Neden ekranda yokum?..

Değerli Takipçi dostlarım

Bana sıkça sorduğunuz soru; 3 sene önce TV8 de başladığım ve daha sonra arkadaşım için 3 aylığına yapmayı söz verip vakit tamam olunca bıraktığım Uçankuş’dan sonra neden ekranlarda olmadığım ve hiç olmazsa konuğu olduğum Mesut Yar’ın programına daha sık çıkmadığım.

Bu sorulardan kaçacak değilim hepsini elimden geldiğince kendi bakış açımdan yanıtlayacağım. Birincisi tuzu, kuru para derdi olmayan, çalışma ihtiyacı duymayan bir adam değilim bana koca bir imparatorluktan sadece bir soyadı kaldı.

Ama birlikte yol aldığım 33 bin takipçim gibi, büyük ihtimalle, maişet motorunu döndürmeye çalışıyorum. 'Aç mezarı yok' bana uygun bir cümledir.

TV8 de kendi saati ve türünde çok başarılı olan ve rakiplerin 2 ay gibi kısa bir sürede geride bırkan sabah programı yapmaya başladığımda bu sonuçları alacağım patronun bile aklına yatmamış olacak ki, TV8’in o zamanki patronu M. Nazif Günal’ın sorumlu idareciye 'Bu programı koyuyorsunuz ama tutarsa kolumu omzumdan keserim, hemen kalkacaktır' mealindeki sözleri bana nakledilidğinde doğrusu çok incinmiştim.

Bir yılın sonunda program uzatılmak istendiğinde şartlarım şöyle oldu:

Program öncesi toplantılarda belirlenen yayın akışının dışına çıkılmaması. Kanalın ilkesel olarak karşı olduğu konulara yayın akışında baştan yer verilmemesi. Yayın esnasında rejiden akış dışında herhangi bir talimat verilmemesi, -ki bu önemlidir. Rejiye dıştan bir müdahele ile konuyu istenen mecraya saptırma yapacak kukla olmadığım açık nettir. Bu ahlaki açıdan da tehlikelidir çünkü talimatın kimden geldiği asla belli olmaz, kanalı bile zor durumda bırakabilir.

Ve bu konumlara açık partnerlerle çalışmamın imkansız olduğunu manipüle edilmeyeceğimi söyledim. Stüdyoda karşınızda oturanın bu manipülasyonlara açık olup sizi illa o noktalara çekmesi izleyici açısından sizi de şaibeli duruma getirir.

Anlaşamadık ayrıldım.

Ben ne TV patronu, ne yapımcısı veya yöneticisi tanımam. Özel pazarlama ilişkilerim söz konusu değildir. Bu şartlarımda bana teklifler geldi, gelmedi değil.

Ama bu kanalların istikrarsız yönetimleri, sürekli yönetici değiştirmeleri, bir diğerinin gözü kara siyasetinin magazine yansıdığını görmem gözümü korkuttu, teşekkür ettim ama kabul etmedim.

Bu ahvalde iş yapmamakla kalınmıyor, 'Sen misin bize evet demeyen o zaman bizde sana ambargo koyarız' tutumu çok ilginç.

Bütün kanalların patronlarının özel toplantı yapıp 'Sacit'e ambargo koyması düşünülemiyeceğine göre, adamların başka işi mi yok, demek ki bu tür programları yapan ve manipüle eden bir üst düzenek  yapısı var, buna halk dilinde çete diyorlar.

Ünlü yapmak, ünlü olanın ünlü kalmasını sağlamak, PR'ını yapmak, çapkın, iyi anne, kötü koca her neyse imajını  yapmak, kafa kızınca tam aksi batırmak ayrı işler magazin haberciliği ayrı işler.

Mesut Yar kardeşimi çok severim. Sevmekten öte güvenirim, ve değerli eşinede. Benim TV’lerde olmam için iyi niyetli çok çabaları oldu. Defalarca programlarına konuk oldum. Ben konuk olduğum programlarda da bana sorulanı biliyorsam söylerim, iş birliği bu şekilde oldu.

Benden doğru bildiğim dışında 'istenilen cevap' alınması bahis konusu değildir. Mesut Yar buna hep saygı gösterdi. Ve ben ona gerçekten ileride yeri geldiğinde açıklarım, neden çok itimat ettiğimi.

Ancak hayatın gerçekleri var, bazen güvendiğimiz dostlarımızı ellerinden gelenin ötesine zorlamamanız hatta 'Dur kardeşim' demeniz gerektiğini  gösteriyor.

Kulağıma gelen veya Mesut’un söylediği bir baskı söz konusu değil ama bunu ihtimal dışı tutmak da samimiyetsiz bir saflık olur.

Bu ihtimal muhtemelen doğrudur ve bazen gerçek dostlar birbirlerinden uzak durmak zorunda kalabilirler.

Hadise bundan ibaret... Gerçek budur. Arkasındaki hakikatler ise bizi aşan medyanın karakolluk durumudur.

Sacit ASLAN