Hazal Kaya 'Kompleks sahibi değilim'
22 yaşında ama Türkiye’nin en çok merak edilen kadın oyuncularından biri Hazal Kaya. 'Adını Feriha Koydum'dan ayrılması, boyu, kilosu, fanları, yeni dizisi 'Son Yaz Balkanlar 1912' olay oldu.
22 yaşında ama Türkiye’nin en çok merak edilen kadın oyuncularından biri Hazal Kaya. ‘Adını Feriha Koydum’dan ayrılması, boyu, kilosu, fanları, yeni dizisi ‘Son Yaz Balkanlar 1912’ olay oldu. Dizisiyle ilgili konuştu ama iddialara karşı hep sustu. İçini dökmek için de Habertürk’ü seçti: "Boyumun kısa olması benim değil, başkalarının derdi."
Aylardır hayranlarından "Lütfen Hazal Kaya’yla röportaj yapın" talebi alıyordum ama Hazal’la yolumuz bir türlü kesişemedi. Hafta başı Adam Film’in Kurumsal İletişim Direktörü Velhan Çantay arayıp "Oya, ‘Son Yaz Balkanlar 1912’ dizimiz için Makedonya’ya gelir misin? Hazal Kaya’yla da özel bir röportaj yapabileceksin" dediği anda valizim hazırdı. Ertesi sabah Makedonya’ya uçtum. Çünkü Hazal Kaya’yı çok merak ediyordum. Hazal, 5 yıl önce hayatımıza girdi ama ‘Genco’, ‘Aşk-ı Memnu’, ‘Behzat Ç.’ ve son olarak ‘Adını Feriha Koydum’ dizileriyle adını bu sektöre altın harflerle yazdırdı. Kimisi onun için şımarık dedi, bazısı da dünya tatlısı ama çoğunlukla kısa boylu... Her hareketi onun haber değerini artırdı ve o hiç kimseyi umursamadan kariyerinde başarı basamaklarını sağlam adımlarla çıktı. 22 yaşında bu kadar başarılı olması da merakımı ikiye katladı. Sete girdiğim anda oradan oraya koşuşturan, elinde senaryosu çalışmayı ihmal etmeyen ama hep gülen bir genç kızla karşılaştım. Ne yalan söyleyeyim hakkında çıkan haberler nedeniyle önyargılıydım. Ama o güler yüzü, zeki esprileri, bıcır bıcır enerjisiyle önyargımı yıktı. Hazal’la iki günü birlikte geçirdik. Neden bu kadar çok sevildiğini anlamaya çalıştım. Hazal, insanı sıcacık gülümsemesiyle kucaklıyor. Eğer sizden de aynı enerjiyi alırsa sizi samimiyetiyle bir yolculuğa çıkarıyor. O iyi bir dansçı ve bu röportaj o samimiyetin ilk dansı... Şimdi ben susuyorum ve sizi Hazal Kaya’yla bir yolculuğa çıkarıyorum.
Hazal, artık şu tartışmaya bir son verelim. ‘Adını
Feriha Koydum’ dizisinden neden ayrıldın?
67’inci
bölümde final olacaktı ve 66’ıncı bölümün son çekim gününde dizinin
devam edeceğini öğrendim. Oysa ben çoktan ‘Son Yaz Balkanlar 1912’
dizisiyle anlaşmıştım. Sonuçta ben ‘Adını Feriha Koydum’dan
ayrılmadım. Onlar bensiz devam etme kararı aldı. Bu durumun benimle
hiç ilgisi yok.
Ama tam aksi yönde haberler çıktı. Üstelik dizinin
oyuncularından Ayşegül Çidamlı sette kavga çıkardığını iddia
etti.
Yapılabilecek hiçbir şey yok. Çünkü insanlar
neye inanmak isterlerse ona inanıyorlar. O yüzden "Bakın,
ben ne kadar iyi bir insanım ve o söylenenler doğru değil"
demek bana gereksiz geliyor. Çünkü benimle çalışan herkes
istisnasız her şeyin farkında. Bu açıklamalarla ilgili
‘Adını Feriha Koydum’ dizisinde çalışan çok
kişiden "Çok üzülmüşsündür, sakın kafana takma"
diye telefonlar aldım. Benim en büyük kazancım o insanlar.
Peki, Çağatay Ulusoy’la küs müsünüz?
Hayır.
Hatta dizileri başlamadan mesaj attım, o beni aradı tebrik etti.
Aramızda bir sıkıntı yok. Bir de herkes herkesle iyi anlaşmak
zorunda değil.
‘MAKEDONCA VE ALMANCA ÖĞRENECEĞİM’
Öyleyse yeni heyecanına geçelim. Neden ‘Son Yaz’
dizisini seçtin?
Açıkçası Adam Film’le bir proje yapmak
istedim. Behzat Ç.’den beri ciddi bir gönül bağımız vardı. Hikâyesi
bu kadar zengin, karakterleri derin bir iş Adam Film’den gelince
teslim oldum. Zaten hiç düşünmedim. Çünkü senaryoyu okuduğumda
aklıma gelen ilk şey, Emine’yi başka birisi oynarsa çok üzülürüm
oldu. Aslında dinlenmek istiyordum ama Emine’yi başkasına
bırakamazdım.
Makedonya’ya gelmek cesur bir karar değil
mi?
Benim aidiyet duygum yoktur. Nereye gidersem orayı
evim yapabilirim. İstanbul’dan kaçmayı çok istiyordum. Buranın
havası, suyu bana iyi geldi. Yönetmenimiz Doğan Ümit Karaca çok
hızlı çekiyor. O nedenle bolca vaktim var. Almanca ve Makedonca’yı
buradayken öğreneceğim. Şimdilik otelde yaşıyorum ama eve taşınınca
daha da rahat olacağım.
Bitola, çok küçük bir yer. Sonuçta alıştığın bir İstanbul
var. Bir süre sonra boğulmayacak mısın?
Benim alışık
olduğum bir hayat yok. Yaşıyoruz ya, bize yeter. Alıştım bile.
Buraya gelirken pembe bir bavula film ve kitap doldurdum.
Makedonya’yı kendimi geliştirmek için kullanacağım. Çünkü
İstanbul’da kendini geliştirmek de zor. Hiçbir şeye vakit yok
Dizinin ilk bölümünde dikkat çeken şeylerden biri şiveye
hâkimiyetindi. Kısa sürede bunu nasıl başardın?
Başka
bir dil olsa daha rahat konuşuruz. Ama bildiğiniz şeyin üstünü
çizip başka bir şekle uyarlamak çok zor ama keyifli. Bunların hepsi
sınırlarımı görüp anlamamı sağlıyor. Şive eğitmenimiz Zekir
Hoca’yla çalıştım. Bir de annemi ve babamı oynayan oyuncular çok
destek oldu.
Canlandırdığın Emine karakteri romanlardaki gibi bir aşk
yaşamak istiyor.
Yaşı geldi tabii Emine’nin...
(Gülüyor) ‘Son Yaz’ hikâyesi itibariyle sürekli
karakterlerin değişime uğrayacağı bir dizi. Emine, âşık olduğunda
da, savaşta da, göçte de değişime uğrayacak. Üç bölüm bir Emine
izliyorsak, 13 bölüm başka bir Emine izleyeceğiz.
Partnerin Tardu Flordun. Sen bugüne kadar Best Model olmuş
isimlerle rol aldın. Tardu’yla uyumunuz nasıl
oldu?
Tardu, her an bir şey öğrenebileceğim bir oyuncu.
Çok rahat iletişim kurulabilen, açık ve keyifli bir adam. Çok
şanslı olduğumu düşünüyorum. Beni çok yükseltiyor ve besliyor.
Tardu’yu insan olarak da çok seviyorum. Bu çok önemli bir şey.
‘KAMERAYLA KARŞILIKLI AŞK YAŞIYORUM’
Hazal, beş senede en çok teklif alan kadın oyuncu oldun.
Her şey planladığın gibi mi oldu?
Aslında akışında
ilerledi. Ben de ‘Aşk-ı Memnu’ gibi bir dizide
oynayabileceğimi tahmin etmiyordum. Tesadüflere çok inanmıyorum ama
iyi insanlar ve projelerle karşılaşmak benim şansımdı. Hep
heyecanlandığım işleri kabul ettim. Mantıklı değil, duygusal
seçimler yaptım. Bundan sonrası için de "Bu kız iyi
oyuncu" desinler istiyorum.
Peki, senin sırrın ne? Kamerayla aşk yaşayabilmen
mi?
Kameraya bayılırım, ölürüm onun için... ‘Genco’nun
görüntü yönetmeni Serdar Armutlu canımın içidir. Bana kamerayı,
ışığı, nerede durmam gerektiğini o öğretti. Ona şükran borçluyum.
Kamerayla büyük aşk yaşıyorum. İkimiz de birbirimizi seviyoruz. Bu
karşılıklı bir aşk. (Gülüyor)
Seni çok sahiplenen fanların var ama bazen zor duruma
sokmuyorlar mı?
Bazen çok zorluyorlar. Ama bir dönem
onların desteği benim psikolojimi kurtardı. Ben de ayakta kalmaya
çalışıyordum. Çünkü güçlü bir annenin kızıyım. Bazıları güçlü
olmayı karakter sanıyor ama bu içgüdüsel bir şey. Annem beni ayakta
kalmak, güçlü olmak, yıkılmamak üzerine yetiştirdi. Bazen senin
karakterine ve iş ahlâkına saldırıyorlar. Benim ailemde iş
namustur. İnsan o dönem ne yapacağını bilemiyor. Beni hayranlarım
ayakta tuttu. Ama birisinin bu kadar savunanı olunca başkaları
bununla da gaza geliyor.
‘İTALYAN LİSESİ’NE GİRME SEBEBİM RİCKY MARTİN’
Sen kimin fanısın?
Jamiroquai grubunun
solisti Jay Kay fanıyım. Konserde kulisine girmek için kapıdaki
kadına yalvardım. Fotoğraf çektirdim, resmen elim, ayağım gitti.
Heyecandan ölecektim. Fotoğrafı görsen çok gülersin ve "Bu ne
salak" dersin. Birine hayran olmak güzel bir şey, ilham perisi
gibi... Sana büyük bir sırrımı vereyim mi?
Durduğun kabahat...
Ben Ricky Martin’e
hayranlığım nedeniyle İspanyolca öğrenmek istedim ama İspanyol
Lisesi yok diye İtalyan Lisesi’ne gittim. İspanyolca’ya yakın dil.
Ergenlik bu ya! (Kahkahalar) 4 yaşından beri keman çalarım, bale
yaptım ama İtalyan Lisesi’ne girme sebebim Ricky Martin. Kendisine
buradan sevgilerimi gönderiyorum. Müjde diye bir arkadaşım onunla
fotoğraf çektirmiş ve ben onu öldürmek istedim. Sevgilisi de
yakışıklı adam, Allah bağışlasın. Birinin fanı olmak iyi bir şey,
bak enerjim yükseldi. (Kahkahalar) Ancak fan sahibi olmak garip bir
şey.
İnsana sorumluluk yüklemiyor mu?
Birilerine
ilham vermek başka bir şey ama kimseye örnek olmak zorunda değilim.
Ben sevdiğim işi, şu anda şahane şartlarda yapıyorum fakat geçen
sene hastalıklar, ölümler gibi zor zamanlarım oldu.
Bu arada iyileştin değil mi?
Şükürler olsun,
şimdi iyiyim. Ben hastanede yattım, sonra Vahide Gördüm ve Deniz
Uğur’un hastalık haberi geldi. Bir arkadaşımı kaybettim. Korkunç
bir seneydi. Allah’a şükür Vahide Abla ve Deniz çok iyi. Ama o
dönem üç ay içinde bir ölüm, iki hastalık oldu. En son Deniz bana
"kanserim" dediğinde donakalmışım. Onkolog gibi
olmuştum. O zamanlarda hiç kendimde değildim, manasız tepkiler
verdiysem affola.
‘ÜNLÜ OLUNCA KAPRİSLİ OLMAN BEKLENİYOR’
Şöhretle aran nasıl?
Ben fevri biriyim.
Politik olmak konusunda sıkıntılarım var. İyi ki de var. Bir kere
yoruma açığız. "Herkes çok seviyorum" cümlesinden,
"Allah belanı versin"e kadar her şeyi söylemeye
açık. Onlara bu işi yaparak biz özgürlük veriyoruz. Sızlanmaya
hakkım yok. Ama şöhret beni zorluyor. Çünkü sen değişmesen bile
etrafındakiler değişiyor. Bir de ortada seni görmek istediği
şekilde yalan iddialar atanlar var. Mesela marka giyinmeni
bekliyorlar. Kapris yapmanı ve kavga çıkarmanı istiyorlar. Sen
karşılık vermeyince saldırganlaşıyor. Ben bu ünlü olma durumundan
çok şey öğreniyorum.
Gelelim şu boy meselesine... İşi gücü bıraktık hepimiz
senin kısa boylu olmanı kafaya taktık...
Bu boy
meselesi neymiş anlamadım. Halbuki Madonna’yla aynı boydayım.
(Kahkahalar) Benim babamın boyu kısa, bel fıtığım var. Tüm genetik
özelliklerim babamdan... Bir de beni arayıp gülerek "Senin
için kısa yazmışlar" diyor. Zannedersiniz ki, kendisi
selvi boylu, 1.90. (Gülüyor) Kimse kusura bakmasın, kompleks sahibi
değilim. Boyumun kısa olması benim değil, başkalarının derdi.
Aşkta ne ararsın?
Söylemem. Bu konularda
konuşmuyorum.
‘Güzel gülen ve utancı olan kişi kalbimi
çalar’
- Kusur seven biri misin?
Sürekli gülen
insanları hiç sevmem ve rahatsız olurum. Neye gülüyorsun? Hiç o
kadar sorunsuz bir dünyada yaşamıyoruz. Şirinlik muskası kişileri
samimiyetsiz buluyorum. Annem "Nerde bir manyak var, Hazal gider
onunla arkadaş olur" der. İşte kusur seviyorum. Bunlar büyük
zenginlik. Yüzde de kusur severim. Alnımdaki yarayı kapatmaya
çalıştıkları zaman deliriyorum.
- Senin kalbini birisi nasıl çalar?
Samimi
olsun, canımı yesin. Anneannem "Güzel gülen adamdan ve utancı olan
insandan korkma" derdi. Utanmak çok önemli bir duygu ve güzel
gülsün.
‘Annem konusunda saldırganım’
- Özgüvenli biri misin?
Özgüvenli değilim. Biz
annemle iyi bir ekibiz. Annemin bendeki etkisi büyüktür. Kadın
benim için bu yaştan sonra reklamda oynadı. Çok fedakar ve akıllı
bir anne. Ben Antep kültürüyle büyüdüm. Biz de örf, adet,
gelenekler çok önemlidir. Büyükler her şart ve koşulda
saygıdeğerdir. Benim en büyük meselem ailemin boynunu eğmemek. O
yolda susmam gerekirse susarım. Fakat rol modelim annem ve onunla
ilgili çok saldırganım. Anneme ellemesinler, aman ha!!!
Peki, ya baban?
Babam candır, komik adamdır.
Huyum ona çok benzer. Babamın da, eşinin de, kardeşlerimin de
hastasıyım. Şimdi uzaktayım diye görüşemiyoruz. Bana "Abla
seni özledim, televizyona baktım" diyorlar.
‘Son Yaz Balkanlar 1912’ dizisi için 7 kilo veren Hazal Kaya, 34 beden sevdasını saçma bulduğunu söylüyor: "Bu 34 beden mevzusunu kim çıkardıysa ‘tüh’ ona. Bu neymiş ya, ne güzel yiyordum. Şimdi istediğim gibi yemek yiyemediğim için mutsuzum. Ben göbeğimden memnundum. Ama işte kısa boylu olunca iki kilo alınca belli oluyor."
Röportaj: Oya DOĞAN
Fotoğraflar: Aleksandar Grozdanovski