Özdemir Erdoğan Zeki Müren'i hedef almayı sürdürüyor

Özdemir Erdoğan'ın sanat dünyamızın erişilmez yücelikteki asil kralı Zeki Müren'i hedef alan açıklamaları devam ediyor. 1996 yılında aramızdan ayrılan Müren'in vefatının üzerinden bunca yıl geçmesine karşın kalplerdeki yeri öyle sağlam ki; Erdoğan'ın söylemleri her kesimden büyük tepki topluyor...

Özdemir Erdoğan Zeki Müren'i hedef almayı sürdürüyor

Zeki Müren'e dair açıklamalarınız çok büyük bir tartışma yarattı. O sözlerinizin hâlâ arkasında mısınız?

Elbette. Ben ne düşündüysem onu söyledim. Ülkemizde kültür adına söz söyleyen, yazan çizen, satılmamış, namuslu ve cesur eleştirmen kalmadığından, bu görev birkaç sanatçı arkadaşımla bize düştü... Gıyabımızda yalan yanlış haberler yapılıyor, korkakça arkamızdan konuşuyorlar... Bu bir itibar suikastıdır. Serbest ekonomilerde genel prensip, değerler üretip ülkeye maddi manevi kazanç sağlamaktır. Bizde tam tersi yapılıp emperyalizme hizmet ediliyor. Şunu da söylemek isterim; beni eleştirenlere verilen cevapları sosyal medya hesaplarımda yayınlandım. İsteyen bu cevaplara bakabilir. Zeki Müren'i dinleyip dinlememek insanların kültürel eğitimleriyle ilgili bir tercih meselesidir, zevk meselesidir. Buna diyecek bir şeyim yok. Benim itiraz ettiğim nokta başka...

İtiraz ettiğiniz nokta nedir?

Üstat neyzen Niyazi Sayın, Zeki Müren için "Müzik ortamımıza atılan atom bombasından farksızdır" diyor. Ben de katılıyorum bu sözlere. Zeki Müren'in kadın çağrışımlı makyajları, kıyafetleri, mini eteği, halktan ve yönetimden hiçbir tepki almadı. Televizyonun en önemli reyting saatlerinde, halkımız, çocuklarıyla birlikte ailece bu gösteriyi izledi. Çeşitli sahnelerdeki klasik müziğimizin kalitesini çok aşağılara çeken taklitlerine ne demeli? Şimdi bazıları "Benim çocuğuma bir şey olmadı" diyor ama en sıradan bir psikolog bile çocukların herhangi bir tanımlamaya sığdıramadıkları bu obje karşısında etkilenebileceklerini kabul eder. İşte benim de itirazım bu noktada başlıyor, eğer kötü örnek olmadıysa, her toplumsal harekette, alakalı alakasız çok renkli bayraklarıyla boy gösteren LGBT'ler nereden çıktı, bunu görmek lazım.

Bülent Ersoy da tepki gösterdi açıklamanıza. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?

Bülent Ersoy konuya duygusal bakıyor, o yüzden tepki gösterdi bence. Müren, hırslı, şöhret düşkünü biriydi, sahnede kendisinin yerine Ersoy'un tercih edilmesini kaldıramadı. Esasen Müren'i tahtından indiren Ersoy'dur yani. Bakmayın Bülent Ersoy'un böyle açıklama yapmasına.

Özdemir Bey, bazı kesimler sizin gündeme gelmek için böyle bir açıklama yaptığınız söyledi. Bu eleştiriler için neler söylemek istersiniz?

Neden gündeme gelmek için yapayım ki? Daha fazla sahneye çıkmak için mi ya da ekrana çıkmak için mi? Bugün 81 yaşındayım. Benim ne sahneye ne de şöhrete ihtiyacım var. 60 yıllık sanatçıyım. Yüzlerce düzenlemem, bestem ve konser kayıtlarım var, hepsi de tarihe geçti. Günümüzde de devam ediyorum müzik çalışmalarıma. Bugüne kadar yaptıklarım bir sanatçı için yeter de artar bile. Sonuna kadar her şeyi yaşadım. Benim bir eleştirimle 60 yılımı kimse bir kenara koyamaz. Eleştirime karşı çıkanları üç grupta toplayabiliriz. İlk grup, konuyu anlamayanlar, tamamen duygusal, "Tabuma dokunanı yakarım yıkarım" diyen fanatikler... İkinci grup, anlayıp anlamazlıktan gelenler yani mankurtlaşmış Amerikan hayranları ve o kültürün hizmetkarları... Üçüncü grup ise, siyasal muhalif fanatikler. Bu fanatikliği sanata indirgeyen yobazlardır.

PAŞALIĞINI BÜLENT ERSOY BİTİRDİ

Zeki Müren'in hırslı ve şöhret düşkünü olduğunu söylediniz. Bu sözlerinizi biraz açar mısınız?

O Sanat Güneşi'ydi, geri kalanlar uydu olmayı kabullendi. Egoizm ve diğer sanatçılara saygısızlıkları vardı. Ama her şey Bülent Ersoy'un yerine gelmesiyle değişti. Müren, 1956'da İstanbul, Taksim'deki Maksim Gazinosu'nda çalışmaya başladı. Patronu gazinocular kralı Fahrettin Aslan'dı. Devlet ile medya ile ilişkilerini çok akıllıca yöneten, çok güçlü bir kişiydi. Zeki Müren'in şöhreti büyüdükçe doğal olarak ücreti ve istekleri de arttı. Güçlü patronlar tek kişiye mahkum olmaktan hoşlanmazlar, alternatif arıyordu ama kimse Zeki Müren'in yerini dolduramıyordu. Bu durum 1970'lerin başına kadar sürdü. Arslan, Bülent Ersoy'u buldu. Sonra da Zeki Müren'in sahne kostümlerini Kazancı Yokuşu'na attı. Müren bu süreçten sonra da teselliyi alkolde aramayı seçti. Güzel sesine, kendine kıymıştır. Zaten naif ve hassas bünyesi vardı Müren'in. Bundan dolayı da bu travmayı kaldıramadı. Sağlık sorunları üste çıkmış. Sonra zaten inzivaya çekildi. Siz bakmayın Bülent Ersoy'un duygusal takıldığına. Zeki Müren'in güneşini söndüren, paşalığını bitiren odur. Elini öpmüş, sonra da tahtına oturmuştur.

SABAH GAZETESİ'NDEN TUBA KALÇIK'IN RÖPORTAJININ TAMAMINI BURAYA TIKLAYARAK OKUYABİLİRSİNİZ