Mantık Evliliğimi Yoksa Aşk mı ?
Mantık Evliliğimi Yoksa Aşk mı ?
Artık hiç bir şey eskisine benzemiyor. Ne aile, ne para, ne başarı,
nede iş oldukları gibi değiller. Dün kullandığımız sözcükler,
kurduğumuz hayaller, yaşadıklarımızla yada yaşayacaklarımızla hiç
örüşmüyor. Dünya değişiyor çünkü; yenileniyor! Toplum hasta falan
değil. Bir değişim sürecini yaşayan dünyanın yenilenmesini izlerken
yalnızca endişeli. Umudun dehlizlerinde “bir ihtimal de olsa,
mutluluk belki vardır” diye düşünmeden edemiyor. Bu çağ, hayatı
yeniden ayarlamaya zorluyor bizi. Gençlik de, yaşlılık da başka
türlü yaşanıyor şimdilerde. Tıpkı aşk ve sevgi gibi…
AİLE HENÜZ ÖLMEDİ ! Çocuklar, akrabalar,
hayat arkadaşı, yakınımızdakiler, uzaktaki diğerleri …Hayatımızdaki
her yaştan insan için geçmişteki modeller siliniyor. Göçmen kuşlara
benziyoruz şimdilerde Kendi geleceğimizin göçmen kuşları. Evlilik
te doğal olarak yeniden yorumlanıyor. 10 – 15 yıl öncesine kadar
“aile bitti” demiştik. Sonra baktık, aile yeniden doğdu. Bambaşka
bir formatta. Bu daha mı iyi yoksa daha mı kötü oldu? tartışılır.
Ama kesin olarak şu var ki, aile kavramı artık çok farklı. Yeni
kuralları, alışkanlıkları, mutlulukları ve mutsuzlukları var.
Dikkat edecek olursanız, zoraki yada empoze ettirilen evliliklerin
yerini, kişilerin kendi seçimleri doğrultusunda yaptıkları
evlilikler aldı. Daha fazla çalışmak, daha çok mücadele etmek
zorunda olan aileler çoğaldı belki, ama uyumsuz ve birbirine
yabancı çiftlerde azaldı.
10 - 15 yıl öncesine kadar “evlilik öldü” denmemiş miydi? Ya
bugün? Yaz için bütün nikah daireleri kontenjanlarını ful
dolduruyorlar. Aylar öncesinden gün almak zorunda bile
kalınabiliyor. Evlilik kendisini zorla kabul ettirmiş bir kavram
olarak değil, kışkırtıcı ve özgün bir müessese olarak karşımızda.
Ve aşk evliliğinin, hatta kısa süreli aşkların bile sadece sıradan
insanlar için yeni kavramlar olduğunu anlamaya başladık.
“Artık Hiçbir Şey Aynı Değil; Ama Bu Bir Dram Değil” adlı kitabın
yazarı Gerard Demuth evlilikle ilgili sosyolojik değişimlere şöyle
değiniyor; “Evlilik bugün kendini hür iradeye dayalı bir seçim
olarak kabul ettirdiğinden dolayı, çok daha derin anlamlar taşıyor,
daha çok ciddiye alınıyor. Eskiden mantık evliliği adeta bir
kuraldı. Ardından ‘evlilik olmadan aşk’ ilişkileriyle
tanıştık. Kadınla erkek arasındaki sevginin ille de evlilikle
bitmesi gerektiği inancı bir kenara itildi. Günümüzde ise birçok
kişi hem aşk, hem evlilik bir arada olsun istiyor. Toplumda ‘Bu
aşkın sonu evlilikle bitmeli’ diye düşünenlerden çok, evliliği bir
ihtimal olarak görenlerin sayısı arttı.”
Evlilik şüphesiz sadece aşk, aile ve çocuklar demek değil. Aynı
zamanda çevremizdekilere karşı vermiş olduğumuz bir söz de. Peki bu
ne demek oluyor? Böylesine spontan, şehvete düşkün, uçarı, aynı
zamanda bir o kadar da belirsizliklerle dolu, ahlaki değerlerden
çok içgüdülerimize göre hareket ettiğimiz bir çağda, hayatın denge
içinde sürebilmesi için bir düzene ihtiyaç var. Hayatı daha
dayanılır ve keyifli kılmak için bir takım sembollere … Bunun için
de evlilik biçilmiş kaftan doğrusu. İlişkiler emek ister,
birliktelikler karşılıklı özveriye dayanır. Hiçbir şeyin
ertesi güne aynı kalmadığı bir dönemde, evlilik ve beraberlikler
uğruna gösterilen bu çabalar da, aslında varlığımızı devam
ettirmemizin bir gereği sayılabilir.
EVLİLİK BİR ZEVKTİR : Eskiden evliliğe adım
atmış olan bir genç kız yada erkek, genç kızlık yada delikanlılık
günlerini de geçmişe gömerdi. Daha doğrusu gömmesi gerektiğine
inanırdı. Artık yas tutmak yok! Neyse ki yeni nesiller,
kişiliklerinden ve isteklerinden ödün vermiyorlar. Hem duygusal,
hem de cinsel açıdan özgürlüğün yaşandığı günümüzde evlilik,
kemikleşmiş düşüncelere, kalıplaşmış yaşam tarzlarına karşı bir
yerde bir baş kaldırı ve isyan oluyor. Kadın-erkek hepimiz
biliyoruz ki, sevgili eşimizi her gün yeniden keşfetmek ve baştan
çıkarmak zorundayız. Çünkü, yazımızın başında da ısrarla
vurguladığımız gibi, hiçbir şey tam olarak ele geçirilmiş sayılmaz.
Çağın bir diğer hayat felsefesi de bu.
EVLİLİK “SENİ SEVİYORUM” DEMENİN BİR BAŞKA YOLU
: Ailelerin karar verdiği evlilikler, geçmiş günlerin
geleneklerinden biriydi. Seçim hakkının gençlerin elinden alındığı
bir gelenek… İkili ilişkilerin, flörtlerin sonu mutlaka evlilikle
bitmeliydi. Aksi takdirde , toplumun hoşgörüsüzlüğü ve acımasız
eleştirileriyle karşılaşıyordunuz. Geçici bir aşksa yaşanan, onu,
son kullanma tarihi belirtilmemiş bir kontrata imza atarak, uzun,
upuzun yıllar boyunca sürdürmek zorunda kalmak…
Köprülerin altından çok sular geçti. Şimdiki toplumlar, çok daha
hoşgörülü. Bugün “Seni Seviyorum” demenin bir başka yolu olarak
görülen evliliğe artık güleryüzle bakıyorlar. Hayatı zorlaştırmanın
bir anlamı yok, hayat zaten başlı başına bir zorluk Artık zamanı
geldi, o halde evleneceğim!