Mustafa Mutlu yazdı...

Mustafa Mutlu: “Yazgülü Keleş, kırk yaşındaydı... Ümraniye’de oturuyor, Siyami Ersek Hastanesi’nde 20 yıldır memur olarak çalışıyordu."

Mustafa Mutlu yazdı...

Huzur içinde uyu Yazgülü!

“Yazgülü Keleş, kırk yaşındaydı... Ümraniye’de oturuyor, Siyami Ersek Hastanesi’nde 20 yıldır memur olarak çalışıyordu.

Ve henüz bir gün önce nişanlanmıştı...

Yeni bir hayata başlamanın heyecanıyla, aşkla doluydu yüreği...

4 Temmuz akşamı işten evine geldi, akşam yemeğini yedi...
Aynı sokakta oturan dayısını ziyaret etmek istedi. “Müsait misiniz” diye telefon etti ve “bir çay içmek” için uğramaya karar verdi...

Sokağa çıktı... Hava yeni kararıyordu henüz...

Bir minibüsün freni boşalmış gibi üzerine geldiğini gördü...

Gerisi...

Gerisi yok!

Çünkü Yazgülü, artık yaşamıyor!


***


Görgü tanıklarına göre, onun ölümüne neden olan minibüsün şoförü bir kadındı... Tam 15 metre sürüklemişti Yazgülü’yü... Daha sonra ehliyetsiz olduğu da anlaşıldı... Yani acemiydi!

Çarşaflıydı ve iki çocuğu vardı yanında...

Yazgülü’nün durumunun çok ağır olduğunu görünce, önce kayınvalidesine ait olduğu tespit edilen aracın güneş siperliğindeki ruhsatını koydu çantasına, sonra iki çocuğunun elinden tuttu ve hızla olay yerini terk etti...

Kimliği sonradan tespit edildi: Melek Doğan!

Kazadan bir saat sonra kayınvalidesine gitti kocasıyla, “Ben bir kadına çarptım, biz gidiyoruz” dedi...

Ve gidiş o gidiş...

Yazgülü Keleş ağır yaralı halde, çevredeki vatandaşlar tarafından hemen Ümraniye Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı...

Ama... Talihsizlik burada da peşini bırakmadı... Ameliyat için tam 4 saat bekletildi ve kan kaybından...

Öldü!


***


Polis iki haftadır araştırıyor... Ama ne hikmetse; olayın üzerinden 16 gün geçmesine karşın Melek Doğan hâlâ yakalanamadı!

Kullandığı en son teknolojilerle, özellikle “olası darbe sanıkları”nı şıpın işi yakalayan polis, Melek Doğan’dan iki haftadır tek iz bile bulamadı!


***


Hayatımda hiç kimseye bu kadar net söz vermedim:

Yazgülü’nün “katili” olan o sorumsuz kadın yakalanıncaya kadar bu köşeden her gün sormaya devam edeceğim!

Bu cinayet gibi kazanın hesabının görülmesini isteyeceğim!

Polis müdürlerimizin tercihi; ister hemen yakalarlar, ister sonraya bırakırlar!


***


Eminim şimdi bazılarınız soruyorsunuz, “Siyasi tansiyon bu kadar yüksekken, ne oldu da Mustafa Mutlu bu kazanın kurbanına böylesine sahip çıkıyor, yoksa akrabası falan mı” diye...

Hayır... Hiçbir yakınlığım yok ve tanımıyorum...

Yazgülü Keleş’ten de, başına gelenlerden de dün kardeşi Ümit’in telefonuyla haberdar oldum.

Bu kazayı önemsiyorum; çünkü bu kadar teknolojik yatırıma karşın, adli bir suçlunun kayıplara karışmasını aklım almıyor!

Ve suçların karşılıksız kaldığı, insan hayatının ucuzladığı bir ülkenin çamurlaşan siyaseti, bana, bu cinayet gibi kazanın yanında çok önemli gelmiyor!”


***


Yukarıdaki yazıyı 20 Temmuz Çarşamba günü yayınladım...

Sonra da söz verdiğim gibi bıkmadan, usanmadan her gün yazdım!

Israrımın etkisi oldu mu bilmem; Ümraniye Emniyeti’ndeki dosya, İstanbul Asayiş Şube Müdürlüğü’ne aktarıldı...

Şube’nin genç ve başarılı müdürü Yener Ülgütol, Melek Doğan’ı yakalamaya ant içti...

Yaklaşık iki haftadır tam 7 ayrı polis ekibi, Türkiye’nin dört bir yanında Melek Doğan’ı aradı...

Ve Yazgülü’nün ölümüne neden olan kadın, daha fazla kaçamayacağını anlayarak dün adalete teslim oldu!

Mesleğimle gurur duyuyorum, “Bir işe yaramış olmanın” buruk mutluluğunu yaşıyorum bugün...


***


Ve birkaç söz de Yazgülü Keleş’e...

Sana söz vermiştim; “O kadın yakalanacak ve yakalandığı gün mezarına gelip bir kırmızı karanfil bırakacağım” diye...
İki sözümü de tuttum Yazgülü...

Melek Doğan yakalandı ve ben dün en sevdiklerinle Ümraniye’deki mezarının başına gelip, çiçeğini getirdim...

Sana Allah’tan rahmet, seni sevenlere sabır diliyorum...

Bundan sonrası...

Adalete emanet benim güzel kardeşim!


*****


Mustafa Mutlu