Ne zaman kayboldu istekler?
Ne zaman kayboldu istekler?
Seks uzun iş. Yapmak zorunda olduğum o kadar çok şey var ki!“ diyor
33 yaşında evli bir kadın.
Seks günlük, rutin yapması gereken şeyler listesinde, kocasını
memnun etmek için yapmak zorunda olduğu herhangi bir madde.
Aylardan beri hiçbir cinsel istek duymuyor, çok uzun zamandır da en
ufak bir cinsel fantazi geçmiyor aklından.
Cinsel istek azlığından muzdarip kadınlarla ilgili birçok araştırma
yapılıyor son yıllarda. Bu çalışmalarda yer alan ve cinsel
isteksizlik yaşayan kadınların tamamı ruhsal ve fiziksel olarak
sağlıklılar. Hepsinin de ilişkilerinin başlarında eşleriyle uyumlu
ve güzel bir cinsel hayatları olmuş. Şimdi ise ufacık bir sarılmaya
bile tahammülleri yok.
Eskiden kendilerine haz veren bütün dokunmalar şimdi kendilerinde
bir uzaklaşma arzusu, bir isteksizlik yaratıyor. Ya da
mekanik bir sevişmeyle sonuçlanıyor; gözlerimi kaparım vazifemi
yaparım durumu. Peki cinsel isteğe ne oldu? Ne zaman kayboldu
cinsellikten alınan haz?
Kadınların cinsel isteksizlik sorunu son 10 yıldaki kadar yoğun bir
biçimde hiçbir dönemde araştırılmadı. Kimi araştırmacılar daha önce
varolmayan bir hastalığın ortaya çıkmış olduğunu savunurken,
kimileri de aslında hastalık olmayan normal bir durumun, yani
isteksizliğin bir hastalık gibi gösterildiğini iddia ediyorlar. Bir
grup araştırmacı da kadınların sonunda ciddiye alınmaya başladığını
söylüyor.
Bütün bu uğraşlar aslında Viagra’nin erkeklerdeki başarısından
sonra kadında da cinsel isteği arttıracak bir ilacın ilaç
firmalarının iştahını kabartmasıyla da ilgili. ABD’de Sağlık
Bakanlığı Yetkilileri Alman İlaç Firması Boehringer Ingelheim
tarafından geliştirilmiş olan bir Flibanserin adlı bir ilâcı test
ettiler. Kadın Viagra’sı olarak da adlandırılan bu madde kadındaki
cinsel isteksizliğe karşı geliştirilmiş bir ilaç. BioSAnte adlı
Amerikan ilaç firması yetkilileri, böyle bir ilaç piyasaya çıkacak
olsa, yalnızca ABD’deki pazar payının yılda en az 2 milyar Dolar
olacağını söylüyorlar.
Bu durum doğal olarak Amerikan ilaç pazarında büyük ses getiren bir
konu durumunda. Erkekteki cinsel iktidarsızlığa karşı kullanılan
ilaçlar toplum tarafından da artık kabul edilmiş durumda. Çünkü
erkekteki cinsel iktidarsızlıkla ilgili genel kabul, erkeğin
potansiyel olarak her zaman istediği, ama her zaman yapamadığı
yönünde. Kadında ise durum tam tersi: Her zaman yapabiliyorlar, ama
her zaman istemiyorlar. O zaman şu soru geliyor akla: Her zaman
cinsel isteği olmayan biri hasta mıdır?
Bu soruyu yanıtlamak için bilim adamı olmaya gerek yok. Yanıt gayet
açık ve basit. Her zaman cinsel isteği olmayan biri, hayır, hasta
değildir. Ama şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Eğer bir kadın cinsel
işteği olmadığı için kendini değersiz hissediyorsa ve kadınlığını
sorguluyorsa, mutlaka profesyonel bir yardıma ihtiyacı vardır.
Burada psikiyatrik açıdan en dikkat çeken grup, ilişkilerinde
hiçbir sorunları olmadığı ve mutlu bir birliktelik sürdürdükleri
halde cinsel isteksizlik yaşayan kadınlar. Kendi ilişkilerimizden
de, bilimsel çalışmalardan da biliyoruz, cinsel istek ilişkinin
süresi uzadıkça azalıyor. Bilinenin ve söylenenin aksine, kadının
yaşı ya da menopozda olup olmaması önemli bir etken olarak
karşımıza çıkmıyor.
Bu bilgilerin hiçbiri yeni değil. Yeni ve şaşırtıcı olan cinsel
isteksizliğin biyolojik nedenlerinin de varolduğunun ortaya
çıkarılmış olması. Cinsel yaşantının varolması için östrojen ve
testesteronun belli bir oranda olması gerekiyor. Beyinde de dopamin
ve adrenalin cinsel isteği arttırıcı etki yaparken, serotonin
cinsel isteği azaltıyor. Bunu birçok ilâcın yan etkilerinden
bildiğimiz gibi, yapılan birçok hayvan deneyi de bu bilgilerimizi
doğruluyor. Beyindeki isteği arttıran ve azaltan maddeler
arasındaki dengenin korunması cinsel isteğin varlığı için
önemli.
Bu denge çeşitli nedenlerden dolayı bozulabiliyor. İlişkinin süresi
uzadıkça beyindeki cinsel istekten sorumlu maddeler arasındaki
denge cinsel isteksizlik yönünde bozuluyor. Cinsel uyaranların
etkisine karşı varolan eşik yükseliyor ve daha güç uyarılır
oluyoruz. Bunun dışında stres ve depresyon da bu dengeyi cinsel
isteksizlik yönünde bozuyor.
Flibanserin adlı etken madde işte bu noktada devreye giriyor. Bir
antidepresan olarak geliştirilen maddenin beyinde dopamin serotonin
dengesini düzenlediği görülmüş. Flibanserin adlı etken maddeyi
geliştirmiş olan Boehringer Ingelheim İlaç Firması 2000’in üzerinde
Amerikan kadınında yapılmış bir çalışmayı Amerikan yetkililerine
sundu geçenlerde. Sonuçlar istatistiksel olarak anlamlı ama çok da
tatmin edici değil. Flibanserin’i alan kadınların ayda ortalama 4-5
kez cinsel ilişkiye girdiklerini, buna karşılık flibanserin’i
almayan bunun yerine flibanserin olduğunu sandıkları plasebo bir
maddeyi alan kadınların bir ayda ortalama 3-7 kez cinsel ilişkiye
girdikleri gösterilmiş. Plasebo ya da ilacın kendisi olmadan bu
sayı 2-7. Amerikan Sağlık Bakanlığı yetkilileri bu oranları
tatminkâr bulmadıklarını açıkladılar ve flibanserin’in kadın cinsel
isteğini arttırıcı bir ilaç olarak piyasaya çıkmasına izin
vermediler.
Yani bir kadın Viagrasının piyasaya çıkması için daha uzun bir süre
beklememiz gerekecek. Ayrıca, benim bir psikiyatr olarak düşünceme
göre böyle bir ilaç piyasaya çıksa bile çok az sayıda kadına fayda
sağlayacaktır. Çünkü cinsel isteksizlik beyindeki maddelerin
azalması sonucu ortaya çıkan bir durum değildir. Aksine beyindeki
maddeler arasındaki dengesizlik isteksizliğin sonucunda ortaya
çıkar. Bu nedenle cinsel isteksizlik yaşayan kadınlara esas olarak
cinsel terapi yardımcı olabilir. İlaç olsa olsa bu terapinin
faydalı olabilmesi için bir zemin hazırlayacaktır.
Şunu unutmamak gerekir ki cinsel isteksizlik bütün birlikteliklerde
görülen ve bir süre sonra değişme veya geçme olasılığı olan normal
bir dönemdir. Eğer kadınlar bu evreyi sevilmemek ya da
kadınlığından şüphe etmek olarak yorumlarsa, bu dönemin atlatılması
ve frekansı belki daha düşük ama sağlıklı, normal bir cinsel
dönemin başlaması da mümkün olmaz.