Kadın beyni strese karşı daha mı dayanıklı?

Stres hayatımızın bir parçası. Beynin strese verdiği yanıt kadında ve erkekte farklı mı?

Kadın beyni strese karşı daha mı dayanıklı?

Daha önce bu konuyu Tel Aviv Üniversitesinden kadın-erkek beyni üzerine çalışan nörobilim uzmanı Daphna Joel'in bakış açısından yazmıştım. Bu yazıda cinsiyetler arasında, beyin hücrelerinin dayanıklılığı açısından bir fark var mı, bu konuda yapılmış çalışmalar ve sonuçları nelerdir onları konuşacağız.

Beynin strese karşı verdiği yanıtın, kadın ve erkekte farklı olduğuna dair nörobiyolojik kanıtlar var. Kadın ve erkek beyni üzerine yazım aşamasında olduğum kitabımın bu konuyla ilgili bölümünü hazırlarken özellikle nörobilim uzmanı Dr. Cheryl Conrad'ın çalışmalarından çok faydalandım. Dr. Cheryl Conad uzun yıllardır beynin strese yanıtı ve özellikle bu yanıtların cinsiyetler arası farklılıkları üzerine çalışan, bu konuda çok kıymetli bilimsel yayınlar üreten bir bilim insanı. Strese bağlı gelişen hastalıklarda, kadın ve erkeğe daha doğru tedavi stratejileri geliştirilebilmesi için bu farklılıkları nörobiyolojik açıdan incelemenin önemini de her defasında vurguluyor.

Stresin iki türü var. Birisi akut, diğeri kronik stres. Akut stres aniden gelişen, kronik stres ise zamana yayılarak gelişen stres demek. Bu konuda yapılmış hayvan deneyleri nörobiyolojik açıdan daha detaylı incelemelere fırsat veriyor. Ara bilgi olarak belirteyim ki, hayvan deneyleri benim çok içimi acıtıyor. Bu yüzden hiçbir hayvan deneyinde hayatım boyunca yer almadım ve almayı da düşünmüyorum. Fakat sizlere bu yazıda bazı hayvan deneylerinin sonuçlarından bahsedeceğim. İleride bunun için başka çözümler geliştirileceğine inanıyorum. Laboratuvar ortamında kültürde üretilebilen canlı hücreler üzerinde yapılan deneyler bu konuda umut verici. Konumuza dönersek, Rutgers Üniversitesinden Tracey J. Shors ve arkadaşları akut strese karşı fare yanıtlarını incelediklerinde, dişi ve erkek farelerin yanıtları arasında bazı nörobiyolojik farklılıklar saptamışlar. Akut stres olarak kuyruklarından ani elektrik şoku verilmiş. Erkek farelerin hipokampuslarındaki nöronlarda dendritlerin çoğalarak fırça tarzı bir görünüme ulaştıkları, dişi farelerde bu görünümün olmadığı gözlenmiş. Nöron beyin hücresi, dendritler ise beyin hücrelerinden çıkan küçük bağlantılar. Bir kablodan dağılan küçük elektrik kabloları gibi düşünün. Bunun anlamı yeni nöronal bağlantılar oluşturmaktır. Yani beyin hücreleri arasındaki haberleşmeyi kuvvetlendirmektir. Bu yolla, anı daha kuvvetli bir şekilde kaydedilebilir, eski anıların tecrübesinden faydalanmak için hızlıca iletişime geçilip doğru ve düzgün bir tepki oluşturulabilir. Bu yanıtın bilemediğimiz daha birçok faydası olabilir. Fakat kronik strese yanıtta tam tersi oluyor.

Arizona Üniversitesinden Cheryl Conrad ve arkadaşları yaptıkları birçok çalışmada kronik strese maruz kalan dişi farelerin, gelişebilecek beyin hasarına karşı erkek farelerden daha dirençli olduklarını gösteriyor. Kronik strese maruz kalan erkek farelerin nöronları, nörotoksinlere karşı daha hassas hale gelip, daha kolay hasarlanırken, dişi farelerde bu hassasiyet gözlenmiyor. Bu ve bunun gibi çalışmalardan yola çıkarak kadın beyninin, erkek beynine oranla strese karşı daha dayanıklı olduğu ön görüsüne varılabilir. Peki neden Alzheimer hastalığı kadınlarda daha fazla gözleniyor? Alzheimer hastalığı da bir tür beyin hücre ölümüyse, kadınlarda beyin hücre ölümünü tetikleyen etkenler, erkeklerden daha mı farklı? Bu ve bunun gibi birçok sorunun cevabı için çok daha detaylı araştırmalar yapılması gerekiyor.

DR. SEVDA SARIKAYA / AKŞAM GAZETESİ