'Papatyam' oyuncuları konuştu!..
Onca macera, entrika, aşk konulu dizilerin içinde sessiz sakin 100’üncü bölümüne geliverdi “Papatyam”...
100 bölümdür aynı sete geliyor olmak, neden keyif
veriyor
size?
Metin A: Sanat bir disiplin işidir. Bu söylediğiniz olayı 50
senedir yapıyorum ben. Tiyatroda aktif olduğum dönemler dâhil. Eğer
organ kaybınız, can kaybınız yoksa, her gün belli bir saatte bir
yerde olacaksınız. O yüzden ben randevularıma çok sadığımdır. Bu
işi de severek yapıyorum. Severek yapılan iş mutluluk verir.
“Papatyam”ın set ortamı nasıl
peki?
Metin A: “Papatyam” her bahar açıyor. Yine bahar geldi, yine
açıyor! Şaka bir yana; biz yaptığımız işten çok mutluyuz. Özellikle
de sanat tüketicisinin bize olan bağımlılığı, sevgisi, saygısı ve
bunları ifade ediş şekilleri bu işin zevkini artırıyor. Mesela
geçenlerde izleyenlerden biri “Bu dizi biterse ben ölürüm” demiş.
Arkadaşı da cevap yazmış; “Dizi tatile girecek. Sonra yine devam
eder, o zaman ölürsün.” Gerçekten çok keyif verici bir şey.
Geçenlerde bir bölümde ben hasta oldum. “Metin Ağabey hasta
olmasın, rol de olsa onu öyle görmek istemiyoruz” dediler. Sevgi ve
saygı bu boyutta olunca, buraya zor koşullarda da olsa her gün
gelmek bizi mutlu ediyor.
Hayattaki en büyük zenginliktir herhalde değil mi; hiç
tanımadığınız insanların gönlünde taht
kurmak...
Nilgün K: Sevgiden öte, müthiş bir saygı görüyoruz. Tabii bunda
Metin Ağabey’in de payı çok büyük. Saygı insanı daha da mutlu
ediyor. Bize şöhretli diye sarılmıyorlar, saygı duyarak
sarılıyorlar.
Metin A: Eğer siz halkınızı aldatmazsanız, onlara yalan
söylemezseniz, onların lehine bir şeyler üretirseniz, sizi hep
sevip sayıyorlar. Ve bu yıllardır devam ettiği için de güvenilir
oluyorsunuz.
Gerçekten güvenilirsiniz ki; çok sık ekranlarda olmasanız
dahi unutulmuyorsunuz.
Metin A: Bu çok güzel bir şey ve galiba yaptığımız işlerden
kaynaklanıyor. Ben 70 yaşındayım. Diyorlar ki; “Tiyatro
zamanlarınızı özlüyoruz. Yine yapmayacak mısınız?” Sahneye çıkacak
halimiz kalmadı ki! Ama böyle söylenmesi çok keyif veriyor. Altı
tane video kasetimiz var. 17-18 yıldır genç nesil sahnede bizi
görmüyor. Televizyondan veya sinemadan, eski filmlerden izliyor.
Gençlerin özlemesi çok güzel tabii.
İNSAN EVRENDE HEP YALNIZDIR
Dizide, bir evlilik programında birbirinizi bulup evlendiniz.
Evlilik programlarından bu kadar seviyeli bir evlilik çıkar mı
normal hayatta sizce?
Metin A: Çıkar tabii, bu o kişilere bağlı. Biz zaten o programı bir
sıçrama tahtası olarak aldık. Büyük popülasyonu baştan yakalamak
için aldık. Çünkü herkes keyifle izliyordu onları. Oradan kurulan
bir prodüksiyon ama işleyişi farklı. Necati ve Feride birbirlerini
sevdiler, çünkü birbirlerine ihtiyaçları vardı. Bu ihtiyaçlar
sağlıklı karşılandığı için sevgi doğdu ve sonra da aşık oldular.
“Papatyam”ın tanıtımında “Bir yastıkta iki yalnız” yazar. İnsan
evrende her zaman yalnızdır. Hele ki belli bir yaştan sonra bu
yalnızlık giderek artar. O yüzden yalnızlığı paylaşacağınız, elini
tutacağınız, hastalıkta sağlıkta, iyi günde kötü günde birlikte
olacağınız bir cana mutlaka ihtiyacınız vardır. Onu yakaladı Feride
ve Necati. Ki Necati bu konuda deneyimli olmasına rağmen, Feride’ye
biraz tutuldu galiba.
Nilgün Hanım, sizi seneler öncesinden, “Hanımlar Sizin
İçin”den hatırlıyorum. Ondan sonra hep tiyatro oyunlarında rol
aldınız. Yıllar sonra da ekrana dönüşünüz “Papatyam”la oldu değil
mi?
Nilgün K: Evet, ben de 48 senedir şehir tiyatrosu sanatçısıyım.
İnsan belli bir yaştan sonra biraz seçici oluyor. Belki de benim
şanssızlığımdı, televizyondan gelen tekliflerin bir kısmı iyi
değildi, bir kısmı da şehir dışındaydı. Benim oyunum varken, şehir
dışına gidemezdim. Ben öyle uçaklarla oyuna yetişemem, kalpten
giderim. O yüzden denk düşmedi. Belki de denk düşmediği iyi oldu,
üç senedir böyle bir ustayla göz göze oynamak benim için bir
lütuf.
Bu arada sizin gençlik sırrınız nedir?
Metin A: Feride’ye ben iyi bakıyorum ama Nilgün’ü soruyorsan o
anlatsın.
Nilgün K: Bunu bana çok soruyorlar. Ben hep neşeliyimdir. Her şeye
gülerek bakarım. En üzüntülü anımda bile gülecek bir şey bulmaya
çalışırım. Yaşamayı seviyorum. Keyif almayı seviyorum. Bir de bu
meslek bizi biraz genç ve dinç tutuyor. Çünkü bu işi yaparken çok
okumak, araştırmak, seyretmek, gezmek zorundasınız. Ben o yüzden
emeklilik diye bir şey kabul etmiyorum. Ama maalesef 65’e gelince,
bizi tiyatrodan yolluyorlar. O yüzden bizim yaşımızdaki rolleri
canlandırmaları için genç oyuncu kardeşlerimizin saçlarına pudra
sürüyorlar. O da müsamere gibi oluyor. Sanatçının emeklisi olmaz,
bunu bu işin yetkililerine anlatamıyoruz yıllardır.
Metin A: Nilgün gerçekten iyimser yaklaştığı için serotonin hormonu
normalden fazla salgılanıyor. Bu, çevresine de etki ediyor.
TÜRKİYE’DE İLK KLİP ÇEKEN KİŞİ BENİM
Metin Bey, siz neden bizi sesinizden mahrum ettiniz yıllarca?
Metin A: Ben mahrum etmedim. Sadece şarkı söylemenin
taklidini yapıyorum, eğitimini almadım çünkü. Ama biraz şanslıydım
o konuda... Benim yaşadığım evde Hafız Kemal’ler, Hafız Yaşar’lar
çalınırdı. Kulağımız o nağmelerle dolu. Sanata gelince de çok büyük
üstatlarla birlikte oldum, bilgiler aldım. Klasik Türk Musikisi
konserlerine de hep giderdim. Bir de bugün herkesin gıptayla
baktığı, adından söz ettiği isimlerle beraber meşk ettim. Müzeyyen
Abla’yla (Senar), İnci Hanım’la (Çayırlı)... Bunların ucu bucağı
yok. Nevzat Hocam’dan (Atlığ) çok şey öğrendim. Büyük katkısı
vardır. Mesela Fahrettin Aslan da sahneye çıkmamı çok istedi.
Neden kabul etmediniz? İnsanları mutlu etmek adına yapılmaz
mıydı o iş?
Metin A: Orada bir sürü şey var. Hem insanları mutlu
etmek, hem para kazanmak var. Fena bir iş değil yani...
E kazanırdınız...
Metin A: Kazanırmışım ama artık çok zor. Fahrettin Aslan çok ısrar
etti, hatta birkaç şarkı da söyledik anı olarak ama doğru dürüst
bir albüm çıkarmadık. Tabii bunun nedenleri var. Klasik parça
okursanız, altyapınız olmadığı için satış imkanı azdır. Arabesk
okumak da bize yakışmaz. O yüzden oraları biraz karışıktı. Ama
arşivde dursun diye bir şey yapmak mümkün. Epey malzeme var.
Kayıtlı malzememiz çok.
Sizi sevenler filmlerdeki şarkılarınızdan arşiv
yapıyor...
Metin A: Tabii Türkiye’de ilk klibi yapan adamım ben. Daha bu klip
lafları ortada yokken, TRT’de havuz başında şarkı söyleyip, havuza
düşen benim!
DEVEKUŞU KABARE BİR DAHA OLMAZ
Dizinin 100’üncü bölümü ekrana geliyor. Bu, neler
hissettiriyor size?
Metin A: Öncelikle bizi seçen, bizim önümüzü açan kanala teşekkür
etmek lazım. Kendi zor dönemden geçmesine rağmen üzerimizde durdu
ve biz çalıştık. Ümit Yapım’a ve Birol Güven’e teşekkür etmek
lazım. O da zor işler başararak bu işi sürdürdü. Bizim diğerlerine
göre çok ciddi bir şansımız yok reytingler açısından. Çünkü
dizimizde kavga, dövüş, fuhuş yok. Doğal perspektifte yaşayan bir
aileyi nakletmek güç bir iş. İşte sanat tüketicisinin sahip
çıkmasıyla bu oluyor. Birol’un bunu öngörüp de beni, yaptığım işte
serbest bırakması teşekkürü gerektiriyor. Bilgi alışverişinde
bulunduğum senaryo yazarı Murat Aras da teşekkürü hak ediyor. Bir
diziyi 100 bölüm yazmak ciddi bir meseledir ve o tek başına
çalışıyor. Müşterek bir emek ürününde halkın karşısına çıkan
herkese teşekkür ediyorum.
Nilgün K: Aynen ben de o teşekkürleri sıralayacağım ve ilave olarak
Metin Ağabey’e teşekkür ediyorum. Ben de 48 yıldır bu işi yapıyorum
ama inanın bu sette çok şey öğrendim kendisinden. Bizim mesleğin
bir sonu yok, devamlı öğrenirsiniz. Biliyor musunuz, Metin
Ağabey’le çalışmaya başladıktan sonra kendi kendime “Ben neden
Devekuşu Kabare’de oynamamışım, nasıl kaçırmışım?” dedim. Şehir
tiyatrosu sanatçısı olduğum için hiç öyle bir şansım olmadı ne
yazık ki!
Metin Bey tekrar olamaz mı Devekuşu Kabare gibi bir
proje?
Metin A: Hayır, olamaz. Bir prodüksiyonda oynarız ama yeniden
tiyatroda yaşatmak olamaz. Kabare tiyatrosu çok dinamo istiyor. En
gıpta ettiğim sanatçı Yul Brynner’dır. Sahneye çıkar, bir
sandalyede oturur, oyununu oynardı. Bizde öyle şans olmuyor. Bir
süre sonra genç arkadaşlar yaşlıyı oynamaya çalışıyorlar işte
Nilgün’ün dediği gibi. Kışın denize gireriz, yazın palto giyeriz.
Bir türlü ayarlanmaz bizde işler!
İYİLİĞİ SEÇENLER
Dizide herkes iyi kalpli. Hayata baktığınızda bu kadar çok iyi
insan görüyor musunuz?
Metin A: İyilik ve kötülük insanda müşterek var. Bu bir tercih
meselesi. Eğer insan alt beyniyle hareket ediyorsa, o biraz daha
hayvana yakındır, daha ilkeldir ve onun içinde öldürme içgüdüsü de,
düşmanlık içgüdüsü de vardır. Ama korteks biraz gelişmişse, artık
kendini kontrol edebiliyorsa, buna bilgi birikimi de eklenmişse o
insan iyiliği tercih etmiştir. Zayıf anlarında belki öfkeyle o
iyilikten çıkabilir ama genelde iyiliğini muhafaza eder. Bizim
dizidekiler, iyiliği seçmiş tipler. Bunların iyiliğini vurgulamak
için aralarına kötüleri de katıyoruz dönem dönem ama onlar geliyor
ve gidiyorlar. Çark onları çiğniyor, atıyor. Keşke ülkede de böyle
olsa.