Kayhan Yıldızoğlu 15 yıl sonra sahnede
15 yıllık bir aranın ardından "Keşanlı Ali Destanı"yla tiyatroya geri dönen Kayhan Yıldızoğlu, ekipten çok mutlu.
* Sizi yıllar sonra tekrar tiyatro yapmaya iten şey ne
oldu?
Uzun zamandan beri dizilerde oynuyordum. 22 sene boyunca,
tiyatronun altın devirlerinde, İstanbul Şehir Tiyatrosu bünyesinde
sahneye çıktım. Bambaşka bir dünyaydı o... 15 yıl aradan sonra da
’Keşanlı Ali Destanı’yla sahnelerde olmanın heyecanını ve
mutluluğunu yaşıyorum.
BAŞTA İSTEMEDİM
* Sizi bu oyunda rol almanız için nasıl ikna
ettiler?
Aslında başta oynamak istemedim. ’Bende o güç
var mı acaba?’ diye endişem olmadı değil. Çünkü ben okulda hocayım;
dizi de var. ’Bu yaşta nasıl yaparım’ diye düşündüm. Bir de oyunun
daha önceden yapılmış birçok örneği var. Gülriz Sururi ve Engin
Cezzar’ın oynadığı oyundan beri tüm hallerini biliyorum. Bunun bir
risk olacağını düşünüyordum ama Ahmet Mümtaz Ceylan çok değerli bir
yönetmen, benim çok iyi bir dostumdur. Bana planlarını anlatınca
farklı geldi. Bizimkisi bambaşka bir yorum ve sahne tekniği oldu.
Öyle olunca da bana keyifle oynamaktan başka çare kalmadı.
BAŞARININ SIRRI DOST OLMAK
* Oyun çok kısa sürede büyük başarı yakaladı. Bu
başarıyı neye bağlıyorsunuz?
Salonu dolduramayacağımızdan endişe ettim ama bugüne kadar
oynadığımız her seans kapalı gişe oynadı. TİM; bin 300 kişilik bir
salon. Bu başarının sırrı dost olmak ve oyunun kulisinin iyi
olmasından kaynaklanıyor. Herkes dost. Ekibin uyumu ve dostluğu,
yapılan işe olumlu şekilde yansıyor.
* Rol arkadaşlarınızı nasıl buluyorsunuz?
Hepsi çok başarılı ve çok candanlar. Özellikle Yavuz Bingöl;
otantik olarak yapısı itibariyle ’Keşanlı’ Ali zaten! Dünya iyisi,
dünya şekeri, çok efendi bir insan. Ben yaşlıyım; bana her türlü
ihtimamı, kolaylığı sağlıyor. Ağzıma köfteler tıkıyor "Ye,
zayıfsın" diye.
* Siz Sadri Alışık’la birlikte filmlerde rol aldınız.
Şimdi de oğlu Kerem Alışık ile aynı sahneyi paylaşıyorsunuz. Nasıl
bir duygu bu?
Biz Sadri’nin evine gittiğimiz dönemde, Kerem küçücük bir çocuktu.
Çok yaramazdı, ele avuca sığmazdı. Şimdi onunla aynı sahnede
oynamak nasip oldu. Hayat ne tuhaf... Bana o yıllarda "İleride
Kerem’le de oynayacaksın" deseler inanmazdım. Sadri’nin gözlerinde
hep bir sevgi ışığı vardı. Gözlerindeki o sevgi ışığının aynısını
Kerem’de de görüyorum. Çok kibar, takdir ettiğim biri.
ÖLÜME İNANMAM!
Ölümden korkuyor musunuz?
Ben ölümden korkmam. Çünkü ölüm diye bir şey yoktur. Yunus der ki;
"Etle kemiğe büründüm, insan diye göründüm." Biz etle kemiğe
bürünüp burada dersler alıyoruz. Ruhumuzu eğitmek için geliyoruz.
Ben ölümden sonra yaşam olduğuna inanırım.
BAŞROL İHTİRASIM HİÇBİR ZAMAN OLMADI
* Oyunculuğa 57 yıl emek vermiş, 200’e yakın filmde rol
almış biri olmak neler hissettiriyor size?
O günleri
çok özlüyor ve arıyorum. Çalışmadığım yönetmen, oynamadığım sanatçı
kalmadı. Arkadaşlarının başarısını kutsayan, onların başarılarıyla
mutlu olan biriyim.
* Neredeyse tüm filmlerinizde yardımcı rollerdeydiniz.
Başrol oynama ihtirasınız oldu mu hiç?
Başrol oynama ihtirasım hiçbir zaman olmadı. Samimiyetle! İnsanın
kendisini bilmesi lazım. Yakışıklı jön diyebileceğimiz bir tipim
olmadı. Ben kendimi biliyorum.
HALK BENİ SEVDİ
* Sinemada genellikle kötü adam rolleri oynadınız. Bu
sizde bir rahatsızlık yaratıyor mu?
Hayır! Kötüyü de oynamak marifet. Halktan çok büyük sevgi gördüm.
Onlar benim o rolleri oyuncu olarak yaptığımı biliyorlar. Rahatsız
olmaktan ziyade büyük keyif alıyorum.
BİR SICAKLIK VARDI
* Geçmişte birçok tarihi filmde rol aldınız. Şimdi
televizyon ve sinema filminde dönem işleri sizi tatmin ediyor
mu?
Çok modern filmler yapılıyor ama eski filmlerde duygu vardı,
samimiyet, sıcaklık vardı. Şimdiki filmlerde yok demiyorum ama o
yıllarda yapılanlar daha farklıydı. Başa taç, kavuk takmakla
padişah, kral oynayamazsın. O devrin tüm değerlerini bileceksin.
Şimdi bakıyorum; televizyonda Kanuni Sultan Süleyman var. Hareme
giren kadın, padişahla karşılaşmadan önce en az üç sene terbiye
görür. Karısı bile olsa ’Sülüman, Sülüman’ diye padişahın peşinde
koşulmaz. Olur mu böyle şey?
İKİ BÖLÜM OYNUYOR HAVALARA GİRİYOR
* Sanat camiasında arkadaşlık zor kurulur derler ama siz
bunu başarmışsınız...
Bu zor bir şey değil ki... Bunu insanlar zorlaştırıyor. Şan,
şöhret, para, pul; hepsi geçici, dostluklar kalıcı. Seversen
sevilir, sayarsan sayılırsın. Ben bazı oyunculara bakıyorum; bir
dizide iki bölüm oynuyor; havalara giriyor. Yahu bu insanlar seni
alkışlamasa, seni izlemese; evde kendi kendine mi oynayacaksın?
Havan kime? Ben bunu anlamıyorum.
ÖRNEK OLMALI
* Sanatçının topluma örnek olmak gibi bir misyonu var
mıdır sizce?
Bence var; sanatçı davranışlarıyla örnek olmalı. Ahlaka ve topluma
aykırı davranışta bulunması tasvip edilemez bir durum. Eğer
seviliyorsanız, toplum size bir ayrıcalık tanıyorsa; o sevginin, o
ayrıcalığın karşılığını vermeniz lazım. O sevginin sizi
şımartmaması lazım. Ben çok şımaran gördüm, hepsi tepetaklak
oldu.
* Oyuncu arkadaşlarınızla fikir alışverişi yapar
mısınız?
Fikirlerimizi paylaşır, filmler hakkında konuşuruz ama birbirimizi
zorlamayız. "Şunu şöyle yap" falan demeyiz.
İlker Gezici