Lohusalık sendromu
Lohusalık sendromu
Bebek sahibi olmak, kadın yaşamındaki en büyük değişimlerden biri.
Doğum, anne ve bebeğin dokuz aylık beraberliğinin
sonunda yaşanan bir ayrılık deneyimi. Bazı anneler için bu durum
ödül gibi görülürken, bazıları içinse yeni başlangıçların
endişesini taşıyor.
Hormonal değişimlerin yanı sıra, doğumun fiziksel ve duygusal
sıkıntısı, artan sorumluluklarla ilgili kaygılar, uykusuz geceler,
annenin psikolojisini etkileyebiliyor. Anadolu Sağlık Merkezi’nden
uzman psikolog Aylin Sezer, bu süreçte annelerin yaşadığı
zorlukları anlattı: “Doğumla yaşanan fiziksel ayrılık sonrası anne
ve bebeğin tekrar bir bütün olabilmeleri için birlikte zaman
geçirmeye ihtiyaçları var. Özellikle ilk defa anne olan kadınlar
için bu yeni role alışmak zaman alabiliyor. Bu süreçte eşin anneye
destek olması, yeni annenin yaşadığı zorlukları ifade edebilmesi,
yakınlarından destek alabilmesi çok önemli.”
Lohusalık sendromu gerçekten var mı?
Lohusalık sendromu olarak da adı geçen annelik hüznü, doğum yapan
kadınların yüzde 50-70’inde doğumdan hemen sonra
başlayan ve 7-10 gün süren bir dönem. Bu süreçte kadınların çoğu
ağlama isteği, huzursuzluk, uykusuzluk,
iştahsızlık, konsantrasyon bozukluğu ve çevrelerinden soyutlanma
hisseder. Çoğu zaman görünürde hiçbir sebep olmaksızın
ya da başka insanlara oldukça önemsiz gelen nedenlerden dolayı
duygulanabilir, gözyaşlarına boğulabilirler. İştahları bozulur,
bebek uyuyor bile olsa uyumakta güçlük çekerler. Kimi zaman yeni
bebeğe bakamayacaklarını hissedip, endişelenebilirler.
Ruh halleri karışık
Birçok anne, bebek sahibi olmanın mutluluğuyla, olumsuz düşünceleri
bir arada yaşıyor. Ayrıca böyle hissettikleri için kendilerini
suçluyor. Bu durum, doğumdan sonraki iki hafta içinde kaybolmazsa
veya daha kötüye giderse belirtilerin doğum sonrası depresyondan
kaynaklandığı düşünülebilir. Bu noktada doğru
tetkiklerle en kısa zamanda müdahale önem kazanıyor.
Bu duyguları ifade etmek, yakınlarla, özellikle de eşle paylaşmak
önemli. Benzer deneyimleri yaşamış annelerle konuşmak da yeni
anneye hem yalnız olmadığını gösterir, hem de yaşadığı duyguları
normalleştirir. Doğum sonrası, anne için bebeğin bakımı, başa
çıkamayacağı bir sorumluluk olarak görülebilir. Böyle
hissettiğinde görev dağılımı yapmak, onu rahatlatır. Bunlara
ek olarak yeni anne, kendine kısa da olsa zaman
ayırmaya çalışarak, iyi beslenip, iyi uyuyarak, mümkünse hafif
egzersizler yaparak ve rahatlama metodlarını kullanarak kendini
özen göstermeli. Anne için, her ne yapıyor olursa olsun, küçük
hedefler koymak, daha önce işe yarayan yollardan yararlanmak
ve başarılan basamakları ödüllendirmek önemli.
Kariyer ve annelik arasında
Artık doğumların daha ileri bir yaşa ertelenmesi kadının daha çok
zorlanmasına neden oluyor mu?
Günümüzde birçok kadın çocuk sahibi olmak için kariyerinde
ilerlemiş olmayı tercih ediyor. Buna bağlı olarak, çocuk sahibi
olan annelerin yaşı da yükseliyor. İleri yaşta anne olmanın kadın
için hem avantajları hem de dezavantajları var. Yaşı büyük
anne, bebeğin ihtiyaçlarını karşılarken bedenen daha fazla
yorulabiliyor ya da artan sorumluluklarıyla bebek arasında denge
kurmakta zorlanabiliyor. Öte yandan, ileri yaşta anne olan
kadınlar, daha sağlam bir sosyal destek sistemine, daha düzenli bir
ev ve meslek hayatına sahip olduklarından, hem sorumluluklarıyla
daha iyi başa çıkabiliyor hem de çevresinden ihtiyaç duyduğu
desteği daha etkili şekilde alabiliyor.
Kadının lohusalık sendromunu nasıl geçireceğini etkileyen faktörler
var mı?
Evlilikle ilgili tatminsizlik, yetersiz sosyal destek, kadının veya
eşin işsizliği ve sıkıntılı yaşam olayları doğum sonrası süreç için
risk faktörleri. Uzamış lohusalık sendromunun ergen
hamileliklerinde, planlanmamış veya istenmeyen hamileliklerde ve
sosyo-ekonomik düzeyi düşük kadınlarda daha fazla görüldüğü
biliniyor.
Yaşanan zorluklar, çalışan kadın ya da ev kadını
açısından farklar yaratıyor mu?
Bu konuda yapılan çalışmalar,bebek bakımıyla ilgili zorluklarda
çalışan ve çalışmayan kadınların çok farklı şeyler
yaşamadıkları gösteriyor. Anneler, kendi tecrübelerinden
bahsederken, çalışmanın onlara ek yük getirmediğini, bebekle
geçirilen saatlerde yaşanan olumlu veya olumsuz olayların
süreden bağımsız olduğunu belirtiyor.
Ev kadınları bebeklerine daha fazla zaman ayırabiliyor. Tatmin
duygusunun yanında, yorgunluk, tükenmişlik ve engellenme duyguları
da yaşayabiliyor. Çalışan anneyse çocuğuyla daha az vakit
geçirebildiği için bu konuda suçluluk hissediyor.