Kimyasal iletişim
Kimyasal iletişim
Biliniyor ki, diğer memeliler feromonla birbirlerine sosyal ve
cinsel enformasyon yollamak için bir çeşit özel duyular bütünü
kullanıyorlar; aynı türün alıcısında tepkiye sebep olan kokusuz
kimyasallar. Dişi biri fare kimyasal işaretler vererek erkek fareyi
uyarabilir, bir bal arısı yiyecek yağmasından dönerken diğerlerini
alarma geçirebilir. İnsanlar da bilinçli olmadan da olsa mesajlar
yollayabilir. Fakat bu kimyasal komünikasyon nasıl işliyor ve hangi
ölçülerde oyuna dahiliz?
Daha sonra Illinois’deki Chicago Üniversitesi’nde profesör olan
Martha McClintock, okul yurtlarındaki birlikte kalan kız
öğrencilerin regl dönemlerinin bir süre sonra senkronize hale
geldiğini fark etmesi ile insan kimyasal sinyaller bulgusu ortaya
çıktı. Periyotlar foliküllerden oluşmuş safhanın sonlarına doğru
kadınların koltuk altlarından salgılanan kokusuz bileşik, alıcı
durumundaki kadının lüteinleyici hormonlarının artmasını
hızlandırıyor, etkili bir şekilde periodlarını kısaltıyor ve
böylece daha koordine bir hal alıyorlar.
Daha sonraları bu durumu ve bunun tesadüfi olup olmayacağını
sorgulansa da McClintock ve öğrencileri ovulasyon ve yeniden üreme
davranışını üzerinde kimyasal sinyallerin etkisini destekleyecek
çalışmalarını yayınlamaya devam ettiler. 2004’te, emziren
kadınların ve emzirdikleri bebeklerin koltuk altı ve göğüslerinden
alınan örneklerle yaptıkları çalışmada bu sinyallerin civardaki
kadınların seksüel eğilimlerini arttırdığını gösteren bir araştırma
yayınladılar.
Bu sinyallere maruz kalan kadınlardan ilişki içinde olanları daha
çok cinsel münasebette bulunurken, partneri olmayanların ise cinsel
fantezilerinin arttığı açıklandı. Araştırmacılar aynı zamanda yine
emziren kadınların bu kimyasal sinyallerinin diğer kadınların
yumurtlama(ovulasyon) dönemlerini ayarladığını, değiştirdiğini de
keşfetti. Böylece diğer memeliler gibi, kimyasal uyaranlar
feromonlar gibi grup üremesini etkiliyor.
Peki neden emziren bir kadın etrafındakilerin de üremesini
sağlayacak kimyasal mesajlar yaysın havaya? Uzmanlar bunun evrimsel
bir adaptasyon olduğunu söylüyor. Koordine gebelik ve emzirme
kadınlarda, yiyecek ve güvenlik yoksunluğu çekilmeyeceği hissini
yaratıyor ve rahatlatıyor. Yiyecek bolluğu ve güvenlikli
zamanlarda, feromonlar şimdi ya da hiçbir zaman üremeleri için
civardaki hemcinsleri uyarıyor.
Erkek kokusu
Kimyasal sinyaller sadece hemcinsler arasında işe yaramıyor. İnsan
feromonuna en güçlü adaylardan birisi de androstadienone, terde
bulunan bir öğe, özellikle erkek terinde.
2007’de, UC Berkeley araştırmacıları, saf androstadienone
kokladıktan sonra kadınlardaki kortizol hormonun seviyesini
ölçtüler ve normal zamanlardakinin çok üstünde bir seviyede
olduğunu gördüler. Kortizol kimi ruh hallerini ayarladığı için,
androstadienone’e maruz kalma ruh halinizi iyileştirebiliyor ve
zihinsel odaklanmanızı kuvvetlendiriyor, ama bu etki kadının adet
döneminin hangi aşamasında olduğuna bağlı değişiyor. Yeniden
yumurtlayan kadınlar, yani doğurganlıklarının en üst seviyesinde
olanlar en çok etkilenenler.
Çalışmalar aynı zamanda gösteriyor ki feromonlar potansiyel bir
eşin genetik karakteristikleriyle ilgili ipuçları da verebiliyor.
Kimyasal sinyallerin çekicilikte rol oynadığına dair ilk çalışma,
Claud Wedekin tarafından yapıldı.
44 erkek aynı tişörtten 3 gün boyunca giydi. Deodorant ya da kokulu
sabun kullanmaktan kaçındılar, doğal kokularını etkilemesin diye..
Daha sonra bu tişörtler kadınlara koklatıldı ve hangisinin en iyi
koktuğu soruldu. Aynı kadın ve adamların DNA kıyaslamalarına
bakılarak, kadınların favori kokularını rasgele seçmedikleri ortaya
çıkarıldı. Büyük doku uyuşması kompleksi (MHC) – bağışıklık
sistemimizi de kapsayan bir seri gen- kendilerininkinden en farklı
olanı tercih ediyorlar.
SONUÇ:
Bu gizli kimyasal ipuçlarının ruh durumunu ve üreme çemberini
etkilediği açık olduğu halde, bazı araştırmacılar feromonların
hayvanlarda olduğu gibi doğru çalışması için uygun mekanizmaya
sahip olup olmadığımızı sorgulamaya devam ediyor.
Farelerde, feromon algılamaya ve beyin fonksiyonlarına sebep olduğu
düşünülen küçük vomeronasal organlar (VNO), insanlarda da bulunduğu
halde, bunların aktif olmadığı ve beyinle sinirsel bağlantılarının
kopuk olduğu düşünülüyor. Elbette bu da alınan mesajların beyne
ulaşmak için başka bir yol izleyemeyeceği anlamına gelmiyor.
Feromonlar hayvanlarda öngörülebilir davranışları tetiklerken,
insanlar çok daha karmaşık. Sonuç olarak, insanlar irade kontrolü
altında, kimya ne yapmamızı söylerse söylesin. Burunlarımız iyi bir
eş bulmamızı söyleyebilir, ancak kokladığımızın uygun olup
olmadığına karar veren her zaman beynimiz ve sosyal
tercihlerimizdir.