiği haberlerini medyadan
izleyen aileler panik içine girmektedir, fakat paniğin ne gence ne
de aileye bir yararı olmayacaktır. Genç intihar edeceğinden
bahsediyorsa mutlaka bir sıkıntısı var demektir. Gence sorunlarını
size rahatlıkla açabileceği uygun ortamı hazırlayın. Aileler
gençleri dinlemeye ve anlamaya çalışmalıdırlar. Aileler gençleri
dinlemeye ve anlamaya çalışırlarsa intiharların azaldığını ve
ortadan kalktığını görebileceklerdir.Gençlerde intiharların artış
gösterdiği dönemlerden biride karnelerin alındığı dönemlerdir. Her
karne döneminde gazetelerde intihar etmiş olan pek çok gençle
ilgili haberleri okuruz. İş işten geçtikten sonra yapılabilecek pek
bir şey yoktur. İnsanlar nasıl esmer, sarışın olabiliyorsa,
psikolojik olarak da daha duyarlı, hassas, çabuk etkilenenler
vardır. Bunlar kişilik farklılıklarıdır. Yetişkin bir insanın
intiharı bizleri çok fazla üzer. Ama bir gencin intihar etmiş
olması daha da acıdır. Yaşanan bu tarz sorunların bazıları zamanla
kendiliğinden geçebilir, bazıları ise daha ciddi boyutlara
taşınabilir. Sorunlar yaşandığında çocuğunuzu bir psikologa gitmeye
ikna etmek çok güç olabilir. Onu zorlamaksa hiçbir sonuç
vermeyecektir. Aile gençten önce bir psikologa gidip danışmanlık
alırsa doğru davranış biçiminin nasıl olması gerektiğini öğrenir.
Öneriler ebeveynler tarafından doğru ve tutarlı bir şekilde
uygulandığında, gencin herhangi bir psikologa gitmesine gerek
kalmadan sorunların çözümü sağlanabilir. Uzman
Psikolog Alanur ÖZALP DANIŞMAN PSİKOLOJİK HİZMETLER
MERKEZİ
Tel:0212 292 09 49 - 0533 544 02 75www.alopsikolog.com -
[email protected]