KADIKÖYÜN SELAMİ OLSUN!..

Trt 1 ekranlarında Plato Filmin yapımcılığını üstlendiği ve Milli Eğitim Bakanlığı destekli Liselerarası Müzik Yarışması Genç Mikrofonda ikinci hafta geride kaldı.

KADIKÖYÜN SELAMİ OLSUN!..

İlk hafta bayan jüri üyesi ve yarışmanın bayan sunucusunun henüz öğrenci olan yarışmacılar hakkında yaptıkları saç-makyaj üzerine yorumları çok şükür atlattık. Artık kimse yarışmacıların kılık-kıyafetleriyle, saç-başlarıyla ilgilenmiyor, sadece performanslarıyla ilgileniyor.

Asıl konuya girmeden önce, programın yapımcısı Sinan Çetin'e küçük bir serzenişte bulunmak istiyorum.

Geçen hafta bayan sunucu ve jüri için; ‘Bu çocuklar öğrenci, eğitim alanı var, almayanı var ama sonuçta öğrenciler ve amaçları müzik yapmak' demiştim. Aynı sözlerimi bu kez sizin için yineliyorum sevgili Sinan Çetin.

Belli ki program formatınızı Popstar yarışmalarına benzetmiş, eleme, oylama bölümünde popstar yarışmalarında yürütülen sistemi, bu programda hiç değiştirmeden uygulamışsınız.

Bakın onlar popstar yarışmalarıydı, bunlar lise öğrencilerinin yarıştığı bir format. Güzel sanatlar liseleriyle devlet liseleri birlikte yarışıyor. Dolayısı ile müzik, şan eğitimi alanı da var, alaylı tabir ettiğimiz şekilde olanı da var.

Antep'ten, Ankara'dan, Mersin'den, Gönen'den, İzmir'den okullar var. Çok iyi bilirsiniz ve biliriz ki, Antepli, Ankaralı, Mersinli, Gönenli, İzmirli ekranda kendi illerinden veya ilçelerinden birilerinin yarıştıklarını gördüklerinde doğal olarak destek vermek isterler ve yöntem zaten sms atarak destek olun, oylayın şeklinde hazır onların sms'lerini bekliyordur.

Gelin görün ki İstanbul Kadıköy'den bir güzel sanatlar lisesi, diğer okulların da performansı dikkate alındığında -hiç de yabana atılamayacak bir performans sergileyerek- yarıştılar. Dikkatlerinizi öncelikle bu lise öğrencilerinin müzik eğitimi aldıklarına, solistlerinin de lise müzik eğitiminin yanı sıra İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı yarı zamanlı opera şan bölümü öğrencisi olduğuna çekmek istiyorum.

Hal böyleyken bu gençler elenmekten son anda kurtuldular. 12 okulun yarıştığı gecede 0.5 sms oy desteği aldıkları için, gecenin en az sms performansıyla yarışmaya veda etmenin eşiğinden döndüler. Suçları sadece Kadıköylü olmak, inanın sadece bu.

Karşılarında iller yarışıyor, ilçeler yarışıyor. Anadolu insanı birbirini sever, tutar, kenetlenir, hemşehrilik duyguları kabarır ister istemez. Peki bizim Kadıköylüler ne yapsınlar? Suçları Kadıköylü olmak olan gençlerin bu suçları öyle az buz bir suç değil. Resmen elenmenin eşiğinden döndüler çünkü. Kadıköylü olmaları, elenmelerine yetecekti çünkü az daha.

Buradan ‘Kadiköy'ün Selami Var' başkanımız sayın Selami Öztürk'e açık bir çağrıda bulunuyorum. Sayın Başkan'ım, durum malum, böyle giderse bizim gençlerin hali perişan. Birinci olan okul 1700 sms alıyor ve bu durum sonuca 5 oranında sms oyu şeklinde yansıyor. Bizim Kadıköylülerse eş dost desteğiyle anca 300 sms'i görebiliyorlar ve aldıkları sms desteği iki haftadır 0.5'ten yukarı çıkmıyor.

Sayın Başkan, kimsenin bizi düşündüğü yok, yapımcı kimse için kılını kıpırtatmaz. Format öyle çünkü. Bizi biz biliriz, bize biz yardımcı oluruz.

Dolayısı ile şu işe bir el atalım. Kadıköylüleri ayaklandıralım. Kadıköy'ün bağrından Moda'dan çıkan bu gençlere destek olalım. Lütfen sayın başkan!.. Sanatı bilen, sanatı seven sayın başkan gerçekten lütfen.

Sayın Başkan'ım Selami Öztürk'e bir iki küçük hatırlatma. Sayın Başkan'ım, bu gençler Nisan ayında düzenlenen bu yılki Kasdav Liselerarası Müzik yarışmasında 300 küsür lise arasından birinci oldular. Ayrıca Başkan'ım hatırlar mısınız? Caddebostan Kültür Merkezi'nde geçen yıl, Hakan Aysev'in konseri esnasında sahneye bir kız çocuğu çıkmış ve The Phantom Of  The Opera'yı söylemiş, siz ve bütün salon bu küçük kızı ayakta alkışlamıştınız. İşte Moda adına, Kadıköy adına yarışan ve sms desteği alamadıkları için yaptıkları müzik ve sanat ortada olduğu halde, elenmenin eşiğine gelen o küçük kız ve arkadaşları, bahsettiğim Kadıköylüler'dir.