İşletmelerde Öğrenme İlkeleri
İşletmelerde Öğrenme İlkeleri
İnsan yaşamında öğrenme, duyu organları aracılığı ile deneme
yanılma ve model alma yolu ile kendiliğinden olabileceği gibi
kişiyi yönlendirerek de gerçekleşebilir. Psikolojide, davranış
değiştirme kuramları arasında klasik ve edimsel şartlanma
prensipleri bulunmaktadır. Klasik şartlanma reflekslerimizle
sınırlı kalırken, edimsel şartlanma şirket içi davranış
değiştirmede daha etkindir.
Edimsel davranış değiştirme teorisine göre,
Sonucu olumlu olan davranışlarda artış olursa, sonucu olumsuz olan
davranışlarda azalma olur.
Davranışlar yalnız sonuçlar ile değil, bu davranışın öncesinde
mevcut olan bazı durumlar yoluyla da etkilenir. Belli bir davranış
bazı durumlarda iyi sonuç verirken, bazı durumlarda kötü sonuç
verebilir.
Davranışı etkileyen durumlara uyarıcı adı verilir. Dolaysıyla hem
öncül durumlar hem de sonuçlar birer uyarıcıdır. Eğer bir
davranışın sonucu o davranışın tekrarlanmasını sağlıyor ise, bu
sonuçlara pekiştirici adı verilir. Pekiştiriciler olumlu ya da
olumsuz olmak üzere ikiye ayrılır. Bunlardan her ikisi de davranışı
kuvvetlendirir. İkisi arasındaki fark şudur:
Davranışı izleyen uyarıcı hoşa giden bir uyarıcı ise olumlu
pekiştirme meydana gelir, öte yandan belli bir davranış sizi itici
bir uyarıcıdan kurtarıyorsa bu olumsuz pekiştirmedir. Olumsuz
pekiştirme ayrıca kaçınma davranışını da öğretir. Kaçınma davranışı
rahatsız edici, acı verici bir uyarıcıya maruz kaldıktan sonra,
bizi o uyarıcıdan kurtaran davranıştır. Sönme ise, belli bir
davranışla ilgili pekiştiricinin ortadan kalkması ile meydana
gelir.
Davranış değiştirme prensiplerini işletme ortamlarında
örneklendirecek olursak;
——————————————————————————–
ŞİRKETLER İÇİN PEKİŞTİRME ÖRNEKLERİ
——————————————————————————–
Pekiştiriciler Davranış Yönetici Tutumu Beklenen Sonuç
——————————————————————————–
Olumlu Pekiştirici Ast doğru zamanında bir rapor hazırlar Çalışanı
över ve performansına artı koyar Performans artışı
——————————————————————————–
Kaçınma Davranışı Rapor için zaman yetersizliğinden yakınma
Çalışana zamanını etkin kullanması için fırsatlar verme Şirketi
için olumlu düşünme
——————————————————————————–
Cezalandırma Raporu eksik ve zamanında verememe Sözlü azarlama ve
maaş kesme Raporu tamamlar ama şirketi için olumsuz düşünür
——————————————————————————–
Sönme Raporu hazırlarken sürekli yöneticisini bölmesi Yöneticinin
bölünmeye fırsat vermemesi Kendi başına yapmayı öğrenir
——————————————————————————–
Şirketlerdeki ödüllendirme sistemlerinin kişinin motivasyonu ve
değiştirilmek istenen davranışı üzerindeki etkileri tartışılmazdır.
Kişinin içinde bulunduğu durumlara uygun ödüllendirmeler
kullanıldığında sonuç en etkin olur. Bazı insanları para ya da
tatil memnun ederken bazılarını ise üç haftalık bir çalışma sonucu
hazırlanan rapor üzerinden alınan olumlu geri bildirim motive
edebilir. Bunun için ihtiyaç belirleme ölçeklerine ücret araştırma
ölçekleri uygulanıp, kişilerin ihtiyaçları belirlenip buna uygun
eğitimler verilecek ödüllendirme sistemleri kullanılabilir.
Çalışanlar öğrendikçe davranışlarını değiştirirler. Kalıcı ve
istenilen davranış değişikliklerinin gerçekleşebilmesi için belli
öğrenme ilkelerinin bilinmesi ve uygun öğretim yöntemlerinin
seçilmesi gereklidir. İşletmelerde, çalışanların olumsuz
davranışlarını değiştirmek için ya da arzulanan davranışları
göstermeleri için izlenecek yollar şu şekildedir;
Öncelikle çalışanların öğrenmeleri için motive edilmeleri
gerekmektedir. İşletme içinde çalışanlar, kendilerine verilecek
olan bilgiyi hangi amaçla öğrenmeleri gerektiğini bildikleri ve
sunulan bilgilerin anlamını açık ve net bir şekilde kavradıkları
sürece bu yeni bilgileri anlamaya istekli olabilirler. Bu sebepten
ötürü programın hedefleri, açık ve belirgin bir şekilde çalışana
eğitimden önce gösterilmelidir.
Sunulan materyalin çalışan için anlamlı olması gerekmektedir. Bunun
yanında eğitim programlarının içeriği basitten karmaşığa doğru
mantıksal bir süreç içinde çalışana verilmelidir.
Verilen bilgilerin kalıcı olması için pekiştirilmesi gerekmektedir.
Aksi takdirde yeni öğrenilen bilgi ve beceriler, uygulamaya
dökülmez ve tekrarlanmazsa çok çabuk unutulur. Çünkü bir kavramın
bir kez duyulması onu anlamaya yetse bile, ileride hatırlamaya
yetmeyebilir.
Öğrenme sırasında geri bildirimin anında sağlanmalıdır.
Çalışanların, belli standartlara göre kaydettikleri ilerlemeye
ilişkin sonuçlar hakkında bilgilendirilmeleri gerekmektedir. Ne
öğrenmeleri gerektiği kendilerine hedefler belirlemeleri için
yardımcı olacaktır. Geribildirimsiz bir öğrenme tek yönlü sağlıksız
iletişime benzer.
Eğitim programları sonucunda öğrenilenlerin kullanılması
sağlanmalıdır. Verilen bilgilerin gerçek iş ortamına aktarılması
hem yeni bilgilerin öğrenme derecesini anlamak açısından hem de
pekiştirerek kalıcılığını sağlama açısından çok büyük önem
taşımaktadır.
Çalışana yeni bilgi ve becerilerin öğretilmesi, iş ortamından ayrı
bir yerde eğitim programlarına tabi tutulması ile
gerçekleştirileceği gibi iş ortamlarında da sağlanabilir.
İşbaşı eğitiminde kullanılacak yöntemler şu
şekildedir;
Usta-çırak uygulaması: Amaç yeni işe
başlayanın ya da yeni bilgiler alması gereken çalışanın deneyimli
bir çalışanın yanına verilerek onu izlemesi ve ondan gördüklerini
aynen yapmasını sağlamaktır.
Rotasyon uygulaması: Çaprazlama eğitim
olarak da nitelendirilen bu uygulamada çalışanların, bir birimde
yapılan birkaç farklı işle belli bir süre çalıştırılarak bu işleri
öğrenmeleri sağlanır. Rotasyon programlarının en önemli yararı
mevcut işi yapan kişinin yokluğunda o işi başkasının yapmasına
olanak vermesidir.
Gözetmenlik (Coaching) programları:
Çalışanların işlerini nasıl yaptıklarına ve işletme ile nasıl bir
uyum içinde olduklarına dair danışmanlık ve gözetmenlik
yapılmalarını sağlamak üzere informal olarak yürütülen bir işbaşı
eğitim tekniğidir. Bu tekniğin başarılı olabilmesi için üstlerin
astlarına güven ve yetki vermesi gerekmektedir.
İş dışında eğitimde kullanılacak yöntemler ise;
Simulasyon: Çalışma ortamının temel
özelliklerini taşıyacak şekilde iş koşullarına benzeyen bir öğretim
ortamında gerçekleşir. Bu eğitim tekniğinde asıl önemli nokta yeni
işe başlayacak ya da yeni bilgiler kazanacak olan çalışanın gerçek
iş ortamında gerçekleşebilecek kazaları simüle edilmiş ortamda
yapabileceği için işletme açısından ekonomik kazanç
getirmesidir.
Rol oynama: İnsan ilişkilerinde
karşılaşılabilecek sorunları anlamaya ya da çözmeye dayalı,
sekiz-on kişilik küçük gruplarla öğretici rehberliğinde yapılan bir
öğretim tekniğidir. Bu teknikte, grup üyelerine temsil edecekleri
kişilerin tutumları hakkında kısa bir bilgi verildikten sonra,
karar vermeyi gerektiren bir durum sunularak bu kimseleri
doğaçlamalarla canlandırmaları istenir. Daha çok yönetici
becerilerini geliştirme eğitim programlarında uygulanan bir
tekniktir.
Duyarlılık eğitimi: Bireylerin grup
içindeki işlevlerini ve grubun birey üzerindeki etkilerini
anlamalarını sağlamak bir kimsenin kendi duygularına ve diğer
kişilerin hisselerine karşı duyarlılıklarını geliştirmek amacı ile
uygulanan bir eğitim yöntemidir. Bu eğitim sırasında
katılımcıların, iş dünyasındaki statülerinden ve yetkilerinden
arınarak, başkaları ile ilgilenmeleri sağlanmalıdır. Duyarlılık
eğitimi bir örgüt geliştirme tekniği olarak en çok üzerinde durulan
bir laboratuar yöntemidir. 1947 yılında Kurt Lewin ve arkadaşları
tarafından başlatılmıştır.
Duyarlılık eğitimi, uygulamada esas itibarıyla T grubu
seanslarından oluşmaktadır. Bu seansları tamamlayıcı nitelikte
deney grubu çalışmaları ve az miktarda ders anlatma biçiminde
yapılan çabalar izlemektedir. “T” kavramı İngilizce “Training” den
gelmektedir ancak buradaki eğitim birşeyler öğrenmek değil, grup
içi davranış ve etkileşimleri öğrenmektir. Bu nedenle T gruplarında
bir konu ele alınıp birşeyler öğretilmez ancak bireylerin bir arada
bulunmaları, sorunları kendileri bulup çıkarmaları ve bunların
çözümü için çaba sarfetmeleri söz konusudur.
Bireylerarası ilişkilerin incelenmesinde analitik bir yöntem olan
Johari Penceresi modelinden yararlanılır. John ve Harry isimli iki
düşünürün ortaya attıkları bir model olduğu için bu adı
taşımaktadır. Burada, çift boyutlu bir matriks söz konusu
olmaktadır. Bu matriks boyutlarından biri bireyin kendisi
tarafından bilinen ve bilinmeyen iki bölgeye ayrılmıştır. Bireyin
hem kendisi ve hem de başkaları tarafından bilinen yanları açık
bölgedir, bireyin kendisinin bilmediği ancak başkaları tarafından
bilinen kısmı kör bölgedir.
Bireyin kendisi tarafından bilinen ancak başkaları tarafından
bilinmeyen kısmı gizli bölge, bireyin hem kendisi hem de başkaları
tarafından bilinmeyen özelliklerinin bulunduğu kısım ise kapalı
bölgedir. Bir bireyin sosyal ilişkileri ne derecede kuvvetli ise, o
kişinin açık bölgesi genişlemektedir, çünkü hem başkalarına gizli
özelliklerini kavrama fırsatı vermekte ve hem de başkalarından
geribildirim almak suretiyle kendisi hakkında farkında olmadığı
birçok özelliklerini öğrenme fırsatı kazanmaktadır.
Transaksiyonel analiz: Eric Bern tarafından
geliştirilen bu tekniğe göre; her bireyin kişiliğinde çocuk,
ana-baba ve yetişkin olmak üzere üç benlik durumundan birisinin
ağır bastığına inanılmaktadır. Bireyler, bu benlik durumları içinde
geliştirdikleri duygu ve deneyimlere göre takım davranış kalıpları
geliştirirler. Transaksiyonel analiz yöntemleri ile çalışanlar,
kendilerini, bu benlik durumlarından hangisine göre algıladıklarını
anlamalarını sağlamanın yanında, birlikte çalıştıkları kişilerin
davranışlarının altında yatan benlik durumlarını anlayarak buna
göre farklı tutumlar geliştirmeleri sağlanabilir.
Atılganlık eğitimi: Bu tarz bir eğitimin
sonunda daha çok, başkalarının duygu ve davranışları etkisinde
kalan kişilerin, insanların kendilerini nasıl etkilemeye
çalıştıklarını anlamaları sağlanır.