İlişkide yakınlık uzaklık ayarı
İlişkide yakınlık uzaklık ayarı
İki kişi arasındaki yakın ilişkinin tanımında; her ikisinin de
karşılıklı sevgi ve ilgi görme ihtiyaçlarını tatmin edebildiği bir
yakınlıktan; bunun yanında da bireysel büyüme ve gelişmeye izin
veren bir mesafeden bahsedilir. Bu yakın ve ayrı olmayı becerebilme
kapasitesi çok erken dönemlerdeki en yakın olunan kişilerle olan
olumlu ilişki deneyimlerine dayanır. Eğer kişinin olumsuz bağlanma
deneyimleri olmuşsa, sonraki ilişkilerinde de, ne birlikte
yaşayabilen ne de ayrı kalabilen, huzursuz bir yapıya sahip
olur.
Büyük olasılıkla bu karşılıklı evlilik bağları, denge zorluklarını
getirecektir. Bu kişilerin önceden edindikleri ve devam eden
algılarından kaynaklanmış olan, ilişkide çok yakın veya çok uzak
olma korkuları mevcuttur. Her iki durumda da incinme/incitilme ve
benlikle ilgili kaygılar ortaya çıkacaktır.
İlişkinin probleme dönüşmesi
İlişkideki bir kişi için fazla yakın olan ve basılmışlık hissettiği
aralık, diğeri için çok uygun olabilir ya da aksi olduğunda diğeri,
eşinin kendisinden uzaklaştığını düşünebilir. “Beni eskisi kadar
sevmiyorsun artık!” ya da “Beni seviyor musun?” gibi cümleler bu
aralığın daha yakın olması ihtiyacının iyi niyetli ifadesidir.
Bununla birlikte, diğer kişi bu ifadelere mesafeli ve kayıtsız
olduğunda, ne yapacağını bilemeyen eşler ortaya çıkar. İlişki
aralığını ayarlama çabası, farkına varılmadan uzun süreli geliş ve
gidişlere, yakınlaşma ve uzaklaşmaya, mücadele, çekişme ve
çatışmalara yol açabilir. İlişkideki devinim bu anlamda
değerlendirilmezse, kişiler bir diğeri tarafından anlaşılmadığını
ve ne yaparsa yapsın anlaşılamayacağını düşünür ve çaresizlik
hisseder.
‘Uygunluk’ acı da verebilir
Bireyler birlikte olduklarında, ‘ilişki aralığı’nın uygunluğunda,
uyumluluktan söz edilebilir. Ancak bu ‘uygunluk’ her zaman
zenginleştirici ve neşe verici değildir; acı verici ve yıkıcı da
olabilir. Gelişim teorisine göre; yeni doğanlar, çocuklar ve
ergenler yapısal olarak oldukça esnektirler ve kolay şekil
alabilirler. Diğer kişilerin huzursuzluk verip zihinlerini
karıştırmalarına karşı şüphecidirler. İşte bu zamanlarda, anlamlı
ilişki deneyimlerini temel alan bir ilişki aralığı mesafesi,
niteliği ve repertuarı geliştirirler. Yetişkinlikteki sıkıntılı
zamanlarda, bu temel durumun bazı özellikleri tetiklenir ve yeniden
harekete geçebilir.
Sağlıklı gelişimde, kişiler, yakınlık/samimiyetin yönleri olan, hem
yakın hem de ayrı oluştan zevk alma kapasitesine sahiptirler.
Bununla birlikte bazı durumlarda, diğer kişiyi yanıtsız ve
ulaşılmaz olarak deneyimledikleri ara döngü şiddetlenmelerini de
olumsuz olarak yaşayabilirler.
Öncesinde olumlu ilişki sürdürme güçlüğü çekmiş ve çekmekte olan
bireyler; yakın bir ilişkide, içsel bir çifte açmaz yaşarlar. Yakın
olma; incinmeleri, incitme ve kaynaşma ile ilgili kaygıları
getirirken (bu kaygılar problemin çözümünü de beraberinde
getirebilir), ayrılma ise, çok fazla ayrı düşme ile belirli incinme
veya kimliğini kaybetme korkusu ve kaygısını yaratır. İkilemde
kalan kişi ise, hangi yolu seçerse seçsin, kaybetme durumu ile
karşılaşır.
Bu durumda ne olmaktadır?
Bu süreçte, sonrasında detaylı şekilde değerlendirilebilecek olan
özdeşleşme, benliğin istenmeyen yanlarından kurtulma, bu şekilde
diğerini kontrol etme gereksinimi ya da yaşanan duygu deneyimine
diğerini dahil etmeye çalışmak söz konusudur. Bu dahil etme,
kontrol etme, kurtulma sürecinde, eğer işleyiş yolunda gitmezse,
karşılıklı rahatsız oluş ortaya çıkar.
Terapide yapılan nedir!
Yapılanmış bir ilişkide yabancılaşma, çatışma veya mutsuzluğa yol
açan durumlar varsa ve kişiler çatışma çözümünde başarısız
olmuşlarsa terapi arayışına geçmektedirler. Kişilerin
problemlerinin doğası, bağlanma dinamikleri ile ilişkisi,
karşılıklı etkileşmeleri ve bu etkileşimin uyumluluğuna bakılır. Bu
durumun daha geniş sosyal ve yardımcı ağ ortamı, diğer bağlanma
özellikleri, aile yaşam döngüsü evreleri, geçmiş-şimdi-gelecek
zaman çerçevesi ve daha önemlisi giriştikleri çözümlerle ilişkisi
değerlendirilir.