'Müfettişler ocağa artiz gibi gelir!'
Somalıları en çok öfkelendiren, ölü sayısının az gösterilmesi. Dün sabahın ilk saatlerinde madenden çıkan cesetlerin sayısı 200’ü geçmişti. Bir işçi, devletin yaptığı denetimlerin tamamen palavra olduğunu söyledi.
Milliyet'ten Mehveş Evin'in yazısı...
Patlama olduğunda işçi Ahmet B., vardiyasını beklediği için dışarıda oturuyordu. Arkadaşlarıyla beraber içeriye girip bazı yaralıları çıkarabildiler. “Bir arkadaşım, ölenlerin gaz maskesini toplayarak kurtulmayı başarmış. Bir maske 40 dakika dayanıyor. Bu dediğim, ilk çıkanlar. Artık kurtulan olmaz...”
Soma maden ocağının önündeki kalabalık, giderek azalan bir ümitle, sessizce bekliyor... Bu sessizliği tek bozan, her çaldığında insanın içini parçalayan siren sesi. Ve peşinden yukarı çekilen vincin zincir sesi... Neredeyse her beş dakikada bir, ölü bedenler toprağın altından çıkarılıyor. Bekleyen bir yakın teşhis ettiğinde, bir çığlık...
Ahmet B., daha Çarşamba sabahı 04.30’da çıkarılan ölü sayısının 220’yi bulduğunu, Kırkağaç’taki soğuk hava deposuna gittiğini söylüyor. Patlama sırasında 749 işçi, aşağıdaymış...
ÖLÜ SAYISI 400’Ü GEÇTi
Burada oğullarını, komşularını, arkadaşlarını, amcalarını, dayılarını bekleyenlerin hepsi, ölü sayısının az gösterilmesine tepkili. Dün akşam saatlerinde, hala bazı yayınlarda 245 ölü denirken, Soma’daki kayıp sayısının 450 kişiyi bulduğunu herkes biliyordu.
Bir kamu görevlisinin karısı, cesetlerin taşındığı Kırkağaç soğuk hava deposunda 17 bölüm bulunduğunu, her birinin 23 ölü işçi bedeniyle daha dün gece dolduğunu bana anlatıyor. Israrla, “Lütfen toplum birlik olsun, yardım etsin. Çoluk çocuk, herkes ortada kaldı. 1000-1300 lira maaşa çalışan insanlardı...”
Kurtarma çalışmalarına iki kez katılan Ahmet Bey, madende çalışan herkesin sigortalı olduğunu, ancak müfettiş konusunda sahtekarlık yapıldığını belirtiyor:
“Geleceklerini daha 2 hafta önceden haber verirler. Artiz gibi süslenip püslenip beyaz arabalarıyla gelirkler, bir kurdelesi eksiktir... En fazla 300 metreye inerler, bizim sürünerek girdiğimiz yerlere girmezler. Üstlerinde bir gram toz olmadan 1 saate çıkarlar! Zaten indi-çıktı o kadar sürüyor...”
KADER DİYENİN...
Kader mi, ihmalkarlık mı bu? “Kader diyenin suratına tüküreyim” diyor.
Peki ya şirketin ihmali yok mu? Ahmet Bey, son teknolojiye sahip olduklarını belirtip “Ocağımızı çok emniyetli biliyorduk. Demek ki değilmiş...” diyebiliyor.
Ancak 18 yaşın altında çocukların çalıştırıldığını kesin bir dille yalanlıyor.
Dayı ve amcasının çıkarılmasını bekleyen bir başka yurttaş, yüksek sesle tepkisini dile getiriyor: “Sabahtan beri 400 ölü var! Kardeşi ölmüş, adam bağırıyor diye ağzını kapıyorlar... Bağıracak tabii! Hep sus, hep sus... Bugün Soma’da yarın İmbat’ta...”
Şirketten ve patrondan ziyade, Soma’daki yönetime büyük bir tepki olduğunu belirtmeliyim... Seçim esnasında işçilerin AKP mitinglerine götürüldüğü, gitmeyenin tehdit edildiğini de duyuyorum. Üç farklı kaynak, yerel seçimlerde işçilere “AKP kaybederse işinizi kaybedersiniz” dendiğini söylüyor.
Yerel seçimlerde Manisa’da MHP, %40.1 ile kazandı. Madencilerin de yaşadığı Soma’da AKP %43.3, Kırkağaç’ta %51, Akhisar’da %35.9 ile kazanmıştı.
KÖMÜRLE GELEN KÖMÜRLE GİDER
Başbakan Erdoğan’ın enkaza değil maden ocağındaki Koordinasyon merkezine geldiği, protesto edilmediği söylendi. Protestoda bulunmak isteyenlerin de önü kesilmiş. Kemal Kılıçdaroğlu’nun da protesto edildiği bana atarıldı.
Olay yerine gelen Enerji Bakanı Yıldız, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı İslam ve Sağlık Bakanı Müderrisoğlu ise bir kitle tarafından “hükümet istifa” sloganlarıyla protesto edildi.
Bir işçi yakını şöyle haykırıyordu: “Belediyeye, MHP bayrağı salladım diye işe alınmadım. İnsan değerini öğrenin! Hepsi istifa etmeli! Kömürle gelen, kömürle gider!”
Soma ilçe merkezine giden yolu polis kapatmıştı. Belediye binasının taşlandığı, Başbakan’ın protestolar yüzünden bir süpermarkete sığındığı, bazı makam araçlarının plakalarının söküldüğünü Somalı gençlerden öğrendim.
Patlama olduğunda işçi Ahmet B., vardiyasını beklediği için dışarıda oturuyordu. Arkadaşlarıyla beraber içeriye girip bazı yaralıları çıkarabildiler. “Bir arkadaşım, ölenlerin gaz maskesini toplayarak kurtulmayı başarmış. Bir maske 40 dakika dayanıyor. Bu dediğim, ilk çıkanlar. Artık kurtulan olmaz...”
Soma maden ocağının önündeki kalabalık, giderek azalan bir ümitle, sessizce bekliyor... Bu sessizliği tek bozan, her çaldığında insanın içini parçalayan siren sesi. Ve peşinden yukarı çekilen vincin zincir sesi... Neredeyse her beş dakikada bir, ölü bedenler toprağın altından çıkarılıyor. Bekleyen bir yakın teşhis ettiğinde, bir çığlık...
Ahmet B., daha Çarşamba sabahı 04.30’da çıkarılan ölü sayısının 220’yi bulduğunu, Kırkağaç’taki soğuk hava deposuna gittiğini söylüyor. Patlama sırasında 749 işçi, aşağıdaymış...
ÖLÜ SAYISI 400’Ü GEÇTi
Burada oğullarını, komşularını, arkadaşlarını, amcalarını, dayılarını bekleyenlerin hepsi, ölü sayısının az gösterilmesine tepkili. Dün akşam saatlerinde, hala bazı yayınlarda 245 ölü denirken, Soma’daki kayıp sayısının 450 kişiyi bulduğunu herkes biliyordu.
Bir kamu görevlisinin karısı, cesetlerin taşındığı Kırkağaç soğuk hava deposunda 17 bölüm bulunduğunu, her birinin 23 ölü işçi bedeniyle daha dün gece dolduğunu bana anlatıyor. Israrla, “Lütfen toplum birlik olsun, yardım etsin. Çoluk çocuk, herkes ortada kaldı. 1000-1300 lira maaşa çalışan insanlardı...”
Kurtarma çalışmalarına iki kez katılan Ahmet Bey, madende çalışan herkesin sigortalı olduğunu, ancak müfettiş konusunda sahtekarlık yapıldığını belirtiyor:
“Geleceklerini daha 2 hafta önceden haber verirler. Artiz gibi süslenip püslenip beyaz arabalarıyla gelirkler, bir kurdelesi eksiktir... En fazla 300 metreye inerler, bizim sürünerek girdiğimiz yerlere girmezler. Üstlerinde bir gram toz olmadan 1 saate çıkarlar! Zaten indi-çıktı o kadar sürüyor...”
KADER DİYENİN...
Kader mi, ihmalkarlık mı bu? “Kader diyenin suratına tüküreyim” diyor.
Peki ya şirketin ihmali yok mu? Ahmet Bey, son teknolojiye sahip olduklarını belirtip “Ocağımızı çok emniyetli biliyorduk. Demek ki değilmiş...” diyebiliyor.
Ancak 18 yaşın altında çocukların çalıştırıldığını kesin bir dille yalanlıyor.
Dayı ve amcasının çıkarılmasını bekleyen bir başka yurttaş, yüksek sesle tepkisini dile getiriyor: “Sabahtan beri 400 ölü var! Kardeşi ölmüş, adam bağırıyor diye ağzını kapıyorlar... Bağıracak tabii! Hep sus, hep sus... Bugün Soma’da yarın İmbat’ta...”
Şirketten ve patrondan ziyade, Soma’daki yönetime büyük bir tepki olduğunu belirtmeliyim... Seçim esnasında işçilerin AKP mitinglerine götürüldüğü, gitmeyenin tehdit edildiğini de duyuyorum. Üç farklı kaynak, yerel seçimlerde işçilere “AKP kaybederse işinizi kaybedersiniz” dendiğini söylüyor.
Yerel seçimlerde Manisa’da MHP, %40.1 ile kazandı. Madencilerin de yaşadığı Soma’da AKP %43.3, Kırkağaç’ta %51, Akhisar’da %35.9 ile kazanmıştı.
KÖMÜRLE GELEN KÖMÜRLE GİDER
Başbakan Erdoğan’ın enkaza değil maden ocağındaki Koordinasyon merkezine geldiği, protesto edilmediği söylendi. Protestoda bulunmak isteyenlerin de önü kesilmiş. Kemal Kılıçdaroğlu’nun da protesto edildiği bana atarıldı.
Olay yerine gelen Enerji Bakanı Yıldız, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı İslam ve Sağlık Bakanı Müderrisoğlu ise bir kitle tarafından “hükümet istifa” sloganlarıyla protesto edildi.
Bir işçi yakını şöyle haykırıyordu: “Belediyeye, MHP bayrağı salladım diye işe alınmadım. İnsan değerini öğrenin! Hepsi istifa etmeli! Kömürle gelen, kömürle gider!”
Soma ilçe merkezine giden yolu polis kapatmıştı. Belediye binasının taşlandığı, Başbakan’ın protestolar yüzünden bir süpermarkete sığındığı, bazı makam araçlarının plakalarının söküldüğünü Somalı gençlerden öğrendim.