Mehmet Aslantuğ: "Umudun çocuklarıyız bu toprakları hep seveceğiz"
"Masumiyet" dizisiyle ekrana dönen Mehmet Aslantuğ, “Sevmeyi biat etmek sananlara selam olsun…” şeklinde konuştu.
Sözcü Gazetesi'nden Hande Zeyrek'in röportajı...
– Masumiyet dizisinde sizi çeken ne oldu?
FOX ve yapımcı Faruk Turgut'la beni de motive eden müşterek çabalarımız var. Zaman zaman ters köşe atışlar yapıp seyirciyi sarsan; dramatik diyalogları psikolojik ve kriminal alanlara taşıyabilen dinamik bir senarist Sırma Yanık. Birbirine değdikçe etki alanını büyütecek ve gençlerle sinerji yaratabilecek bir oyuncu kadrosu oluşturuldu. Umarım seyirciye de geçer.
ORSON WELLES'İN ŞARKISI
– Hülya Avşar'la yıllar sonra aynı dizide nasıl bir uyum yakaladınız?
Yaş aldıkça verdiği her emeğe daha incelikli sahipleniyor galiba insan. Repliklerin peşine düşen duygusal seyrimizin, yüzümüzdeki çizgiler gibi, belirginliği artıyor. Kendi içimizdeki alandan bahsediyorum elbette. Sonra da belki yansıttığı alanlarda, izleyicide benzer etkileri görmek mümkün olabilir. Gençlerin devinim ipotekli algısını dışarıda bırakarak söylüyorum tabii. Orson Welles'in şarkısındaki duyguların kapısını aralamak, ufak ufak… Bence tam burada ara verip, bu şarkıyı dinlesin okuyucu. “Ben genç olmanın ne olduğunu biliyorum. Ama sen yaşlanmanın ne olduğunu bilmiyorsun”
– Nasıl bir rolde izleyeceğiz sizi?
Kızı üzerinden sıkışan, kendi duygularını biraz ötelediğini varsaydığım, sosyo-ekonomik olarak güçlü ama, hiç hesapta olmayan yeni bir hâl ile kendi duyguları da alabora olacak bir adam…
ÖYKÜ VE SENARYO ÖNEMLİ
– Dizilerin ekran macerasının kısa veya uzun soluklu oluşunu belirleyen ana kriter nedir?
Öykü ve senaryo elbette… Diğer bileşenlerin kalitesi bir meziyet katar, nitelik kazandırır ama senaryo, iletişimi kuran biricik alandır. Kalitesini temsil eden yanıyla değil, toplumsal algıyı yönetebilecek mühendisliğiyle rekabeti kazanır ya da ortak olur. Kalitenin tek başına işe yaradığı söylenemez. Mesela kaliteli bir otomobil, herkes için iyidir. Kaliteli bir sporcu da öyle… İşini iyi yapması yeter. Bizde işini iyi yapmak yetmez. Milyonlarca insanın ortalama duygularının seyrinden ve sübjektif değerlendirmelerinden muaf çalışamıyorsun.
– Her birimizi derinden sarsan pandemi süreci sizi nasıl etkiledi?
Birçok ülkenin aşı bile alamadığı, aşı üretiminin parası olanlarca üç tur yedeklendiği bir hayatı hatırlatması açısından çok anlamlı bu olan biten de aslında! Sonuç eşitliği zor geldi insanlığa, anlaşılır şüphesiz ama fırsat eşitliğini hemen her konuda atlayan insanın, oksijen ve suyu borçlu olduğu gezegeni kemiren bir virüs gibi yaşarken, kendisini rahatsız eden virüslerden şikayet etme hakkı nasıl meşruluk kazanacak? Hiç değilse şu küresel iklim değişikliğini hızlandıran olumsuzluklarla mücadele ederek değil mi? Suyu ve gıdayı ulaşılır ve ucuz kılarak. Acilen neler yapmak gerektiği de herkesin malumu üstelik. Bütün bu şatafatlı silahlanma, kaynakların çarçur edilmesi, dünya servetinin yüzde 99'unun binde birin elinde olması saçma değil mi? Asıl pandemi bu sayılmaz mı zaten? Bu kâr anlayışı revize edilmezse çok şeye gebe biz zamana ilerliyoruz!
ARAYAN BULUR ASLINDA
– Zorluklarla başa çıkma yönteminiz nedir?
Onlara da alan açıp, birlikte yaşamayı seçiyorum.
– Kendinize çocuk ruhlu bir denizci tanımını yapmıştınız. Denizler sığınağınız mıdır?
Denizi, mevsimini kovalayıp serinlemekten; ya da üstünde oynaşmaktan/yarışmaktan ibaret sananlar yanılıyor. Sadece deniz hakkında değil üstelik. Muhtemelen hayatı tuttuğumuzu sandığımız alanlarda da! Arayan bulur aslında. Şairinden bulur, romancısından bulur, ya da onlara ilham veren yaşam öykülerine değer bulur. Turistik kalmadıkça mümkün.
– Son günlerde sanatçı tanımı çok tartışıldı. Sanatla siyaset yan yana gelmemeli mi?
Sanatçı, elbette üretilen siyaseti eleştirme hakkına sahiptir; ama, siyasi hareketlere dahil olarak değil; kamu yararı üzerinden taşıdığı sorumluluklarla… Sanat ve sanatçının, iktidar ya da muhalefet fark etmez, siyasete doğrudan taraf; ya da kefil olmasını şahsen doğru bulmam. Bu arada “Etliye sütlüye karışmam; müşteri kaybetmek istemem” diyerek doğruları da söylemekten kaçınanların hukuken hakkı vardır şüphesiz, kimse zorlayamaz tabii ama adalet, hak ve özgürlükler, çevre gibi hassas konularda bile gördüğü, hissettiği yanlışa itiraz etmekten, iki cümle kurmaktan kaçınan bir vicdanla da ayrıca konuşulacak paylaşılacak bir cömert hayat yok zaten!
ORTAK AKLI YOK EDER
– Sanatta siyasette sokakta kutuplaşmalara bakışınız nedir?
Bizim topraklarda siyaset, epeydir sadece siyaset olmaktan çıktı. Muhtelif davalarla eşitlendi. Bunlar kutuplaşmaları derinleştiren, ortak aklı yok eden hareketler. Bu durumu doğru bulmuyorum. Ayrıca siyasetin; din, etnik ve kültürel kimlikler üzerinden yapılmasını çok yanlış buluyorum.
– 2021'den umutlu musunuz?
Biz umudun çocuklarıyız. Bu toprakları her ne pahasına olursa olsun çok sevdik, hep seveceğiz. Sevmeyi biat etmek sananlara selam olsun.
AHLAK VE VİCDANA HÜRMET GEREK…
– Elinizde olsa neleri değiştirirdiniz ülkenin huzuru için?
Halkın; refahı, huzuru, mutluluğundan daha önemli ne olabilir ki? Diyelim ki bulduk ve inandık, sürdürülebilir mi zaten! Dolayısıyla onun için yapacak ne çok şey olduğu açık. Her şeyden önce bireysel kamusal ahlaka ve vicdana hürmet gerek.
– Kadınlara bakış açınız, hep takdir edilir. Şiddetin hedefi kadın ve çocuklar…
İşte siyasi reflekslere kurban edilmeyecek bir meselemiz daha değil mi? İnsan vicdanıyla tamamlanır. İşlerini yoluna koyabilir, mal mülk biriktirebilir, yeterince okumuş okumamış olabilir; ama, vicdan ve saygı dahil başkaca birçok özelliğin sesini duymaz olduğunda, dokunduğu her şeyi yakar! Ve bu ateşin en trajik, en savunmasız düştüğü yer aile ocağıdır. Bu aidiyet üzerinden mühürlenecek değerler ağır hasar alır. Oysa insan, erdemli olabildiğince ve bunu aktarabildiğince iyileşir iyileştirir. Yasalarda boşluk bırakmayacaksınız. Toplumsal cinsiyet eşitliği ve saygı üzerine seferberlik ilan edeceksiniz. Muhatap aileleri kadınları, başta kızlar olmak üzere ilgili bütün çocukları, zalime zulme terk etmeyecek bir sosyal devlet inşa edeceksiniz. Kadın cinsel kimliğinin bir bedel bir ödülmüş gibi yer etmesini besleyen yanlış şartlanmaları düzelteceksiniz ki günün birinde bu tür yanlışlar üzerinden çatışma alanları oluşmasın. Birkaç esaslı tutarlı nöbet, kalıcı iyileşmeler sağlayacaktır muhakkak.