Mehmet-Yeliz Okur çiftinden özel açıklamalar
Biri 12 dev adamın en sempatik ve karizmatik oyuncularından biri. Diğeri 2000 yılının top model’i... Mehmet-Yeliz Okur çiftinden özel açıklamalar...
Siz nasıl tanışmıştınız?
- MEHMET OKUR: Yazın Türkiye’ye döndüğümde, İstanbul’da ortak
arkadaşlarımızın olduğu bir grup yemeğinde tamamen tesadüfen
tanıştık. Sonrasında yine aynı arkadaş grubu sayesinde birkaç kez
daha bir araya gelip sohbet etme şansı bulduk. Birbirimizin cep
telefonlarını aldık ve telefonda görüşmeye başladık. Ben o dönemde
Detroit Pistons’da oynuyordum ve NBA sezonu için Detroit’e döndüm.
NBA sezonu süresince arkadaşlığımız telefonda devam etti.
Türkiye’ye döndükten sonra birlikteliğimiz başladı. Sonrası, mutlu
son!
Bir röportajınızda Utah’ı Bursa’ya benzetmişsiniz. Bunu
açar mısınız?
- M.O.: Bursa, İstanbul kadar kozmopolit değil; ama her aradığını
da bulabilirsin. Salt Lake de böyle. Bir de ıskender Kebap olsa...
Diğer benzerlikse şehri çeviren dağlar, kışın karla kaplanıyor.
Salt Lake sadece bu eyaletteki ve Amerika’daki değil, tüm dünyadaki
sayılı kayak merkezlerine sahip. Tabii ben sadece seyrediyorum bu
güzelliği, kayak yapmam söz konusu değil.
Amerika’daki hayatınızı biraz anlatır
mısınız?
- YELİZ OKUR: Programımı Mehmet’in maç programına göre ayarlamaya
özen gösteriyorum. Böylece onun evde olduğu zamanlarda çocuklarla
birlikte ona vakit ayırabiliyoruz. Çocuklardan kendime pek vakit
kaldığını söylemem güç, en büyük lüksüm spor yapmak. Pilates ve
yürüyüş yapıyorum. Bir de şu aralar San Diego’da aldığımız yeni
evimizin dekorasyonuyla uğraşıyorum. Oğlum Yiğit Mehmet henüz çok
küçük ve Utah da kışın oldukça soğuk; bu nedenle oğlumla vaktimizin
çoğunu evde geçiriyoruz. Kızım Melisa bu sene haftanın üç günü
okula, bir günü de baleye gidiyor.
- M.O.: Yeliz’le haftada bir gün baş başa yemeğe gitmeye özen
gösteriyoruz. Çünkü evde bu zamanı yaratmak zor oluyor.
AMERİKA’DA RESTORAN AÇMAYI DÜŞÜNÜYORUM
Türkiye’nin ya da İstanbul’un en çok nesini
özlüyorsunuz?
- M.O.: İstanbul’u da, Türkiye’yi de çok seviyorum. Burası da
evimiz ama Türkiye vatanımız. Her şeyini çok özlüyorum. Bu sene
sakatlığımdan dolayı Türkiye’ye gelemediğim için özlemim bir kat
daha arttı. Bu yaz NBA sezonu biter bitmez ailece İstanbul’a
geleceğiz. Babam, rahatsızlığından ötürü seyahat edemiyor ve Allah
nasip ederse bu yaz torunu Yiğit Mehmet’i ilk defa kucağına alacak.
Çok duygusal anlar bizi bekliyor. İstanbul’da özlemediğim tek şey
trafik sanırım.
Birbirinizin en beğendiğiniz ve beğenmediğiniz
huyları?
- Y.O.: Mehmet’in en beğendiğim özelliği evine, ailesine olan
bağlılığı. En beğenmediğim özelliğiyse televizyona biraz fazla
düşkün olması. Erkeklerin çoğu böyle galiba.
- M.O.: Yeliz, bazen bana çok fazla anne gibi davranıyor. En
beğendiğim özellikleriyse çok iyi bir anne, iyi bir arkadaş, titiz,
koruyucu ve sahiplenici, mükemmel bir eş olması.
En büyük hayaliniz ne?
- Y.O.: Mehmet’in aktif basketbol kariyeri sona erince, San
Diego’ya taşınıp çocuklarımızın eğitimlerine orada devam etmelerini
sağlamak istiyoruz. San Diego’da sağlıklı, mutlu aile yaşantımızı
sürdürmek en büyük hayalim. Bir diğer hayalim de, bir Türk dış
giyim veya ayakkabı mağazasının San Diego’da şubesini açmak.
- M.O.: Ben de Türkiye’de ya da San Diego’da bir restoran açmayı
düşünüyorum.
BİRBİRİMİZE DAHA ÇOK BAĞLANDIK
Orada yeni hobi ya da alışkanlıklar edindiniz mi?
- M.O.: Golf ve tavla. Ben tavlayı çok geç öğrendim. Yeliz çok
zevkli olduğunu söyler ve hep öğretmek isterdi. Bense pek ilgi
duymazdım. Ta ki bir yaz tatilinde, arkadaşlarımızla karşılaşana
kadar (Burak Hakkı ve eşi Sema şimşek). Yeliz’le Sema sohbet
ederlerken, Burak da “Hadi biz de tavla oynayalım” dedi. ılk defa
bir ortamda çekingen kalmıştım. ışte o gün tavla öğrenmeye karar
verdim. ılk öğretmenlerim Burak ve Yeliz oldu. şimdiyse Yeliz’in en
ciddi rakibi benim.
- Y.O.: Pilates, kayak ve sinema. Amerika’ya gelmeden önce çok
nadir sinemaya giderdim; buradaysa her fırsatta gidiyoruz.
İlişkinizi nasıl tanımlarsınız? Çocuklar olduktan sonra
ilişkiniz daha mı pekişti?
- M.O.: Kesinlikle. Çocuklar olduktan sonra birbirimize daha farklı
bir duyguyla bağlandık.
- Y.O.: Mehmet’e katılıyorum. Tamamen farklı ama aynı zamanda da
birbirini tamamlayan duygular. Çocuklardan önce, daha deli dolu bir
aşkımız ve hayatımız vardı. Her an istediğimiz her şeyi yapabilme
özgürlüğümüz vardı. Çocuklardan sonra aşk yine var, sadece yerini
daha dingin, saygı ve sevgi dolu bir hayata bıraktı. Aile kurmanın
ne demek olduğunu öğrendik. Birbirimize daha da bağlandık.
NBA’DEN VAZGEÇERİM AMA YELİZ’DEN ASLA
Bir röportajınızda “NBA’den vazgeçerim ama Yeliz’den asla!”
demişsiniz. Çok güzel ve kıskandıran bir tablo bu...
- M.O.: Evet, doğru. NBA’den vazgeçerim ama ailemden asla. Öncelik,
Yeliz ve çocuklarımın. Birbirimizi tamamlıyoruz. Onlar benim sahip
olduğum en güzel, en değerli şeyler.
Maçlar dışında hayat nasıl gidiyor?
- M.O.: Hayatımdan yine basketbol eksik olmuyor. Antrenmanlara
devam... Ayrıca Utah Jazz takımı olarak katıldığımız ve benim de
çok keyif aldığım, çocuklara yönelik sosyal sorumluluk projeleri
oluyor. Antrenman sonrası öğle yemeği ve uyku, vazgeçilmez
programımdır. Öğleden sonrasını eşim ve çocuklarımla evde
dinlenerek, golf oynayarak geçiriyorum.
Esra Özübek