Her kadını güzel gösteren giysi
Her kadını güzel gösteren giysi
Tarihte ilk belgelenmiş gelinlik, MÖ 4000 yılında Eski Mısırdadır.
Bu zamanda, Mısırlı kadınlar, gelinlik olarak pilili beyaz
ketenlere sarılır, başlarına saçlarını saklayan pahalı taçlar
takarlardı.
Eski Roma'da gelinliklerin rengi sarıydı. Gelinler yine sarı renkte
peçe takıyorlardı. Peçe evli ve bekar kadınları ayırt ediyordu.
Ortaçağlarda ise gelinliğin rengi üzerinde pek durulmadı. Kumaşın
kaliteli ve gösterişli olması daha önemliydi. Herkes en iyi
elbiselerini giyiyordu, renk de herkesin kendi tercihine göre
değişiyordu.
16. yüzyılda Kraliyet Ailesi gelinlerinin gümüşi renkte gelinlik
giymeleri gelenekti; Kraliçe Victoria bunu reddetti ve beyaz
gelinlik giymekte ısrar etti. Bundan sonra İngiliz ve Fransız
yazarlar, beyaz rengin masumiyetin simgesi olduğu konusunu işlemeye
başladılar. O dönem ahlakına göre bekaret evliliğin vazgeçilmez
koşulu olduğu için beyaz gelinlik adeti tuttu. Evlenirken beyaz
giysi giymek genç kızların bekaretlerini topluma ilan etmelerinin
vasıtası oldu.
Gelinlikle ilgili bazı batıl inançlar da var. Bunlara göre gelinin
gelinliğini bizzat kendisi dikmesi, damadın düğünden önce gelini
gelinlikle görmesi, gelinin gelinliği düğünden önce giymesi
uğursuzluk getiriyor. Tüm bu geleneklerin, gerçekten günümüze kadar
devam etmiş olması ilginç, tabi tıpkı günümüzde de modanın hızla
değiştiği gibi, bu binlerce yıllık gelenekler de zaman içerisinde
yavaş da olsa bazı değişikliklere uğramıştır…
Değerli taşlarla süslenmiş altın nakış işlemeli kırmızı ipek
elbiseler giyen Bizanslı gelinler, tüm Avrupa’da beyaz gelinlik
geleneğinin kalkmasına ve gelinlerin pahalı mücevherlerle süslü,
rengarenk, şatafatlı elbiseler giymesine neden olmuştur.
Gelinlikte en çok kullanılan renk her zaman kırmızıydı çünkü
kırmızının doğumları elverişli kılacağına inanılırdı.
Zamanla duvak, alçakgönüllülüğün simgesi olmaktan çıkmış, Tanrı’ya
ve kocaya boyun eğmenin simgesi haline dönüşmüştü. Soylu ailelerde
ise pahalı duvakların, ailenin gerçek hazinesi olduğu düşüncesi,
nesilden nesle geçerek günümüze kadar devam etmiştir.
Osmanlı’da gelenekler gereği, simli, pullu, işli giysiler ayıp
sayıldığından, genç kızlar genellikle sade elbiseler giyerlerdi.
Kadınların süslü giyinebilmelerinin yolu evlilikle başladığından,
ilk gösterişli elbise olan gelinlik her zaman önemli bir giysi
oldu. Gelinin diğer kadınlardan farklı olduğunu belirtmesi
açısından da önemsendi. Gelini diğer kadınlardan farklı kılan,
gelinliğinin yanı sıra gelinliği tamamlayıcı gelin başı, duvağı ve
aksesuarlarıydı.
Dönem modasını yansıtan pahalı kumaşlardan yapılan gelinlikler,
gösterişliydi. Saray, hanedanlık rengi olarak kırmızıyı
benimserken, halk kırmızının yanı sıra mor, mavi, pembe gibi canlı
renkleri tercih ediyordu. Gelinin yüzünü örten duvak kırmızı
idi
1870’lerden sonra batı etkisiyle daha açık renkte gelinlikler
giyilmeye başlandı. Beyaz kumaştan gelinliği ilk kez 1898’de
Kemalettin Paşa ile evlenen II.Abdülhamit’in kızı Naime Sultan
giydi. Sarayda başlayan ve zamanla yaygınlaşan beyaz gelinlik, 20.
yüzyılda tüm dünyada olduğu gibi biz de vazgeçilmez oldu.