ÖNKİBAR TACİZ Mİ ETTİ?

Sabahattin Önkibar muhabir kızı taciz mi etti?

ÖNKİBAR TACİZ Mİ ETTİ?

Aykut Işıklar’ın köşesinden isim vermeden duyurduğu "Ankara Temsilcisi’nin muhabir kızı taciz ve tehdit ettiği" olay hakkında Postmedya ilginç bir iddia ortaya attı.
Işıklar’ın iddiasına göre, bir gazetenin Ankara Temsilcisi, yanında çalışan muhabir kıza ahlaksız tekliflerde bulunmuş, muhabirden olumsuz yanıt gelince onun hakkında karalama kampanyası başlatmıştı.

Postmedya’nın iddiasına göre, bu isim Yeniçağ gazetesinin Ankara Temsilcisi Sabahattin Önkibar. Taciz edilen muhabir ise Selda Kay Öztürk.

Selda Kay Öztürk, Yeniçağ gazetesine iş akdini feshetemek için gönderdiği ihtarnamede şok iddialarda bulundu ve yaşadıklarını detaylı bir şekilde anlattı.

İşte Öztürk’ün dilinden o olay...

2005 yılından itibaren Yeniçağ Gazetesi Ankara Temsilciliği’nde muhabir olarak çalışmaktayım. Bugüne kadar hiçbir sorun yaşamadığım ve "ailem" olarak gördüğüm Yeniçağ Gazetesi’nde, Sabahattin Önkibar’ın Ankara Temsilciliği’ne getirilmesiyle birlikte sorunlar yaşamaya başladım. 2007 yılının Ekim ayında başlayan süreç, 2009 yılının Ağustos ayına gelindiğinde dayanılmaz bir psikolojik baskıya dönüştü. Bu süreci ayrıntılarına girmemek kaydıyla özetlemek istiyorum.

Gazetenin Ankara Temsilciliği’ne getirilen Sabahattin Önkibar, 2007 yılı Ekim ayından itibaren şahsıma yönelik sözlü cinsel tacizlere başladı. İş gerekçesiyle beni odasına çağıran Önkibar, evli olduğumu bilmesine rağmen bana önceleri "dolaylı", daha sonra ise "doğrudan" ahlaksız tekliflerde bulunmaktan çekinmedi. (Bunların ayrıntıları mahkeme sürecinde dile getirilecektir.) Kendisine yaptığım itirazları, namusuma ve iffetime yönelik ortaya attığı asılsız ve mesnetsiz iftiralarla refüze etmeye çalıştı. Daha önce çalıştığım bir işyerinde yaşadığımı iddia ettiği tamamen asılsız, dayanaksız ve ahlaksız iftiraları ciddiye almadığımı gördüğü halde, bu karalama kampanyasını işyerinde de sürdürdü. İşyerinde olmadığım saatlerde, çalışma arkadaşlarıma şahsımla ilgili "ahlaksız" imalarda bulunarak adımı lekelemeye çalıştı.

Bütün bunlar sürerken; 2009 yılında "muhabir" olarak aldığı ve aile olarak da "yakın" olduğu Önsel Ünal adlı şahsın tarafıma söyledikleri olayın daha da içinden çıkılmaz bir hal almasına neden oldu. Önsel Ünal Azerbaycan’daki bir görev sırasında bana; "Sabahattin Önkibar seni yoklamamı istedi. Bak bakalım bu kadından ’iş’ çıkar mı? Dedi. Zaten Sabahattin abim öyledir. İstediğini hemen direk söyler adamın yüzüne" şeklinde bir açıklama yaptı. Daha sonra bu açıklamayı yaptığını reddeden bu muhabir, bu kez taktik değiştirerek benimle ilgili işyerindeki bir başka arkadaşımla ilgili bir "dedikodu" ortaya attı. İşyerine yerleştirdiği casus muhabiri aracılığıyla şahsımdan kendisine "İş çıkmayacağını" anlamış olduğunu tahmin ettiğim Sabahattin Önkibar da olaya bu aşamadan itibaren dahil olarak bana yönelik sözlü saldırılarının dozunu artırdı. Bütün bu olanlara bir yılı aşkın bir süre tahammül etmemin en önemli nedeni, eşimin bu süre zarfında işsiz olmasıydı. Aynı zamanda, bütün bunlar bir yılı aşkın bir süredir yaşanmasına rağmen, gerek kendi adımı gerekse eşimin onurunu rencide etmemek için açık vermemeye çalıştım. Kendi çabamla, bu ahlaksız insanın girişimlerini bir şekilde refüze ettiğimi düşünüyordum. Ayrıca bu süreci bilen ailem ve eşim, bu konuda bana destek olduğu için çok fazla zorluk çekmedim. Ancak, son iki ay içinde, Önsel Ünal adlı muhabirin de desteğiyle hakkımda yoğun bir "karalama" kampanyası ve yıpratma politikası uygulamaya başlayan Sabahattin Önkibar ile sorunlarım artık bir "işyeri problemi" haline dönüştü. İşyerinde hakkımda türlü söylentiler çıkaran ve yine benim işyerinde olmadığım saatlerde arkadaşlarıma benimle ilgili türlü iftiralarda bulunan Sabahattin Önkibar, bu söylemlerini namusuma yönelik hakaretlere dönüştürdüğünde önlem almak kaçınılmaz oldu. Yüzüme karşı hiçbir şey söylemeyen Önkibar, Temmuz ayının ilk Cumartesi, günü benim işyerimde olmadığımı düşünerek arkadaşlara hakkımda benzer sözler sarfederken, kendisini "ben buradayım. Benimle ilgili sorununuz varsa yüzüme söyleyin" şeklinde uyardım. Geri adım atamayan Önkibar bana "Seni kovacağım. Ayağını denk al" dediğinde, kendisine "Hemen şimdi kovabilirsiniz" yanıtını verdim. Bu kez bana "Seni camdan aşağı atarım" şeklinde tehditler savuran Önkibar’ın bu tavrı, çalışma arkadaşlarım tarafından da görüldü. Benim "dedikodu" yaptığımı iddia eden Sabahattin Önkibar’a "Sizin yaptığını dedikoduyu henüz kimseye söylemedim. Söyletmeyin" imasında bulunduktan sonra kendisi tek kelime bile etmeden işyerini terk etmek durumunda kaldı.

Bütün bu yaşananlar nedeniyle hem psikolojik hem de fiziksel rahatsızlıklarla mücadele etmeye başladım. Ancak işyerinde yaşadığım psikolojik savaş, benim mesleki yaşamımı ve profesyonelliğimi de olumsuz etkilemeye başladığında gerekenleri yapmam gerektiğini düşündüm. Yaşanan sorunları iş konusuna da yansıtan Önkibar, son olarak bir yılı aşkın bir süredir başarılı bir şekilde devam ettirdiğim "Savunma Muhabirliği" görevini "hiçbir gerekçe göstermeden" benden aldığını bildirdi. 30 Temmuz 2009 tarihinde, benim haber nedeniyle dışarıda olduğum bir saatte Bilun Çelik ve Macit Soydan’a sözlü olarak iletilen bu bildiri her zaman olduğu gibi yine "şahsıma" yapılmadı.

Dört yılı aşkın bir süredir çalıştığım bu gazetede "başarılı" bir iş çıkardığımı ve bu işi yaparken hiçbir ahlak kuralından taviz vermediğimi, namusumla çalıştığımı herkes bilmektedir. Hatta; 17 yıllık meslek yaşamımda çalıştığım hiçbir kurumda hakkımda böyle bir şaibe olmadığı gibi, isnat ve iddialarla da yüz yüze kalmamış olmaktan da gurur duymaktayım.

Dolayısıyla, Yeniçağ gazetesine "temsilci" sıfatıyla atanan bu kişini kişisel istek ve taleplerinin karşılanmaması neticesinde benimle yaşadığı sorunlarını, profesyonel hayatıma yansıtması, benim de içinde bulunduğum bu sektörde hassasiyetle korumaya çalıştığım şahsiyetimi olumsuz etkileyecektir. Normal şartlarda, şahsımın ve ailemin şerefini lekeleyen böyle bir meselenin hukuk yoluna başvurularak halledilmesi gerekmektedir. Ancak gerek gazeteme, gerekse bu gazetenin her düzeyde çalışan kişilerine duyduğum saygı ve sevgiden dolayı bu yola başvurmaktan özellikle kaçındım. Ne var ki, yaşananlar aile hayatımı ve kariyerimi olumsuz etkilemeye başladığında, süreç ile ilgili Yeniçağ gazetesi İmtiyaz Sahibi olarak sizi bilgilendirmek kaçınılmaz oldu. Ancak, saygın bir ismin aracılığıyla bildirdiğim durum karşısında hiçbir önlem alınmadığı gibi, söz konusu şahsın tavırları da aynı şekilde devam etti.

Bu kadar ahlak dışı olayların yaşandığı bir ortamda söz konusu iki şahısla bir arada çalışmak ve gazetecilik yapmak imkansız hale gelmiştir. Dolayısıyla, söz konusu şahıs ile ilgili "İşyerinde cinsel taciz ve mobbing (psikolojik baskı)" gerekçesiyle dava açarak hukuk yoluna başvurmak zorunda kaldım. Adımı korumak amacıyla başlatacağım bu mücadeleyi "resmi" bir netice alana dek sürdüreceğimi belirtmek isterim. Dava açma sürecinde, şahsın saldırgan kişiliği nedeniyle aynı işyerinde bulunmam imkansız hale geldiğinden, haklı sebeple istifamın kabulü ile fesihten doğan alacaklarımın tarafıma ödenmesini arz ederim.

Postmedya

İşte o İhtarname...

Görmek için haberin diğer fotoğraflarına tıklayınız..