GÜRSES'TEN ŞOK AÇIKLAMA
Özlem Gürses, Habertürk' ün bilinmeyen yönlerini anlattı..
Son olarak Habertürk Grubu’nda görev alan başarılı spiker Özlem Gürses’ten Haber3.com yazarı Ebru Eğinlioğlu’na olay yaratacak açıklamalar.
Medya sektöründe özellikle kadın ayağının bittiğini belirten Özlem Gürses, “Artık, televizyonları yönetenler, kadın spikerlerin göğüs çatallarının görünmesini ve mini etek giymelerini istiyor.” dedi.
Son dönemlerde attığı her adım olay olan Ayşe Arman için de çarpıcı bir yorumda bulunan Özlem Gürses, “Sadece onlar Ayşe Arman’ın değil bugünün talepleri doğrultusunda medya kadınının düştüğü zavallılığı gösteriyor.” dedi.
İşte Özlem Gürses’in olay olacak açıklamaları:
Özlem hanım röportaja, geçtiğimiz günlerde yazdığınız istifa
mektubuyla ilgili soru sorarak başlayalım isterseniz. Bayağı
dokunaklı bir veda mektubu yazdınız. Neden böyle bir şeye ihtiyaç
duydunuz? Onurum zedelendi dediniz. Neydi bu kadar rahatsız
olduğunuz nedenler?
Çünkü son 2.5 yıldır, bu grubun çatısı altında yaşadığım her şey,
insanlık onurunu zedeleyen şeylerdi. Aslında sadece bu
kurumla ilgili değil, medya patronajıla ilgili bir konuydu.
Kimsenin arkasından dolanmayan, kimseye yaltaklanmayan,birisi
olduğunuz zaman bu işe devam şansınız kalmıyor. Veda mektubundan
sonra, birlikte sektöre başladığım pek çok arkadaşım aradı. Ayrıca
Ferhat Boratav aradı ve şöyle dedi; Yazık ki, senin döneminde
başlayan, hiçbir kadın spiker artık yok, buna çok
üzülüyorum.Keza bakın, mesela Çiğdem Anat’ da
artık yok.
Evet bir dönem Ntv’ de program sunmuştu.
Dönem itibariyle, erkek anchorlar daha revaçta olmuş olabilir
mi?
Yoo hayır, onlar haberci oldukları için varlar. Mesela çok sevdiğim
arkadaşım Cem Öğretir var, o da gazeteci olduğu için, onun dışında
haberlerde babydolllü kızlar var. Ödüm patlıyor, mesela ATV
haberden, Cem gidecek ve silikon dudaklı babydollü bir kız gelecek
diye..
Nerede peki bu kızlar, hangi kanallardalar?
Pek çok kanalda, bakın haberlere benim isim vermeme gerek de yok.
Bu günün yıldız, anchorwomanları diye lanse edilen arkadaşlarımız.
Tabii ben onları da çok fazla suçlamıyorum. Ama daha açıkça
belirtirsem, bu her şeye eyvallah demek olayı beni rahatsız
ediyor.
Tabii açık konuşalım bence, çünkü bu röportajın amacı biraz da,
konuşulmayan şeyleri konuşmak. Hem medya çok bozuldu, artık doğru
düzgün işini yapanlar, bu piyasada yer almıyor deyip, sonra üstü
kapalı konuşmak olmaz. O zaman, hiçbir şey düzelmez ki.
Sorunuza dönecek olursam, mesele kanallarda erkek spikerlerin
olması değil, karar veren yönetici mekanizmaların erkek olması.
Bizim son dönemde yaptığımız haber toplantılarında, spikerlerin
göğüs çatallarının görünmesi hafif dekolte, mini etek giyilmesi
gerektiği çok konuşuldu.
Haber spikerleri için mi, böyle?
Tabii, tabii kaçamıyorsunuz bundan. Keza CNN Türk’ ün ekran
yüzleri, dergilere nasıl pozlar verdiler hepimiz gördük.
Peki Helin Avşar’ ın son röportajı hakkında ne düşünüyorsunuz,
gazete röportajlarının geldiği nokta için.
Bence Helin çok masum, çünkü o gazeteci değil. Asıl orada madara
olan Rasim Ozan Kütahyalı. Zaten kendi de bu gün bir açıklama
yapmış, ben bir hıyarım diyor. Yani böyle bu işler.
Ben bu konuda size katılmıyorum, Helin Avşar, gazeteci değil, o
zaman gazete röportajında ne işi var. Bu yanlışını kurtarmıyor.
Doğru, o da bu sektördeki ahbap çavuş ilişkilerinin, insanı
getirdiği noktayı gösteriyor. Ben size sorayım ne işi var o
zaman?
Hülya Avşar’ ın kardeşi ve medyatik bir şahsiyet.
Peki nerede çalışıyor?
Habertürk’ te tabii.
Hah işte sorunun yanıtı belli.
Bir de daha farklı değerlendirelim. Bu sektöre yeni isimler
lazım. Helin’ de tanınmış bir insan bu avantajı neden
kullanılmasın? Bir Ayşe Arman fenomeni varken, aradan Helin’ de
çıkar.
Bir dakika şimdi, Ayşe Arman, son dönemdeki yaptığı işlerle beni
hayal kırıklığına uğratmıştır, sit-com tadında, işte türbanlı v.s
yazı dizileri yapmıştır. Ama çok iyi röportajlarda yapmıştır. Son
dönemde verdiği çıplak pozlar hariç. Sadece onlar Ayşe Arman’ın
değil bugünün talepleri doğrultusunda medya kadınının düştüğü
zavallılığı gösteriyor.
Tamam tabii ki, Helin Avşar ve Ayşe Arman karşılaştırılamaz,
yalnız Helin’ de ya da başka birisi de, Hürriyet Gazetesi gibi
Türkiye’ nin en büyük gazetesinde yıllarca röportaj yapma şansını
yakaladıktan sonra, mutlaka iyi bir şeylerde yapar, yapması lazım
zaten. Ben Ayşe Arman tarzı diye içinde bolca cinsellik malzemesi
olan işler yapmayı Ayşe Arman modeli gazetecilikle
özdeşleştiriyorum. Helin’ de o yoldan gidiyor.
Peki bunlar çok hazin değil mi sizce? Bana çok hazin geliyor.
Baksanıza artık, hem televizyon, hem gazete haberciliğinde
konuştuğumuz kıstaslara bakın. Göğüs kıllarıyla oynanması, etek
boyu, çıplak pozlar. Bu mudur yani!
Maalesef.
Bakın altını çiziyorum, basın hiçbir darbe döneminde olmadığı
kadar, şu dönemde baskı altında. Ben bunu çok net hissediyorum.
Benim çok yakın zamanda ayrıldığım kurum her ne kadar biz özgür
tarafsız medyayız dese de, ben onların da bu iktidara yakın
olduğunu düşünüyorum.
Bu söylediğinizi doğrular bir konuya da ben değineyim. Mesela
Yaşar Nuri Öztürk’ ün kanaldan ayrılma sebebi nedir? Hülya Avşar’
ın programında, Avşar’ ın AKP’ yi över tarzda konuşması, Yaşar
Nuri’ nin de buna tepki göstermesi.
Hayır tam olarak öyle değil.
Nasıl peki?
Yaşar Nuri Hoca kendisine atfedilen kişisel markasını bazı zaafları
dolayısıyla harcamıştır.
Nedir o zaaflar?
Kendisine sorun, basına yansıyan ilişkileri, özel ilişkileri v.s.
Siz tabii her şeyi göremiyorsunuz ama biz haber toplantıları içinde
pek çok şeye vakıf oluyoruz. Mesela artık insanlar, özgürce
habercilik yapamıyor, eliniz kolunuz bağlı. Çiğdem Anat’ ın da
haberi bırakma nedenleri arasında, benim gibi sebepler olduğunu
düşünüyorum.
Onur kırıcı sebepler mi vardır diyorsunuz?
Siz de Dinç Bilgin döneminde çalışmışsınız, siz de biliyorsunuz.
Türkiye’ de medya patronajı modeli değişmedikçe, basın özgür
olamaz. Yurtdışında bu işler böyle yürümüyor. Medya patronları,
medya dışında bir işle uğraşamıyor. Biz de öyle mi? Medya
patronlarının, bankası var, madenleri var, enerji sektörüne
girmişler. Korkuyorlar, bunları kaybetmekten, iktidarla ters
düşmekten. Geçmişte olan büyük medya patronları şimdi nerede, hiç
biri yok. Şimdi Aydın Doğan’ ın başında bir sürü dert var. Şimdi bu
oyuna katılan yeni medya patronları, geçmişi hiç görmüyor mu?
Görüyor ama ibre şu anda onlardan yana.
Evet ama şu anda. Sonuç olarak iktidar dediğimiz şey gelip
geçicidir. Eminim, geçmişte batan medya patronlarına da sorsanız,
başlarına bunların geleceğini tahmin etmemiştir.
Çözüm ne olmalı?
Belki bu medya patronları iktidara yatırım yapmaktansa, bu sektöre
ve çalışanlarına yatırım yapsa daha kalıcı olmaz mı? Acaba beni çok
mu romantik buluyorsunuz? Çünkü dünyada böyle.
Bakın şimdi Doğan Grubu’ na yükleniyorlar ve kimse pek de sesini çıkartamıyor. Üzülüyorum, çünkü o grupta çalışan pek çok emekçi medya mensubu insan var, yazık değil mi onlara işsiz kalacaklar.
Ben bu anlattığınız şeyleri Dinç Bilgin döneminde yaşadım, kredi
kartlarımızdan harcamalarımızı yaptık, maaşlar bu gün ödenecek,
yarın ödenecek diye, aylar sonra ana paraları alabildik. Ama
kartlarımıza % 100 faizler işlemişti. Gerçekten çok zor dönemler
geçirdim bizzat kendim ve pek çok arkadaşım da tabii..Bu medya
mensuplarının kaderi.
Hepimiz yaşadık o dönemleri, kader deyip geçmemek lazım. Bakın bir
örgütlenme yok, olması lazım. Pek çok arkadaşım yönetimle ihtilaflı
oldukları için, bir daha hiçbir yerde iş bulamadılar. Hak
mücadelesini vermek lazım. Mesela ben de, yarın avukatımla bir
araya gelip, içerde kalan haklarımla ilgili her türlü girişimde
bulunacağım. Yine de deyim yerindeyse benim tuzum kuru. Çünkü beni
6 ay finanse edecek kadar birikimimi yaptım, ayrıca eşim bana çok
destek oldu. Çok şükür böyle bir şansım var. Destek olurdu da,
imkanı olmazdı. O da var. Bekar bir kadın olabilirdim.Onun için ben
her türlü hakkımı aramak için yola çıkabilirim.
Ya tuzu kuru olmayanlar ne yapsın, onlara yazık değil mi?
İşte onun için diyorum, örgütlenme lazım diye..
Biraz konuyu değiştirirsek, benim Star televizyonunda çalışmış, daha sonra da 24 TV’ undan ayrılmak zorunda bırakılan bir arkadaşım var. Basına da yansıdı zaten, haber saatini kaçırdın diye, işten çıkartıldı. Böyle tacizlere de uğruyor insanlar, illa ki cinsel taciz olması gerekmiyor.
Hayır tabii, psikolojik şiddet diyorum ben.
Siz bu gibi şeylerle karşılaştınız mı?
Tabii ki karşılaştım. En son karşılaştığım mesela, ekranda
sakıncalı bir durumla karşılaşılmaması için stüdyoda nöbetçi
tutulması. Bu sakıncalı durum da, o akşam yayında olan konuğumun
siyasi düşünceleriyle ilgiliydi. Her an yayın kesilebiliyordu.
Bunun ekrana yansımayan hallerini de biz yaşadık.
Neydi onlar?
Ani reklama gidiliyordu. Hülya Avşar’ ın programı aniden kesilmişti
hatırlarsanız, Yaşar Nuri ve Kamer Genç’ le olanı. Hiçbir açıklama
da yapılmamıştı. Kulaklığımıza yanındaki adamı gönder denildi.
Peki, işte Habertürk kadınları denen, İclal Aydın, Sevim Gözay,
gibi ekran yüzleri kısa zamanda gönderildi. Bu neden oldu?
Onları bilmiyorum ama benim başıma gelen, konuklarımın sansüre
uğradığı, asla siyaset konuşulmayacak dendiğini, böyle bir baskı
herkese uygulanıyor.
Peki bu talimatlar kimden geliyor?
Yönetimden geliyor, patronajdan mı geliyor gerçekten onu
bilmiyorum. Ama Genel Yayın Yönetmenimizden geliyordu.
Peki sizi bu insiyatif kullanamama durumu mu bu kadar rahatsız
etti de istifa ettiniz?
Yok sadece o değil, yani egomun rahatsız edilmesi değil, objektif
yayıncılık özelliğimizi kaybettiğimizin farkına vardım. Bunun da
parçası olmak istemedim. Kullanılmak istemedim.
Çok ilkeli bir hareket bence.
Ya da ucuz kahramanlık kim bilir. Böyle bir şey olabilir mi. Bir
yıl içinde 9 defa görevim değiştirildi, 15 yıldır bu işin
içindeyim. 2 kurumda çalıştım. Hiç yer değiştirmedim, ilk defa
istifa ettim. Çok haklı sebeplerim var. Bu iktidar öyle bir hava
yarattı ki medya da artık konuşabileceğiniz konu kalmadı. Haydar
Dümen’ ler, Adnan Oktar’ lar, Cübbeli Ahmet’ ler hep artık bu
insanlar görünmeye başladı. Mesela Özge Uzun’ un başına gelenlere
de çok üzüldüm. Niye bunlara müsaade etti. Mini etekler filan,
adeta bir çift bacak diye anılacaktı. Özge böyle bir insan değil
ki, magazinin içinde olacak biri değil.
Bu şikayet ettiğiniz konularda, Yiğit Bulut etkisi olabilir mi
sizce?
Yiğit çok düz bir adam mesela mini etek giyilecek dendiyse ona o da
doğrudan gelip söylüyor, hiç lafı dolandırmıyor. Bir önceki yönetim
biraz daha farklı yaklaşıyordu, onlar daha endirekti. Yoksa anlayış
aynı.
Peki bu çizdiğiniz, daha doğrusu şikayet ettiğiniz Habertürk’ te
Fatih Altaylı’ nın duruşunu ve yerini nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Çok sağlam görüyorum. Televizyon yönetiminde, hiçbir dahli yok. Ama
gazete tamamen onun yönetiminde. Hiç televizyona karışmaz ,
programa 10 saniye kala stüdyoya gelir, program biter, gider. Olmak
istemiyor televizyon içersinde.
Peki o zaman, Yaşar Nuri Öztürk, ayrılırken demişti ki,
yazılarıma müdahale edildi, ayrılmak istedim patronu aradım,
telefonlarıma çıkmadı, Altaylı’ yı aradım, o da bana dönmedi. Genel
yayın yönetmenini aradım, o da Altaylı böyle emretti diye cevap
aldım diyor. Tabii ayrılık nedeni, ekran önünde olan bir durumdan
mı? Yoksa gazetedeki yazılarına müdahele edilmesinden mi? Çok net
bilemiyoruz.
İnanın ben de tam olarak bilmiyorum. Ama sadece siyasi nedenler
olmadığını biliyorum. O ismin, Habertürk’ e zarar vereceğini
düşündüler her halde. Televizyon için aynı şeyi söyleyemesem de,
Gazete için tarafsızlığa önem veriyor diyebilirim. Her kesimin
kendini özgürce ifade edebileceği bir zemin oluşturmaya çalışıyor.
Bu anlayış televizyona yansımıyor. Fatih Altaylı adeta gazeteyi bir
kale gibi yönetiyor, kimseyi karıştırmıyor. Ama televizyonun
arkasında durmuyor. Çünkü orada sadece program yapıyor. Belki
kendine sorsanız, Habertürk’ te program yapmak istemeyebilir.
Yeni ekran yüzlerinden ve çiçeği burnunda köşe yazarı Pelin
Batu’ yu nasıl buluyorsunuz?
Zaman zaman makyaj odasında kısa sohbetlerimiz oldu, benim
edindiğim izlenim, Pelin’ in çok hoş bir insan olduğu.
Peki Tarihin Arka Odası’ n daki performansını nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Tamamını izlemedim, çok uzun bir program ama Murat Bardakçı’yla
program yapmak her baba yiğidin harcı değil, Pelin ciddi risk aldı,
tabii ki Bardakçı’ nın bilgisine şapka çıkartıyoruz.
Zaten Pelin Batu entelektüel birisi.
Gerçekten öyle, çok eleştiriliyor, ne işi var bu programlarda
diye.
Ama güzel bir ekran yüzü.
Gerçekten öyle ve elektiriği de öyle. Ona da çok müdahele ediliyor,
zarar görmesinden korkuyorum.
Peki daha çok yeni ayrıldınız ama ileride böyle bir program sunma fikri var mı?Hiç içimden gelmiyor. Belki dediğiniz gibi çok yeni ayrıldığım için, aslında daha başka işler yapmak istiyorum. Siyasete girmek istiyorum.
Var mı teklif?
Var.
Hangi parti?
Onu söylemeyim.
AKP değil, her halde?
Yok tabii, olur mu hiç. Bu kadar şikayet ediyorum. Ne medya
çalışanı olarak, ne vatandaş olarak iktidar partisinden memnun
değilim.
Röportajın sonuna doğru, medyanın içinde olmak isteyen genç
arkadaşlara bir mesaj verin istiyorum Az değil, 15 yılı medyada
geçirmişsiniz.
Evet, biraz beklesin genç arkadaşlarımız, şu dönem medyanın içinde
olmak çok doğru bir hareket değil, daha doğrusu keyifli değil. Ama
bu günler de geçecektir. O zaman bizim mesleğimizde, o eski saygın
günlerine dönecek, buna inanıyorum. Mesleğe girdikleri zaman, kısa
vadeli planlar yapmasınlar, kendilerine 10 yıl sonra nerede görmek
istiyorlarsa, ona göre kariyer planı yapsınlar.
haber3.com