Pascal Nouma'dan özel açıklamalar
"Kendimi Türk gibi hissediyorum" diyen Pascal'la, neden Türk vatandaşı olmak istediğini, sünnet olup olmadığını, neye gülüp nelere ağladığını anlattı.
- Türkiye'nin en çok nesini
seviyorsunuz?
Türkiye'nin her şeyini seviyorum. İnsanları çok cana yakın,
sıcakkanlı. Akdeniz ve Ege sahillerini, yemeklerini hatta
İstanbul'un o karmaşık trafiğini bile seviyorum. Geçenlerde 'Zenci
olmak zordur' diye bir açıklama yapmıştım. İşte Türkiye, bu anlamda
benim ırkımın insanları için cennet bir ülke. Bir kere size burada
saygı gösteriyorlar ve zenci olduğun için hiçbir şeklide
aşağılanmıyorsun. Çoğu ülkede ikinci sınıf insan muamelesi
görürsünüz, bir restorana gidersiniz yemeğinizi bile geç
getirirler. Ama Türkiye'de bunlar olmaz. İşte ben de bu yüzden bu
ülkeyi çok seviyorum.
- Neden Türk vatandaşı olmak istediğinizi
açıkladınız?
Türk vatandaşı olmak istememin sebebi Fransız hükümetine duyduğum
tepkimden dolayı değil. Ben burada yaşıyorum, ailem kadar yakın
dostlarım, çok sevdiğim arkadaşlarım var. Ben de kendimi Türk gibi
hissediyorum, neden vatandaş olmayacakmışım?
- Aileniz bu konuda ne düşünüyor?
Ailem her konuda olduğu gibi bu konuda da beni
destekliyor.
- Adınızı Numan olarak değiştireceğinizi söylediniz bir
televizyon programında, söylenişi adınıza benzediği için mi
tercih ettiniz?
Evet, ismime çok yakın olmasından dolayı bu ismi telaffuz
ettim.
- Türk vatandaşı olduktan sonra hangi siyasi
partiye oy verirsiniz?
İnanın bana, bunu laf olsun
diye söylemiyorum, gerçekten politikadan ve siyasetten nefret
ederim ve üstelik de hiç anlamam. Ölümle yaşam arasındaki ince bir
çizgiden döndüm. Kanser hastalığına yakalandığımda 33 yaşındaydım
ve 7 ay kemoterapi gördüm. Doktorlar bile yaşamamın çok zor
olduğunu söylüyordu. Ve ben bu illet hastalığı yendim. İkinci kez
dünyaya geldim anlayacağınız. Şimdi soruyorum size; böyle bir
hastalığı atlattıktan sonra politika, siyaset, para, pul, şan,
şöhret düşünür müsünüz? Şu kalan ömrümü huzurlu ve sağlıklı
yaşamak istiyorum. Bu yüzden ne siyaset, ne politika ilgi alanıma
giriyor.
BEN DE SÜNNETLİYİM
- Sünnet olacak mısınız? Sünnet olmaya nasıl
bakıyorsunuz?
Ben de size Türk basınının neden insanların sünnet olup
olmadığını bu kadar önemsediğini sormak istiyorum. Son bir yıldır
herkes benim sünnetimi sorup duruyor. Avrupa'da basın bu konuyu
kimseye sormaz. Fransa'da birçok insan sünnetlidir ama kimse
kimseye 'Sünnetli misin?' diye sormaz. Sorunuzun cevabına gelince
evet, sünnetliyim. Hem de çok küçük yaşta sünnet oldum ben.
Avrupa'da sağlık açısından birçok insan sünnet olur, ben de
onlardan biriyim. İnşallah sizin vasıtanızla buradan artık herkes
öğrenir de bu soru bir daha sorulmaz.
- Türk adetlerini nasıl buluyorsunuz?
Bazıları ilginç geliyor tabii ama yavaş yavaş adetlerinizi
öğreniyorum. Bazen çok şaşırdığım ama hoşuma giden şeyler de oluyor
tabii.
- Siz kendinizi nereye, hangi millete yakın
görüyorsunuz?
Benim orijinim Kamerun yani Afrika
kökenliyim. Doğduğum ülke Fransa, yaşadığım ülke Türkiye. Hepsi
bana yakın geliyor ama Fransa'ya gittiğimde üç beş günden fazla
kalamıyorum, buradaki hayatımı, evimi ve arkadaşlarımı
özlüyorum.
- Futbol oynadığınız dönemlerde agresif tavırlarınızla
basının da ilgi odağı oluyordunuz. Şimdi daha sakin
misiniz?
Bazen yanlış yapıldığında yine agresif olabiliyorum. Sanırım
bu benim karakterim, haksızlığa tahammül edemiyorum. Ama şu an
biraz daha sakin olduğumu söyleyebilirim.
Nihat'la karşılaşırsam tepkim farklı olur
- Mesela Nihat Doğan'la ıssız bir sokakta karşılaşsanız ne
yaparsınız, yolunuzu mu değiştirirsiniz yoksa köşeye sıkıştırıp
tekme, tokat girişir misiniz?
Bu dediğiniz
oldu zaten. Ben Kemerburgaz'da oturuyorum, o da aynı yerde
oturuyor. Bir gün arabamla giderken karşı karşıya geldik. Nihat
arabadan indi, ben de indim, tepkisini merak ediyordum. Sonra bana
doğru geldi ve 'Vay kardeşim naber, napıyorsun' diye boynuma
sarıldı. Etrafta bulunan herkes bizi izliyordu. Çok şaşırmıştım.
Hemen arkadaşlarımı arayıp olayı anlatmıştım. Ancak aradan zaman
geçti ve Nihat bir televizyon programına çıkıp olanları tam tersi
şekilde anlattı. Benim gidip ona sarıldığımı söyledi. Şaşkınlığım
daha da arttı. Ve gelip bana sarılan o adam benim için 'Aç zenci,
mülteci' gibi laflar etti. Bir daha karşılaşırsak aynı tepkiyi
vereceğimi hiç sanmıyorum.
- Ekşi Sözlük'te hakkınızda yazılanları okur musunuz?
Hakkınızda olumsuz yazanlara ne söylemek istersiniz
buradan?
Ne olduğunu dahi bilmiyorum. Beni seven de vardır, sevmeyen de.
Hepsine saygı duyuyorum.
- 'Fransa'da Pascal'ı kimse çok önemsemez' diyenlere ne
cevap vermek istersiniz peki?
Bakın Fransa'da
durum farklıdır ama Türkiye'de ünlü olmak zordur. Çünkü bir kafede
otursanız insanlar gelir sizi öper, imza ister, fotoğraf çektirir
ve çok yoğun bir ilgi gösterilir. Fransa'da bu böyle değildir. Ne
kadar meşhur olursanız olun kimse gelip de sizinle ilgilenmez.
Önemsenmeyi neyle ölçersiniz onu bilemem ama Louis Fernandes'in
jübilesi yapıldı, şöhretler karmasıyla yapılan karşılaşmada Zidane
da oynadı, ben de. Yani beni de davet etmişlerdi. Demek ki Fransız
futbolunda önemseniyormuşum ki beni davet etmişler. Ayrıca Türkiye
ile ilgili ne konu olsa Fransa basını beni arayıp röportaj yapıyor,
bunlar yetmez mi?
- Yeşil sahaları özlüyor musunuz?
Özlemez miyim? Hem de çok özlüyorum.
- Transfer teklif edilirse kabul eder misiniz? Hangi
takımdan gelmesini istersiniz?
Kabul ederim tabii ki. Her zamanki gibi gönlümde yatan aslan
Beşiktaş olacaktır. Teklif gelirse bir tek Beşiktaş'ta oynarım.
- Pascal'ın bugüne kadar bilmediğimiz bir özelliğini
bizimle paylaşır mısınız?
Çok duygusalımdır, gözyaşlarımı saklamam ve çok çabuk
hüzünlenirim.
- Nasıl bir çocuktunuz?
Tipik, ele avuca sığmayan bir sokak çocuğuydum. Daha sonra futbol
hayatıma girdi, dolayısıyla kurallar ve disiplin çıktı
karşıma.
- Hırçın ve yaramaz mıydınız o yıllarda
da?
Hırçın mıydım bilmiyorum, anneme sormam lazım ama yaramaz çocuk
olduğumu söylerler.
- Çocuklarınız da sizin gibi yaramaz mı?
Ben çocukken nasılsam, onlar da aynı benim gibiler.
- İlk aşkınızı hatırlıyor musunuz?
Hatırlıyorum tabii ki, geçen ay bir çekimdeydik ve demo
hazırlıyorduk. O esnada telefonumu karıştırırken onun ismini gördüm
ve hemen aradım. Yayında onunla konuşup eski günlerden bahsettik,
gülüştük.
Devamlı gülerim
- En çok neye gülersiniz?
Ben zaten devamlı gülerim. Özellikle ayırdığım bir şey yok. Tabii
ki her normal insan gibi ben de komedi filmlerine gülerim. Ama
özellikle dost ve arkadaş ortamlarında en çok benim kahkahalarım
duyulur. En çok neye ağlarsınız? Zor soru... Çocuklarıma veya
ailemin başına bir şey gelirse ağlarım. Onları özlediğimde
gözyaşlarımı hiç tutamam. Bazen hastaneleri ziyaret ederim ki daha
bu hafta genç bir Beşiktaşlı çocuğu hastanede ziyaret ettim.
Kendisi benim hayranımmış. Hastaneden çıktığımda çok duygulandım ve
gözyaşlarımı tutamadım. Çünkü ben de aynı hastalıkla
boğuşmuştum.
Her yaştan hayranım var
- Türk kadın hayranlarınız var mı?
Hayranlarım var tabii olmaz mı? Hem de her yaştan. İnanın yolda
yürürken 5-6 yaşında çocuklar da durdurup öpüyor, 70-80 yaşındaki
teyzeler de. Eskiden beni sadece Beşiktaş taraftarları severdi
şimdi her kitleden insan seviyor ve bu da benim çok hoşuma gidiyor.
Yakınlarda bir dizi, film, televizyon programı projesi var mı?
Güzel projeler var tabii. Yeni bir televizyon programı
hazırlanıyor. Çok neşeli, çok heyecanlı ayrıca Türkiye'nin en büyük
radyolarından birinde hafta içi program yapacağım. Şu anda World
Travel Channel'da devam eden bir programım var.
Sibel Ateş Yengin