Hıncal Uluç: "İstanbul'un neresinde imzan var İmamoğlu?"
Sabah Gazetesi yazarı Hıncal Uluç, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu Koronavirüs salgınından etkilenen meslek gruplarından birisi olan müzisyenler için 'bir şey yapmadığını' savunarak eleştirdi.
Sabah Gazetesi yazarı Hıncal Uluç, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu Koronavirüs salgınından etkilenen meslek gruplarından birisi olan müzisyenler için “bir şey yapmadığını” savunarak eleştirdi. Uluç, "İstanbul'un neresinde imzan var, İmamoğlu? Ne yaptın, benim o harika Beylikdüzü Başkanımı? Ne yaptın ha?" diye sordu.
Uluç, bugünkü köşe yazısında bir süre önce kaleme aldığı yazıda kullandığı “İstanbul için ne yaptın İmamoğlu?.. İstanbul halkına 'İşte bunu İmamoğlu yaptı' dedirten ne yaptın?" şeklindeki ifadelerini hatırlattı.
Kendisine konu hakkında bir açıklama yapılmadığını söyleyen Uluç, şunları yazdı:
Söyleyecek bir şeyleri olsa, coşarlardı bilirim. Çıt yok... İmamoğlu'nun bildiği 'Yaptırmam' demek... Bildiği, artık park yapmak değil, mevcut parkı yok edip yerine beton binalar dikmek... Bakın bugün niye yazıyorum... Yazın Beylikdüzü'nde, Bulgar sınırına en yakın İstanbul'da opera ve caz festivalleri yapan İmamoğlu, açlıktan nefesleri kokan müzik sanatçıları için ne yaptı? Elinde dağlar gibi imkân varken hem de... Kapalı salonlar tonla... CRR başta. Açık hava salonları tonla... Açık Hava Tiyatrosu başta... İstanbul'un en önemli belediyeleri CHP'de, yani kendi partisinde... Şişli, Beşiktaş, Kadıköy, Sarıyer, Bakırköy, Maltepe başta... Buralardaki tonla salona, açık havaya yirmi yıldır giderim... Topla ilçe başkanlarını... Yap bir müzik seferberliği... O açık ve kapalı alanlarda iklime göre etkinlikler düzenle... Çalsınlar, alkış alsınlar. Hem moralleri düzelir, hem de sadaka gibi değil, sanatları karşılığı para alırlar.
Kadir Topbaş zamanında büyük salonlar en iyi şekilde kullanıldı. Ama küçük alanlarda, üç beş kişilik guruplar, minik ve sıcak seyirciye çalıp söylediler... Kadıköy İskelesi İstanbul Kitabevi, salonu ve terası mesela... Tekfur Sarayı avlusu mesela... Yerebatan, Şerefiye sarnıçları mesela... Seni birkaç defa çağırdım. Dostumsun ya... Adım atmadın... Sen Büyükşehir'e gittikten sonra Beylikdüzü'nün yeni belediyesi, işi senin bıraktığın yerden aldı. Konserlerine gene koşarak gittim. Harikaydı ama sen adım atmadın, kendi kurduğun sisteme... Çünkü aklında artık Beylikdüzü yoktu.
İstanbul da yoktu, İmamoğlu... Daha geldiğin gün gösterdin aklında ne olduğunu. İtirazım yok. Tersine... İnsanın kendine büyük hedefler koymasını severim. Ama büyük hedeflere, basamaklar başarı ile çıkılarak ulaşılır. Tepeden paraşütle inilmez. Öyle çıkanlar, çıktıkları hızla inerler... İstanbul büyük hedeflere ne kadar layık olduğunu en iyi gösterecek ilimiz. İki Yunanistan, iki buçuk Bulgaristan büyüklüğünde bir nüfusu idare etmekten güzel siyaset sahnesi olur mu?Ama sen iki senedir Kuzguncuk rezaletini çözmeyi beceremedin. Geldin, gezdin, gördün ve gittin. Gidiş o gidiş... Ben hâlâ ayni ordayım. Rezillik daha da arttı... Bir daha gelir misin, onu da göstereyim mi? Benim sana göstereceğim çok rezillik var... Peki sen beni alıp "Şunu ben yaptım" dediğin, diyebileceğin bir yere götürebilir misin? İstanbul'un neresinde imzan var, İmamoğlu? Ne yaptın, benim o harika Beylikdüzü Başkanımı? Ne yaptın ha?