Hamilelikte Stresten Uzak Durun
Hamilelikte Stresten Uzak Durun
Bu olumsuz duyguların nedenleri değişen hormonlar, kişilik
özellikleri ve bazı çevresel bazı faktörler olabilmektedir.
Anne adayı ilk günden itibaren bebek sahibi olmanın mutluluğunu
yaşarken “iyi bir anne” olmaya yeterli düzeyde hazır olup
olmadığının endişesini taşıyabilir. “Bebeğime iyi bakabilecek
miyim? Bebeğimisağlıklı bir şekilde büyütebilecek miyim?” gibi
düşünceler bir stres faktörü olarak anneyi meşgul edebilir. Bu
dönemde eşinden yeterli desteği alabilen anne adayı bu endişelerini
eşi ile paylaşarak rahatlayabilir. Bu duyguların bastırılması,
ertelenmesi hamileliğin ilerleyen haftalarında daha olumsuz etkiler
yaratabilir. Anne olmaya kendisini hazır hissedebilmek için annelik
– bebek bakımı – bebek psikolojisi ile ilgili yayınlar okuyabilir,
psikologlar ve çocuk doktorları ile iletişime geçebilir. Böylelikle
ilerleyen her haftada annelikle ilgili olarak kendisine daha fazla
güven duyacaktır.
Hamilelikte değişen vücuduna uyum sağlamakta güçlük çeken anne
adayları da vardır. Eldeki şişmeler, mide bulantıları, büyüyen
karın ve alınan kilolar moral bozabilmektedir. Hem bebek sahibi
olmak hem de eskisi gibi olmayacak bir bedeni kabul edebilmek .
Birbirine zıt olan bu iki duyguyu yaşayan anne adayı stres
yaşayabilmektedir.
Stres; hamilelik süreci için oldukça riskli bir durumdur. Çünkü
yaşanan stresel faktörler bebeğin fiziksel ve ruhsal gelişimini
olumsuz etkilemektedir. Yapılan bazı çalışmalar yüksek orandaki
stresin erken doğum ve düşük doğum ağırlıklı bebek dünyaya getirme
riskini arttırdığını göstermektedir. Bebeğini sağlıklı beslemek
için yeterli besinleri almak ve buna bağlı oluşan kiloları kabul
edebilmek önemlidir. Doktorunun önerdiği yürüyüş, yüzme vb gibi
aktiviteleri düzenli olarak uygulamak, kendini eve kapatmadan
sosyal yaşantıya devam edebilmek bu süreçte yaşanabilecek stres
düzeyini azaltmada önemli bir etkendir. Anne adayı; yeni bedeni ile
eşinin kendisini seveceği ve beğenebileceği düşüncesini kabul
edebilmelidir.
Hormonel değişimlere ve çevresel faktörlere bağlı olarak sinirlilik
ve ağlama nöbetleri görülebilir. Depresyon ve anksiyeteye bu
dönemde sıklıkla rastlanır. Özellikle de hamilelik sürecinde
çalışan, aile çatışmaları olan anne adayında bu belirtiler daha
fazla gözlenebiliyor. Bir çok evlilik bu süreçte büyük yaralar
almaktadır. Bu nedenle tartışmaya yol açan neden her ne olursa
olsun eş bu konuda anlayışlı olmayı başarabilmeli, anne adayı da
gevşeme teknikleri ile öfkesini kontrol etmeye çalışmalıdır. Bu
dönemde kendine zaman ayırabilen, olumsuz düşüncelerini kontrol
edebilen, doktorunun önerdiği şekilde düzenli egzersiz yapan,
hamile olmanın keyfini çıkaran anne adayı stresten daha kolay bir
şekilde uzaklaşabilmekte ve sorunların üstesinden
gelebilmektedir.
Riskli bir hamilelik süreci geçiren anne adayının stres düzeyi
oldukça yüksektir . Öfke vb. diğer olumsuz duygularını kontrol
altına alması oldukça güç olduğundan bu dönemde çevresel desteğin
ve anlayışın fazla olması çok önemlidir. Gerginliği arttırabilecek
her türlü etken yakınları tarafından kontrol altına alınmalı ve bir
psikolog desteği için gerekli başvuru yapılmalıdır.
Bebeğin sağlığı ile ilgili endişeler hamilelik süresince devam
etmektedir. Bu düşüncelerin belli bir düzeyde olması oldukça
doğaldır. Gün içerisinde bu düşüncelerin sürekli olması, artarak
devam etmesi ve sosyal yaşamı olumsuz düzeyde etkilemeye başlaması
stres düzeyini arttırarak hamilelik sürecine zarar vermektedir. Bu
durumda anne adayı stres düzeyini kontrol altına almak için
dikkatini bedeninden uzaklaştırmalı ve kendisine ilgilenecek başka
şeyler yaratmalıdır. Örneğin; keyif alabileceği sosyal toplantılar
düzenleyebilir, müzik eşliğinde yürüyüşler yapabilir .