Hüseyin Özgür Arslan: 'Yabancı dilin önemi' (1)
"Sevgili okuyucular, yeni yazı konusu olarak yabancı dil öğrenmenin gerekliliği ve yöntemlerinden bahsedeceğim."
Üç bölümlük bu yazının ilk bölümünde Türkçe konuşanların neden
ikinci bir dil öğrenmesi gerektiğinden bahsedeceğim.
Ülkemizdeki çoğu insanın anadili olan Türkiye Türkçesi'nin de
içinde bulunduğu Türk Dili Ailesi yaklaşık 250 milyon insanın ana
dilidir. Dünya üzerindeki 7 bağımsız devletin resmi dili Türk
dillerinden biridir. Ayrıca 50-60 milyondan fazla insan da ana dili
Türkçe (buradaki Türkçe Türk dillerinden biri anlamındadır) olmasa
da resmi dil olarak Türkçe konuşur. Bunların arasında Kürt,
Arap, Kafkasyalı, Balkanlı, Ermeni, Rum, Moğol ve Ruslar da vardır.
Ayrıca Türk dillerinden biri 15'e yakın özerk cumhuriyet ve özerk
bölgenin de ana dili veya en çok konuşulan dilidir.
19. yy'da yaşamış ve 2. Abdülhamit'in yanında uzun süre kalmış olan
Yahudi kökenli Macar Türkolog Vambery, şöyle yazmıştır: Bugün Kuzey
Afrika'dan Sibirya'ya, Balkanlar'dan Çin Seddi'ne kadar olan
coğrafyayı dolaşmak istediğinizde bilmeniz gereken tek bir dil var:
Türkçe. Aslında burda bahsettiği dil Osmanlıca'dır ve o dönem
Arap Alfabesi kullanan bütüm Müslüman Türklerin dili birbirine
iyice yakındı. Kıpçak Dil Grubu'ndan olan Kırım Tatarcası, Kırım
Hanlığı asırlar boyunca Osmanlı'ya bağlı kaldığı için neredeyse
Türkiye Türkçesi'nin bir lehçesi olmuştu. Orta Asya'da Kıpçak
kökenli Kazakça-Kırgızca konuşan halklar ile Uygur kökenli
Çağatayca-Özbekçe konuşan Hive ve Buhara Hanlıkları bile Arap
alfabesi dolayısıyla Osmanlıca'ya çok yakındı.
18-19.yüzyıllarda Rus Çarlığı'nın Sibirya, Altay ve Orta Asya'yı
fethetmesi ve Kiril Alfabesi'ni empoze etmesi, Çinlilerin de Doğu
Türkistan'ı ele geçirdiklerinde önce Arap alfabesini korumaları ve
70'lerden sonra Çin alfabesini zorunlu hale getirmeleri, Türkiye
Cumhuriyeti'nin de Latin alfabesine de geçmesiyle Osmanlıca'nın
sonu geldi. Dev bir coğrafyaya yayılmış çeşitli Türk halklarının
birbirleri arasındaki ortak iletişim dili (Lingua Franca) olan
Osmanlıca ortadan kalkınca Türkler arasındaki kültür alışverişi de
bitti.
20. yüzyılda Osmanlıca'nın Orta Asya, Balkanlar, Kafkasya, İran,
Suriye ve Irak ile hatta Türkiye'de bile özellikle Türkler arasında
Ortak Anlaşma Dili olmasının sonu gelince 1990'larda şöyle vahim
bir tablo ile karşılaştık: Orta Asyalı iki Türk, bir Kazak ve bir
Kırgız veya bir Kazak ve bir Özbek aralarında konuşmak için
Rusça'ya ihtiyaç duymakta, Orta Asyalı ile Türkiyeli Türk de
anlaşabilmek için İngilizce bilmek zorunda kalmaktadır. Sadece 100
yıldan az bir zamanda 2 bin yıl boyunca olmayan şey
gerçekleşmiştir. Türkler artık sadece yabancılarla konuşmak için
Lingua Franca öğrenmek zorunda değildi, birbirleri arasında
anlaşabilmek için de Türkçe olmayan bir dili kullanmak
zorundadır.
Daha acı örnek ise biz Türkiye Türklerinin kendi tarihimiz olan
Osmanlıca'yı kesinlikle anlamamasıdır. Ben bir üniversite öğrencisi
iken Tarih bölümünde okuyan arkadaşlara sorardım: En zor dersiniz
hangisi? Tek bir ortak cevap vardı: Osmanlıca. Bizim tarih
öğrencileri dedelerinin yazdıklarını okuyamıyordu bile. Bir gün bir
Afgan Özbeki öğrenci ile konuşuyorduk: Size hayret ediyorum nasıl
bu kadar çabuk Osmanlıca'yı unuttunuz dedi. Ben de Osmanlıca'nın
Türkçe-Arapça ve Farsça karışımı bir saray dili olduğunu, zaten
Osmanlı tebasının bile Osmanlıca konuşmadığını ve anlamadığını
söyleyince Özbek alaylı bir şekilde güldü. Her hangi bir Osmanlıca
metni herhangi bir Afgan Türkü'ne gösterin çok iyi anlar dedi.
Afgan Türkü eğitim dili sebebiyle hem Arap Alfabesi ve Arapça hem
komşu İran yüzünden Farsça hem de Türk olduğu için Özbekçe veya
Türkmence bilmekte ayrıca evinin olduğu aynı sokakta Peştun ve
Tacik de oturduğundan onların dillerini de anlamakta üstüne üstlük
Sovyet işgali yüzünden Kril alfabesi ve Rusça da bilmekte ve
bunların hepsi yetmezmiş gibi şimdi Türkiye'de İngilizce de
öğrenmektedir. Şanssız ülke Afganistan'ın şanslı evladı.
Tabii dünya da çok az ülkenin vatandaşı bir kaç dil birden öğrenmek
zorunda kalmaktadır. Sadece Afganistan gibi parçalanmış, işgale
uğramış, pek çok etnisitenin kendi başına buyruk yaşadığı
devletlerde bu tür çok dillilik gelişmektedir.
Yaklaşık 300 milyondan fazla insanın konuştuğu Türkçe ne yazık ki
tarih boyu hiç bir zaman yabancı toplumlar arasında Lingua Franca
yani Geçerli Dil olamamıştır. Türkçe, gayri Türkler tarafından
öğrenilmesi en zor olan dillerden biridir. Bu yüzden tarih boyunca
Türklerin çoğu hep ikinci bir dili konuşmak zorunda kalmıştır.
İlkçağ'da Çin'e komşu olan Türkler Çince, İran'a komşu olanlar
Farsça bilirdi.
Atilla ve Hunları bile hem Roma Devleti'nin dili olan Latinceyi hem
de kendilerine bağlı en kalabalık azınlık (nüfusça Hunlardan kat be
kat fazla) olan Alman kabilelerinin dili olan Gotça'yı (İskandinav
dilleri, İngilizce ve Alman dillerinin atası) konuşurdu.
Hunlar ne Almanlara ne de Slavlara Hun Türkçesi'ni
benimsetememişti. 400 yıl Balkanları yönetmiş olan Osmanlı da
kimseye Türkçe öğretememişti. Fakat 50 yıl Cezayir'i sömüren
Fransızlar ayrıldıklarında Cezayir'in eğitim dili Arapça değil
Fransızca idi. Hala bile Cezayirliler Arapça değil Fransızca
konuşma eğilimindedir.
Bizimkiler bunu Fransızların sömürgecilik becerisine Türklerin ise
egemenlikleri altındaki halkları özgür bırakmalarına yoruyor. Hiç
bir şekilde bu teze katılmıyorum. Bunu sadece biz Türklerin başka
milletlere Türkçe öğretmekteki beceriksizliğine bağlıyorum.
Ve daha çok da Türkçe'nin öğrenmek için çok zor bir dil
olmasına.
HÜSEYİN ÖZGÜR ARSLAN