Levent Can ile özel röportaj
Oyunculuğa 15 yaşında başlayan Levent Can, bir çok projelere imza attı. Onu en son ‘Ezel’ dizisinde izledik. Kendi deyimi ile ‘çok nezaketli bir kötü adamı canlandırdı.
Oyunculuğa 15 yaşında başlayan Levent Can, bir çok projelere imza
attı. Onu en son ‘Ezel’ dizisinde izledik. Kendi deyimi ile ‘çok
nezaketli bir kötü adamı canlandırdı.’ Akıllar da böyle kaldı ancak
kendisi çok içten, sıcak bir insan. Levent Can şuan da yayında
olan ‘Son’ dizisi ile seyirciyle buluşuyor.
İlk oyunculuk tecrübenizi anlatır mısınız?
Çok
küçük yaştan beri tiyatro oyunculuğuna sevdalandım. Bu sevdamı
başarabilmek için de tiyatro kurslarına katılarak bu yolculuğa adım
atmış oldum. O zaman 15 yaşındaydım.
İlk oyunum ‘Seçimler ‘ adlı müzikli kabare oyunuydu. Çok
heyecanlanmıştım. Türlü, türlü tonlamalar vardı ve ben
sabahtan akşama kadar çalışıyordum.
Bir çok projelerde yer aldınız. Mesela bunlardan bir tanesi
Sinyora Enrica ile İtalyan Olmak..
Evet orada tek kelime bile İtalyanca bilmeden İtalyan bir adamı
oynadım.
Tek kelime İtalyanca bilmeden İtalyan bir adamı oynamak
nasıl bir duyguydu? Nasıl hazırlandınız?
Yönetmen arkadaşım beni o rolde gördüğünü ve olur olduğunu düşündü.
İtalyanca konusunda sıkıntı çekmememi istedi. Olmazsa dublaj
yaparız dert etme dedi. Toplam 10 repliğim vardı filmde ve
önümde on gün gibi bir süre vardı. Her gün bir repliği bir kağıda
yazıyordum, cebime koyuyodum gün boyunca elim cebime
gidiyordu ve o repliği ezberliyordum.
Projeleriniz arasında en keyif aldığınız
hangisiydi?
Özellikle tiyatro çalışmalarımdan daha çok keyif aldım. Çünkü
dizi türünde çalışmalar çok zorlu koşullarda çekiliyor. Hem
uzun sürelerde çalışıyoruz, hem uzun mesailer harcıyoruz. ‘Ah
be İstanbul’ diye bir dizimiz vardı bundan 7-8 sene önce.
Büyük usta yönetmen Nesli Çölgeçen’in imzası vardı,
kamera arkasında o duruyordu . O yönetmenle o diziyi çekmek benim
için çok keyifliydi. Şimdi bu son oynadığım ‘Son’ isimli
dizide Uluç Bayraktar ve Ay Yapım ile beraber çalışmaktan çok
mutluyum. Geçtiğimiz sene ‘Ezel’ dizisinde çalışmıştım aynı
ekip ile. Çok anlaşabildiğim, uzlaşabildiğim bir ekip oldu ve
açıkcası uzun zamandan beri keyif alarak çalıştığım işlerin
içinde Uluç Bayraktar’ın imzası var.
Ezel dizisi ile çıkış yaptığınızı söyleyebilir
misiniz?
Diyebiliriz tabiki. Hem daha uzun soluklu yayınlandı, hem daha çok
seyredilen bir yapımdı. Aslına bakarsanız ben 1989 senesinde
Ali Poyrazoğlu’nun ‘Kim Bunlar’ isimli dizisinde oynarken de çok
popülerdim . Televizyon popülerliği öyle bir şeydir; Bir
dönem yaptığın işte çok popülersindir . O iş bittiği zaman onun
yerine başka popüler işler yürür ve o başka işlerin içinde ki
insanlar o popülariteyi yaşarlar. Dolayısıyla burada
ben, uzunca bir zamandan sonra tekrar kendimi
hatırlattığım ve gösterdiğim bir proje diyebiliriz ‘Ezel’ için.
Bunun dışında önemli yönetmenlerle çalıştım. Hayatım boyunca
yaptığım işlerde yönetmen’in kaliteli olmasına, senaryo’nun
kaliteli olmasına , çalışacağım oyuncu kadrosu’nun kaliteli
olmasına çok özen gösterdim.
Kötü rollerde görüyoruz sizi?
Son dönemde yaptığım son birkaç işte oynadığım kötü adamların
insancıl yönlerini çıkarttım. ‘Ezel’ de oynadığım kötü adamı
bana sorarsanız kötü adam değildi. Bu kadar kibar, bu kadar
nazik, düşmanlarına bile nezaketle yaklaşan bir kötü adamdı..
Kötü’nün iyisi diyebilir miyiz?
Evet kötü’nün iyisi.. Geçenlerde de benzer bir soru soruldu. ‘Ne
kadar kötü’nün içinde iyilik taşıyorsak ve ne kadar iyi’nin içinde
kötülük taşıyorsak o kadar kötü adamı oynuyorum’ dedim. Her
kötü’nün için de bir iyilik, her iyiliğin için de bir kötülük
vardır.
Hayranlarınız sizi nasıl karşılıyorlar?
Sokakta karşılaştığım seyirci kitlesi çok şaşırıyorlar . Bu
rollerden beni çok sert ve tehlikeli biri olarak görüyorlar belki
ama karşılaştıklarında çok güleç yüzlü bir insanımdır. Çok da
hümanist bir insanımdır. İnsanlarla diyalog içinde olmayı seven bir
insanımdır . Dolayısı ile şaşırıyor seyirci de. Bu kadar
güler yüzlüsünüz, sevimlisiniz hep kötü rollerde görüyoruz sizi
diyorlar.
Sizi yeniden ekranlarda ‘Son’ dizisiyle görüyoruz.
Dizi ile ilgili tüyo verebilir misiniz?
Bende bilgi sahibi değilim. Birkaç gün önce’den senaryo
geliyor. Şöyle bir şey diyebilirim; Bulmaca çözmeyi
seviyorsanız, puzzle çözmeye meraklıysanız, bu dizide
ki bir çok sahneyi izledikçe bir bulmacanın parçaları gibi
zihninizde yer edecek. Sonra o puzzle’ın parçalarını seyircide
kafasında kurgu yaparak birleştirecek. Beyin jimlastiği
gibi.
Son olarak sevenlerinize neler söylemek
istersiniz?
Beni izlemeye devam etsinler. 9 Mart 2012 de vizyona girecek olan
‘Kaos Örümcek Ağı’ diye bir filmim var. Beni takip etmek
isterlerse o filmi de izliyebilirler.
Dilek ÇİMEN