Kendini Hıncal Uluç zannediyor!
Sen bir siyasetçiyi, bürokratı ve hatta belki de bir gün bir işinsanını istediğin yerde göremeyince o kişiye hakaret mi edeceksin?..
Yeni tip gazeteci/yazarlar türedi...
Bunlar birer "Hıncal Uluç mukallidi"...
Yahu
arkadaş;
"Hıncal" olmak bu kadar mı kolay?..
Diyelim ki magazin konusunda ona buna giydirirken onunkine benzer
dil kullanmayı becerdiniz...
Diyelim ki "yaşayan hayatı" yazma konusunda da
onun kadar değilse de pek bir hünerlisiniz...
Yahu siyasal ve sosyal konularda nasıl olur da onun gibi
"ahkâm" kesmeye kalkışırsınız?..
Hangi bilginiz, hengi görgünüz, hangi entelektüel
derinliğinizle?..
Kolay mı len bu iş o kadar?..
Hıncal Uluç mukallitlerinden biri Rahşan Gülşan...
Kendisini "Dişi Hıncal" olarak mı görüyor
ne?..
Bilmediği yok...
Kültür(!) ve fikir(!) küpü
maşallah...
Deeee...
Ne fikri fikir, ne kültürü kültür...
Dökülüyor...
Buna rağmen öyle siyasi ve toplumsal "yorumlar"
yapıyor ki saç baş yolduracak cinsten...
Allah Fatih Altaylı'dan razı olsun...
Alenen, "kızım bilmediğin konularda ahkâm kesme"
deyip arkasından "sansürcü" olarak karalanmak
istemediği için olsa gerek kibarca "sen bu tür toplara
girme" demiş Rahşan'a...
Bunu da Gülşan'ın; yıllık iznini doğduğu topraklarda geçiren
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ı adeta
fırçalayan yazılarını eleştirirerek yapmış Fatih...
Diline sağlık...
Altaylı bugünkü (21.07.2012) Gazete HT'de "Her şey
başkana yazar" başlığı altında yayımlanan makalesinde,
Rahşan'la yaptıkları sohbetin bir bölümünü yayımlıyor...
Makalesinden bir bölüm şöyle:
GEÇEN gün Rahşah Gülşan'la günlük mutad sohbetlerimizden birini
yapıyorduk.
Her gün bir taksi sürücüsü kadar yol yaptığı için trafikteki duruma
hayli öfkeliydi ve öfkesinin adresi İstanbul Büyiikşehir Belediye
Başkanı Kadir Topbaş'tı.
"Böyle bir şey olur mu? İstanbul kilitlenmiş, Belediye
Başkanımız Artvin'de" dedi.
"Eeee" dedim.
"Burada olması gerekmez mi?" diye şaşırdı benim çıkışıma.
"Gerekmez. Köprüdeki tamirat Karayolları'nın işi. Belediyeyle
alakası yok" dedim.
Rahşan kızmıştı bir kere.
"Olsun, sonuçta İstanbul perişan" dedi.
"Peki" dedim, "Kadir Topbaş burada olsa ne
yapacak? Eline bir bayrak, bir düdük alıp trafiği mi yönetecek? Sen
geç, sen dur mu diyecek? Adam belediye başkanı mı, trafik polisi
mi? Yoksa köprüdeki inşaatta çalışmasını mı istiyorsun? Silindir mi
kullansın mesela".
Rahşan hâlâ kızgındı.
"Ben başkanı burada görmek istiyorum" dedi.
İşte zurnanın "zırt" dediği yer de bu
"küstah" cümle...
"Ben başkanı burada görmek istiyorum" kaprisi...
Kimsin sen kızım?..
Başkan'ın patronu musunz?..
Yoksa tanrı mı?..
Ne demek "Ben başkanı burada görmek
istiyorum"?..
Başkan senin istediğin yerde olmak
zorunda mı?..
Sen bir siyasetçiyi, bürokratı ve hatta belki de bir gün bir iş
insanını istediğin yerde göremeyince o kişiye hakaret mi
edeceksin?..
Ne hakla?..
Hangi yetkiyle?..
Ya o insanlar da sana telefon açıp "küstah"
olduğunu söylerlerse ne yapacaksın?..
Onları her gün köşende yazdıklarınla taciz mi edeceksin?..
Fatih'in öylesine bir küstahlığa cevaz vereceğini ben zannetmem ama
senin bir bildiğin varsa o da başka...
ADNAN BERK OKAN
[email protected]