İnsanlığın gidişatı hayvanları konuşturacak gibi...
Hayvanlar alemine olan duyarlılığım, sevgim bilinir.
Benim neslim okul kitaplarında bile yer alan Fabl’lar yani hayvanların insanlar gibi konuşup aynı mantıkta davrandığı hikayelerle büyüdüler, hepsinin sonunda öğütler vardır.
Esop, La Fontaine’i bilmeyen çocuk yoktu benim çocukluğumda.
Hele Esop’un fabl’ları M.Ö 300 yılında derlenerek yazıya geçirilmiş.
Hayvanların insanlara öğüt verdiği bu manzum hikayeler aslında Hititler tarafından taş tabletlerede yazılmış, velhasıl şimdi hayvanların insan gibi konuşup davrandığı çizgi filim kahramanlarının büyük büyük babaları hep o yazılar, tabletlerde. Dünya'da söylenmemiş söz yoktur derler ya, ne kadar doğru.
Ama benim asıl anlatmak istediğim gitgide vahşileşen bir çağda yaşıyoruz, tek değerin nerede ise para ve savaş olduğu bir yüzyılda barış isteyen kaç politikacı, kanaat önderi suikasta kurban edildi bir düşünün. Gandi’den Martin Luther, Abraham Lincoln, Enver Sedat’a ve ismini saymadığım nicelerinin öldürülme zamanlarındaki ortak nokta hep tesis etmek üzere oldukları barış süreçleridir.
Dünyada insan denen yaratık savaşmayı çıkarlarına uygun buluyor, karşısına çıkan kendi cinsini ortadan kaldırmaktan çekinmiyor ve bu yüzyıllardır böyle.
Ne yazık ki insan yaratılanların en şereflisi yani 'eşrefi Mahlukat' tanımından gitgide uzaklaşıyor. Bizim küçük medya dünyamızda da böyle, kimi zaman yalan dolan insafsızlıkları izlemekle geçiyor ömrümüz.
İşte tam bu süreçte hayvanlar aleminde ilginç olaylar oluyor. Birbirlerinin hasmı olan kargalar ve kediler barış yaptılar çoktan, karınını doyurmak için yaşam savaşı veren karga bir kedinin ağzına bulduğu yiyeceği koyuyor.
Geçenlerde National Geographic’de izlediğim görüntü karşısında göz yaşlarımı tutamadım. Müthiş bir sel felaketinde taşmış kıyılarını yok etmiş bir nehirde bir ağaç kütüğü kalınlığında bir yılan kurbağa ve fareyi sırtlamış, evet sırtına almış suların ortasından sağ sağlim yaşamlarını devam ettirebilcekleri karaya getirdi.
Vahşi bir sürüngenin yapabildiğini kaç insan yapabiliyor?
Medya sayesinde olup bitenler gözlerimiz önünde, kim kimi sırtına alıyor?
Bir Yılan kadar birbirinin yaşama hakkının idrakinde olabilen kimler kaldı?
Ömrünü, filleri acımasız fildişi avcılarından kurtarıp, çekilen dişlerini, yaralarını iyileştirmeye adamış bir bilim adamı Afrika’da eceliyle evinde öldüğünde yakınları tam cenaze hazırlıklarındayken müthiş bir uğultuyla dışarı fırladıklarında kilometrelerce uzaklıkta yaşayan fil sürülerinin cenazeye geldiklerini gördüklerinde şaşırıp kalıyorlar. Filler ağlıyor!
Gidişat bu.
İnsanların gitgide insaniyetini kaybettiği Dünyayı belki de kurtarmaya hayvanlar görevlendirildi, Hikmetinden Sual Etmem Yaradan’ın.
Bu gidişle bu hayvanlar insanları yakında karşılarına alıp nerede ise insanlık dersi verecekler.
Esop’un, La Fontaine’in hikayeleri gerçek olur mu olur. Sonunda insanlığın gidişati hayvanları konuşturacak gibi gözüküyor.
Sacit ASLAN