Özge Özder'den özel açıklamalar
Televizyonların reyting listelerinin ilk sıralarına adını yazdıran dizilerden 'Umutsuz Ev Kadınları'nda iki koca eskitmiş Emel'i oynuyor Özge Özder.
- İki koca eskiten Emel nasıl biri?
İki kocasından da boşanmış, çapkın bir kadın. Türkiye’de çapkın
kadın algısı olmadığı için orijinalindeki karakter cinselliğini
özgürce yaşayan, erkekten farksız, cesurca kendini ortaya koyan bir
karakter. Toplumun bize biçtiği bir kıyafet var. Kadın bir erkeğe
teklifte bulunmaz, duygularını belli etmez. Böyle öğretildi, diğeri
ayıp dendi. Orijinalinde bu kadar cesur yazılan bir karakterin
Türkiye’deki yansınmasını cesaretle becerebilir miyiz diye rolü
kabul etmek için fazla düşünmüştüm. Emel kafasından geçirdiğini
filtrelemeden söylüyor, istediğini net bir şekilde belli
ediyor.
- Böyle kadınları sever misiniz, size benziyor
mu?
Emel karakteriyle bir ilgim yok. Toplumun yetiştirdiği standart
kadınlara daha uygunum. Konu aşk olunca, kendimi belli etmekten
ziyade sarsak ve komik biri haline gelirim. Duygularımı
baskılayayım derken aslında kendini daha çok belli ediyorsun sonra
da şapşal pozisyonlara düşüyorsun. Neşeli ve dobra oluşu benimle
bağdaşıyor. Emel bazen yaralayıcı ve patavatsız olabiliyor.
Tarzlarımız farklı.
TOPLUMSAL KODLARIMIZ BAŞKA
- Emel seksi giyinen bir kadın. Biz kadınlar seksi olursak ilgi
çekeriz ve istediğimiz adamı elde ederiz tuzağına düşmüyor muyuz
aslında?
Yurtdışında mini etekle dışarı çıktığınızda bu kadın ilgi çekmek
istiyor diye algılanmazken bizim toplumsal kodlarımız bambaşka.
Mini etek giydiğinizde dikkat çekmeye çalıştığınızı zanneden bir
toplumla karşı karşıyasınız.
- Bir de hafif kadın denir...
Bizde en başta kadın kadını yargılar zaten. Sokakta minik etekli,
biraz da gösterişli bir kadın yürüdüğü zaman erkeklerin dikkatini
çekmekle beraber en büyük öfke ve nefret bakışları
hemcinslerimizden gelir. Belki rekabet duygusu, belki düzgün otur,
onu giyme, bunu yapma diyen toplumun baskısıyla yetişmiş kadınlar
özgürce giyinen kadına karşı bir öfke duyuyor.
Dolayısıyla ilk okları da biz fırlatıyoruz.
- Özge Özder’in içinde başka kadınlar var mı? Bastırdığınız, zaman
zaman ortaya çıkardığınız?
Aslında bana zarar veren yönlerimden arınmaya çalışıyorum.
Mükemmeliyetçi biriyim. Bu konuda kendime defans koymaya
çalışıyorum, ’Bu kadar kafana takma ve kendini yorma’ diyorum.
Çünkü dört dörtlük olmayı isteyince en ufak bir kusurda ondan
tamamen vazgeçme noktasına geliyorum. Bu çok yıpratıcı. Şimdi o
kadar sivri değilim. Tutkulu biriyim. İşimi tutkuyla yapıyorum,
aşık olduğum insanı tutkuyla seviyorum. Hayvanlarla aram çok iyi,
yemeği tutkuyla yapıyorum. Duygusundan keyif alan biriyim. Hüzünlü
bir yapım da var ama onu da dramatik rollerde kazıyıp çıkarıyorum.
Değişik değişik Özgeler var.
KENDİMLE ÇOK SAVAŞIRIM
- Elif Özge adınız. Özge savaşçı yanım demişsiniz. Savaşçı Özge
nasıldır, kimlerle savaşır?
Aslında Özge en çok kendiyle savaşır. Elif’i açıp içimi
gösterdiğimde bunu kötüye kullanan, bu açık yarayı deşeyim,
yaralayayım diye uğraşan insanlara karşı Elif’i korumak için
savaşır.
- Özge’yle Elif çatışır mı?
Birileriyle
tanıştığımızda, hayatımıza yeni aldığımızda kendimizi korumak
istiyoruz. O iki kişiden biri kendini gerçek anlamda gösterdiğinde
aslında diğerine bir davetiye vermiş oluyor. Karşıdaki bu
davetiyeyi ya kendini ortaya koymak için ya da karşısındaki
yaralamak için açık kapı gibi kullanıyor. Yoksa hepimizin kendini
koruyan savunma tarafı, bir de dokundurmak istemediği çocuksu
tarafı var. Bunlar birbirleriyle çatışmıyor da, birbirlerini
koruyor.
- Siz peki hayatınıza kolaylıkla yeni insanlar alır
mısınız?
Karşıdan aldığım enerji çok önemli. Sizinle konuşurken şu an çok
net gözlerinize bakabiliyorum. Çünkü karşımda yargısız bir bakış
var. Ama başka türlü bir bakışla karşılaşsam hayatıma devam
edebilmek için o perdeyi çekmek zorundayım.
- İnsanlar sizi çok kolay yaralayabilir mi?
Çok kolay olmaz ama beklemediğim yerden bir şey geldiği zaman çok
üzülürüm. Çok iyi niyetle yaptığım bir hareketi karşımdaki nasıl
böyle süzüp de yanlış algıladı diye üzülebilirim. Önemli olan sizin
ne konuştuğunuz değil, asıl karşınızdakinin ne anladığı. Yoksa
çabuk yaralanan biri değilim. Savaşmam da. Karşımdan yaralayıcı bir
davranış geldiğinde cevap vermiyorum. Kılıca kılıçla karşılık
vermektense flu olmayı seçiyorum. O kişiyi yok saymak yerine kendim
yok oluyorum oradan.
- Hayatın belli dönemlerinde flu kalmayı istediğiniz
dönemler olur mu?
Çok olur. Oyunculuk haricinde çok fazla beni orada burada
göremezsiniz. Gerçekten flu gibi yaşamayı seviyorum. Kendime göre
güzel bir hayatım var. Köpeklerim, arkadaşlarım, işim, ailem
kendime ait korunaklı bir yaşantı... Artık 33 yaşındayım ve
hayatıma birilerini aldıysam onlar zaten kalıcı olanlardır. İnsanın
evi, ailesi, manevi dünyası önemli bir alan. Çok arkadaş
değiştirmeyi sevmiyorum.
- Boşanmışsınız. Yeniden evlenmeyi ister misiniz yoksa
sütten ağzı yana yoğurdu üfleyerek yer gibi bir düşünceniz mi
var?
Hiç öyle düşünmüyorum. Evlilikten bir korku edinmedim. Evliliği
doğru anlayan ve evlilikle ilgili bakış açısı benim gibi olan,
hakikaten artık ben bu erkeğin çocuğunu dünyaya getirirsem dünyaya
da bir iyilik yapmış olurum diyebileceğim bir erkekle evlenmeyi
düşünüyorum. Dünyaya bu adamdan bir iz kalsın duygusunu
hissettirecek bir erkekle çocuk yapacağım zaman evlenmek
isterim.
Lisede popüler kızlardan değildim
- Lise yıllarında popüler kızlardan mıydınız?
Popüler kızlardan değildim. Ortaokul, lise yıllarında edebiyat
hocalarım kompozisyon yarışmalarına girmem için beni
yüreklendirirdi. Çok kitap okurdum. Sonra tiyatro grubuna girmem
için teşvik ettiler. Lisedeki erkek arkadaşım ki ona hiç yüz vermek
istemiyordum basketbol takımının yıldızı ve popüler kızların
peşinde koştuğu, Mickey Rourke’a benzeyen çok yakışıklı bir
çocuktu. Popüler bir erkek arkadaşım olunca bir anda kim bu kız
diye ben de popüler oldum. Giyimiyle kuşamıyla ilgi çeken, saç
boyatıp kaşlarını aldıran biri değildim. Naifliğiyle dikkat çeken
bir kızdım.
- Dersleri asıp okuldan kaçmaz mıydınız peki?
Sıkıcı biri değilim (gülüyor)... Ben çok eğlenceliydim. Çok güzel
kopya çekerdim. Okul kırardım ama hiçbir zaman sınıfta kalmama
neden olmazdı bu.
Tiyatro benim atardamarım
- Şehir tiyatrolarında da oyunculuk
yapıyorsunuz.
Tiyatro benim hayatımın en önemli alanı. Benim atardamarım, en çok
oradan besleniyorum. Sahnede olmaktan çok büyük mutluluk duyuyorum.
Şehir Tiyatrosu’nda olduğum için de çok şanslı hissediyorum.
Öncelikli işim Şehir Tiyatroları... Tabii ki oradan gelecek her
türlü role mutlulukla hazırlanıyorum.
Sibel Ateş Yengin