Gerçek Küçük Osman konuştu!..
"Öyle Bir Geçer Zaman ki"nin senaristi Coşkun Irmak, hikâyesiyle milyonları ekranlara kilitleyen minik Osman'ın kendisi olduğunu açıkladı...
- Çocukluğunuza dönsek... Gözünüzün önüne kaç yaşındaki
haliniz ve nasıl bir ev geliyor?
- 5-10 yaş arasındayım. "Dünya var, bir de onun üzerinde ben varım"
ayrımlarını hissetmiş ve sorular sormaya başlamışım. Dertli bir
ailem var. İki ağabeyim, bir ablamla Kozyağı'nda oturuyoruz. Evde
herkes benden çok büyük olduğu için özgürlük duygusunu arıyorum.
Sıkıntılarım var. Evde oturmam isteniyor ama ben dışarı çıkmak,
kırlarda, çayırlarda olmak ve hayal dünyamda gezinmek istiyorum.
Çünkü orada benim bir sürü ülkem, ormanım, gölüm, nehirlerim var.
İçe dönüğüm ve çocuk dünyamda bir sürü macera
yaşayabiliyorum.
- "Dertli bir ailem vardı" dediniz. Soyadınız Irmak ve
dizideki ailenin soyadı Akarsu. İnsan düşünmeden edemiyor bu aile
sizin aileniz mi?
- Bir insan kendi hayatını ne kadar yazabilir ya da anlattığının ne
kadarı kendi hikâyesidir? Hayatımızı etkileyen başka hayatları
çıkardığımızda geriye ne kalır? Hayatıma gerçek ya da hayal olarak
girmiş herkes artık benim hayatıma dahildir. Dolayısıyla ben onları
anlatırım. Bu açıdan baktığınızda 'Öyle Bir Geçer Zaman ki' dizisi
benim hayatımdır. Ama diğer taraftan baktığınızda da ben herkesin
hayatını anlatırım. Doğru, bu dizide kendi hayatımdan çok önemli
parçalar anlatıyorum ama tamamen aynı değil. Bire bir gerçek olsa
bu röportajı yapamazdık. Ben kontrol altında olurdum. Çünkü bu
kadar travmayı bir kişi taşıyamaz.
'AĞLAYA AĞLAYA' ABİMİN ŞARKISI
- 1967 yılında siz de dizideki Osman gibi 6
yaşındaydınız. Konuşurken sanki Osman'ı dinliyor gibiyim. Osman siz
misiniz?
- Osman benim. Bunda gizli kapaklı bir şey yok. Osman kişiliği
benim dünyaya baktığım bir tayf. Osman günışığını birçok renge
ayrıştırıyor ve bana o renkleri gösteriyor. Yani Osman'dan bakarak
görüyorum. Osman'da benden çok şey var.
- Osman'ın seri katil olacağı iddiaları var. Bana
kalırsa o da sizin gibi yazar olacak...
- Seri katil meselesi Erkan'ın şakası. Osman evde kamera gibi
geziyor ve biriktiriyor. Bence de yazarlık yakışır Osman'a.
- Peki, babanız Ali Kaptan mıydı?
Benim babam da denizciydi. Babam Ali Kaptan'a benziyor ama
benzemeyen yönleri de var. Yazarlar illa kendilerini anlatmak
zorunda değildir. Bu ustalıkla alakalı bir şey. Bir karakteri
yaratma teknikleri var, ben de onları kullandım. Ayrıca
kayınpederim de denizci. Beni tanıyanlar "Kendi ailesini yazmış"
derken, eşimi tanıyanlar "Onun ailesini anlatmış" diye
izliyorlar.
Coşkun Irmak'ın annesi diziyi izlerken Osman'ı dilinden
düşürmüyormuş. Ancak 93 yaşındaki annesi iki ay önce vefat etmiş.
Büyük ağabeyi Tekel 'den emekli, ablası santral memureliğinden
emekli olan Irmak'ın küçük ağabeyi ise müzisyen. Hatta Mete'nin
İnci öğretmeni için söylediği 'Ağlaya Ağlaya' şarkısı ağabeyine
aitmiş. Irmak, "Çocukluğumdan kalan bir şarkı o. Ağabeyime
kullanmak istediğimi söyledim. Öyle bir şarkısı olduğunu bile
hatırlamıyordu. Eski kasetleri arayarak sonunda bulduk ve
kullandık" dedi.