HANDE ATAİZİ'NİN 'DERİN' KADINI..
Bu akşam Star TV’de başlayan yeni yarışma programı “Karışık Aile”nin sunuculuğunu üstlenen Hande Ataizi, heyecanını anlattı.
Bu akşam Star TV’de “Karışık Aile” diye yeni bir yarışma
programı başlıyor. Siz de bu programın sunuculuğunu yapacaksınız.
Aileler mi karışıyor, ne oluyor, nasıl bir yarışma programı
bu?
- Bu yarışmanın yapımcılığını “Sinevizyon” yapıyor. Bana bu teklifi
de Pelin Akad getirdi. Yarışma, haftada bir gün, cuma akşamları
22.30’da yayınlanacak. Yabancı formatlı bir yarışma. Her hafta iki
farklı ailemiz olacak. Biz önceden bu ailelerin evlerine giderek
çekimler yapacağız. Programda, Türkiye’nin en komik kadınlarından
Ayşen Gruda, Nilgün Belgün, Oya Aydoğan ve Tuluğ Çizgen de yanımda
iki ayrı grup halinde konuklarım olacak. Bu dört kadın, hiç
tanımadıkları 20 kişiden hangilerinin aynı aileye mensup olduğunu
ayırt etmeye çalışacak. Bu arada kalabalık grubun arasına gizlenen
bir yabancı da kafaları karıştırmak için elinden geleni yapacak.
Çok komik, çok neşeli bir yarışma.
HANDE ATAİZİ FOTOĞRAFLARI İÇİN TIKLAYIN
Finalde para ödülü var
mı?
- Evet var... Yarışmanın finalinde ailelere beş soru sorulacak. Her
soru başına da bin TL verilecek...
Televizyonu özlemiş misiniz?
- Yarışma programı sunmak tabii ki keyifli. Ama benim asıl mesleğim
oyunculuk. Mesela önümüzdeki günlerde başlayacak dizi projesi
bugünlerde beni çok heyecanlandırıyor.
Biraz da o diziden söz edebilir
misiniz?
- Ya martta ya da eylül ayında başlayacağım. Ben femme fatale bir
kadını canlandırıyorum. Aslında bunun dışında iki dizi projesi daha
geldi. Onlar da çok güzel. Fakat benim gönlüm bu femme fatale
kadından yana.
Sinema yok mu?
- Olmaz mı? Çok geliyor. Bir tane bağımsız film geldi. Ona da mart
gibi başlamayı planlıyorum. Yani martta hem dizi filme başlayacağım
hem de sinema filmi çekeceğim. Bu arada Yıldız Kenter’le de
çalışmalarımız var. Kendisi bana bir teklifte bulundu. Çok güzel
bir oyun. Bu yıl tiyatro yapmayı da çok istiyorum. Yani 2010 benim
için dolu dolu geçecek...
HÂLÂ NÜ HEYKELiN ÜSTÜNÜ KAPATIYORUZ
Proje konusunda çok mu seçici davranıyorsunuz?
- Evet, çok fazla sinema filmim yok, çünkü çok seçici davranıyorum.
Son zamanlarda yapılanlar da dikkat edin hep erkekler üzerine
projeler. Eğer ben bir komedi filmi yapacaksam, romantik komedi
tarzında bir filmde olmak isterim. Oyunculuğumu gösteren, o
sempatik tarafımı da ortaya çıkaran bir rol olmalı. Bu yıl 11 tane
sinema projesi okudum. Birçoğu da vizyona girdi. Ama ben sinema
filmi yapacaksam naif, keyif alacağım, kendimi zorlayacağım, onun
sonucunda da mutluluk duyacağım bir iş olmalı. Amacım sadece film
çekmek değil. O filmin çok izlenmesi de önemli değil benim için.
Güzel bir oyunculukla, güzel bir işin içinde var olmak istediğimden
bu kadar ince eleyip, sık dokuyorum. Dişi bir rol olsun, ne olursa
olsun, her rolü canlandırırım.
Öpüşme, sevişme?
- Bu sadece üçüncü dünya ülkelerinde tartışılan bir konu.
Amerika’da, Avrupa’da tartışma konusu bile değil. Ama maalesef
bizim ülkemizde hâlâ nü heykelin üzeri kapatılıyor, bir filmde
sevişiyormuş gibi yapan insanlar gerçekten sevişiyor zannediliyor.
“Kurtlar Vadisi”nde “Çakır” ölüyor, ardından helva yapılıyor.
ınsanlar televizyon denen o şeyle o kadar bütünleşiyor ki,
oyuncunun rol yaptığını unutup gidiyor.
Bu durum oyunculuğunuzu kısıtlıyor mu?
- Ben bu tarz düşünce yapısına sahip bir oyuncu değilim. Rolüm neyi
gerektiriyorsa, bu öpüşmek, sevişmek ya da çırılçıplak soyunmak da
olabilir, yaparım. Ben oyunculuk yapıyorsam ve bu sahnenin
gerekliliğine inanıyorsam, “Yapsam mı yapmasam mı?” diye asla
düşünmem.
O karelerin medyaya yansımasından rahatsızlık duyar
mısınız?
- Medyaya yansıması beni korkutmuyor. Çünkü bu bir sinema projesi.
O sinema filminde bir sevişme sahnesi çekildiyse, medya da bunu bir
şekilde elde etmişse, filminden söz ederek bu kareleri
yayınlıyorlarsa, benim için ne problem olabilir ki? Doğru yazıldığı
takdirde sorun olmaz. Sonuçta ben oyuncuyum, orada oyunumu
oynuyorum. Ve bütün oyuncuların da böyle düşünmesi gerektiğine
inanıyorum. “Ayıp, günah” kavramını işine yansıtacaksan, bu işi
yapmayacaksın. Yani öpüşmek ya da sevişmek seni rahatsız ediyorsa,
kameranın önünde böyle bir çekincen oluyorsa, sen oyuncu
olamazsın... Benim bu anlamda bir takımtım yok.
KİTABIM MART AYINDA ÇIKIYOR
Peki... Kitabınız ne zaman piyasaya çıkacak?
- İki aya kadar...
İsmi belli mi, kapağında ne var?
- Henüz belli değil. Kapağında benim yüzüm olacak ama değişik bir
çalışma yapacağım.
Hayat hikâyenizi mi anlatıyorsunuz kitapta?
- Bu bir roman gibi değil. Benim fikirlerim, hikâyelerim,
tecrübelerim var içinde. Arkadaşlık ilişkilerim, iş dünyası, gönül
ilişkilerim, güzellik; her şeyden söz ettiğim zengin ve güzel bir
kitap oldu.
Aşklarınızı isim vererek mi anlattınız
kitapta?
- Kendime, insanlara ve hayata karşı bir gözlem diyebiliriz bu
kitap için. Dolayısıyla isim falan yok.
Aslında yazarak kendinizi ifade etmek
istediniz...
- Kesinlikle... Aslında oyunculukla bunu yaptım. Oyunculuk benim
için şöhret olmanın ötesinde bir duygu. Oyuncu olmasaydım,
dengelerimi çok tutturamazdım. Kendimi ifade edemediğim, çok içe
dönük, zor bir hayatım olurdu.
BENDEKİ DERİN KADIN, ERKEKLERİ ÇELİŞKİYE DÜŞÜRÜYOR
Derin kadın olmak gibi bir derdiniz var mı?
- Daha derin bir kadın olmak istemiyorum. Aksine ben hüzünlü, derin
tarafımı renklendirmeye çalışıyorum. O hüzün ve derinlik zaten
fazlasıyla var. Gözlerimin buğusunu bir şekilde kamufle etmeye
çalışıyorum.
Magazine yansıyan Hande’yle kamufle ediyorsunuz belki
de...
- Bu kadar magazinde olmak benim seçimim değil. Sebebini çözmüş
değilim ama çok fazla ilgi uyandırıyorum. Öte yandan kimse kimsenin
iç dünyasını bilemez. Dışarıdaki Hande ile içerideki Hande’nin
kombinasyonu hep kafa karıştırıyor. ışte bu ilişkilerime de
yansıyor. Medyada gördükleri kadın ile tanıdıkları zaman gördükleri
derin kadın, erkekleri çelişkiye düşürüyor.
FAZIL’I ÇOK SEVİYORUM
Fazıl Say’ın doğum gününde çekilmiş frikikli bir pozunuz yansıdı
medyaya...
- Biz oyuncular toplumla en yakın ilişkimizi medya sayesinde
kuruyoruz, iki taraf da karşılıklı iyi diyaloglar içinde olmalı.
Ama bu frikik fotoğrafını yayınlamak iyi bir yaklaşım olmadı. Tabii
ki benim Fazıl’ın doğum gününe gitmem bir haberdir.
Ben Fazıl Bey’le görüşmüyor, konuşmuyorsunuz
sanıyordum...
- Benim insanlarla kurduğum ilişkiler son derece sağlıklıdır.
Birlikte olmayı başaramadığımız noktada, beraberliğimizi dost ve
arkadaş olarak devam ettirdik. Doğrusu da budur zaten. Ben Fazıl’ı
çok seviyorum. Çok değerli birisi. Fazıl beni arayıp doğum gününe
davet ederse, tabii ki koşarak giderim.
Peki partide “Fazıl’a en güzel hediye benim” dediniz
mi?
- Gazeteciler “Hediyeniz ne?” diye sordu, ben söylemek istemedim.
Bu cümle de espri olarak çıktı. Ondan sonra Fazıl bana mesaj attı,
“Hiç canını sıkma, evet en güzel hediye benim doğum günüme
gelmendi” dedi. O da benim yanımda olduğunu gösterdi. Beni üzen,
Fazıl’ın üzülmesi olurdu. O doğum günüme gelse, ben de hediyeyi söz
konusu bile etmem, “Fazıl’ın gelmesi benim için hediyedir”
derim.