Perihan Savaş Yılmaz Zafer'in hayatını film yapacak
Yeni televizyon programında emektar Yeşilçam oyuncularıyla buluşan Perihan Savaş, 17 yıl önce kaybettiği eşi Yılmaz Zafer'i anlatacağı bir film çekmeyi planlıyor...
Yeşilçam’ı anlatan bir program yapmaya nasıl karar
verdiniz?
Aslında aklımda bu tarz bir program yapmak hep vardı. Yüzlerce film
çekmiş bir sürü oyuncu var ama şu an hiçbiri çalışmıyor. Ne
yapıyorlar, neredeler herkes merak ediyor. Ben de bu insanları
çağıralım; hem filmlerini gösterelim, hem de neler yapıyorlar
öğrenelim istedim.
sanatevi açacağım
Bu oyunculara yardım eli uzatacak mısınız?
Yeni sezonda hayata geçirmek istediğim bir sosyal sorumluluk
projesi var. Onların kalabileceği bir sanatevi yapmak istiyorum.
Onları bir huzur evinde değil de sanat evinde toplamayı
planlıyorum. Birçoğu huzur evinde ama mutlu değiller; kendi
arkadaşlarıyla bir arada olurlarsa mutlu olurlar. Önemli olan bize
bir yer göstermeleri. Biz de oraya bir sürü hayırsever
inşaatçımızla bir sanatevi yaparız. Bu sanatçılarımızdan para
kazanmış prodüktörlerimiz de birer oda yaparsa olay biter
zaten...
Bu sanatçıların durumu ne?
Yeşilçam hiçbir
zaman sokağa çıkıp ağlamaz. Kimseden para istemez. Arkadaşlarımla
konuştum, zor durumda olanlar var. Birçoğu otellerde kalıyor.
Paralarını ödeyemiyorlar. İstedikleri tek bir şey var;
çalışmak.
Bu oyunculara yeni projelerde neden yer
verilmiyor?
Bazı prodüktörlerin "Yeşilçam’dakilerle
çalışmayız" dediklerini duydum. İnşallah doğru değildir, yanlış
duymuşumdur. "Sabah 7.00’de set var" dediğinizde onlar 6.30’da
sette olurlar. Onlar karavan, özel yemek istemezler, kendi
makyajlarını kendileri yaparlar. Yeşilçam oyuncuları bunları
istemedikleri için mi prodüktörler tarafından istenmiyorlar
acaba?
Bir de kadın programı yapmaya başlayacaksınız. Onun içeriği
nasıl olacak?
Temmuz’un sonlarında başlayacak. Sadece Kıbrıs’ta yayınlanacak. Çok
keyifli olacağına inanıyorum. Ajitasyon yok. Kadına dair bilgiler
olacak. Uzman konuklar alacağım; sağlık, spor ve hukuk alanında
bilgiler vereceğiz. Sanatçı konuklarımız da olacak. Programın
içinde ben de spor yapacağım. Türkiye’de ilk kadın programını yapan
benim; daha sonra bu tarz programların devamı geldi.
Sizden sonra yapılan programları nasıl
buluyorsunuz?
Derya Baykal’ın programını çok
beğeniyorum. Diğerlerinin hepsinde bir ajitasyon var; kadınları
ekrana çıkartıp ağlatıyorlar, sonra o kadınları takip etmiyorlar.
Bu konuda bir tek kişiyi çok beğenirim; Müge Anlı... Aldığı konuğu
sonuna kadar takip ediyor. Birçoğu, sanatçılarımızı da kullandı.
Serpil Örümcer ağlaya ağlaya kaç kanal dolaştı. Ne yaptılar ona?
Hâlâ boncuk satıyor.
TORUN KEYFİ BİR BAŞKA
1995 yılında kaybettiğiniz eşiniz Yılmaz Zafer’in anısına bir proje
yapmayı düşünüyor musunuz?
Onun yaşadıklarını anlatan
bir film yapacağım. Sanatçının ne durumda olduğunu anlatan bir film
olacak. Birkaç kişi toplanacağız. Ben anlatacağım, onlar
yazacaklar. Mümkün olursa filmi ben çekmek istiyorum ama ben
oynamayacağım. Oyuncu arkadaşlar da yavaş yavaş kafamda
şekilleniyor.
Kızınız Melek Zübeyde’nin 2 yaşında bir oğlu var. Anneanne
olmak size neler kattı?
Dünyanın en güzel şeyi...
Çocuğunuz olduğunda ona terbiye veriyorsunuz, bazı kurallar koymak
zorunda kalıyorsunuz. Tabii ki oyun oynuyorsunuz ama biraz da
otoriter olmak zorundasınız. Ama torunda böyle bir şey yok. Ben
onunla oynuyorum, onu şımartıyorum... Oğlumda hem anne, hem
babaydım, şimdi torunumla sınırsız bir keyif yaşıyorum.
ARTIK İLİŞKİLERDE RUH YOK
Hastalığı süresince eşiniz Yılmaz Zafer’in hep yanındaydınız. Şu
anki ilişkilerde aynı vefayı görüyor musunuz?
Ben, bir
insanın davranması gerektiği gibi davrandım. "İyi ve kötü günümüzde
birlikteyiz" diyorsak, onun kötü gününde de yanında olmalıyım. Her
insan bunu taşıyamıyor; ya korkup kaçıyorlar ya da insanlar artık
çok duygusuz olmuşlar. Sevgisiz, ruhsuz ilişkiler yaşanıyor.
SAVAŞ HERKESE ’BABA’ DİYORDU
Oğlunuz Savaş babasını hiç tanımadan büyüdü. Bu zor
dönemleri nasıl atlattınız?
Hiç kolay olmadı aslında. Küçükken çok zordu. Herkes bir babanın
peşinde koşarken o da adamların peşinden "Baba!" diye koşuyordu.
Herkese ’baba’ denildiğini sanıyordu. Küçüklükten beri babasının
mezarına onu götürdüm. Bana hep "Onu oradan çıkartalım. Kemiklerine
et koysunlar, ayağa kalksın" diyordu. Sonra ölümü öğrendi. Küçükken
çok zordu. Bir Babalar Günü’nde bana, "Babamı tanımıyorum. O yüzden
de bir tek baba deme özlemini hissediyorum" dedi. Babasının
filmlerini izliyor. Babasının arkadaşları ona babasını anlatıyor.
Ben de onu, babasını anlatarak büyüttüm.
Oyunculuğa ilgisi var mı?
Aslında gastronomi
okuyacak ama oyunculuk da yapmak istiyor. Bol bol film seyredip
kitap okumasını söyledim. Bu konuda onu yokladım ve oyunculuğa
yeteneği olduğunu gördüm. Savaş da hem çalışıp hem okumak
istiyor.
İBRAHİM TUTTUĞUNU KOPARAN İNATÇI BİRİ
İbrahim Tatlıses’in hastalık sürecinde hep yanında oldunuz. Onun
azmini nasıl değerlendiriyorsunuz?
İbrahim çok azimli
biridir. Tutuğunu koparan, inatçı bir adam... "Yaşayacağım ve bunu
başaracağım" dedi ve başardı. Aslında daha çok yeni... Allah
inşallah şifasını versin ama çok iyi gidiyor. Umarım her şey
düzelecek.
Derya Tuna’ya açtığınız hakaret davasıyla ilgili ne
söyleyeceksiniz?
O dava sonuçlandı. Hakim bir karar vermiş. Gerçi savcı suç unsuru
bulduğu için davayı açtı ama hakime göre öyle olmamış. Biz
yargıtaya gönderdik, bekliyoruz. Kararın bozulacağını tahmin
ediyorum. Eğer bu suç unsuru sayılmıyorsa, o zaman herkes herkese
istediğini söyleyebilir diye düşünüyorum.
ENGİN AKYÜREK YILMAZ’A BENZİYOR
Genç oyunculardan kimleri beğeniyorsunuz?
Beren Saat, Meryem Uzerli, Sanem Çelik, Deniz Çakır, Kıvanç
Tatlıtuğ ve Engin Akyürek’i çok beğeniyorum. Engin’i Yılmaz’a çok
benzetiyorum. Bazı bakışları, tavırları Yılmaz’ı çok andırıyor.
Zaten film için düşündüğüm isimlerden bir tanesi de o...
Peki filmde oğlunuz Savaş’a yer vermeyi düşünüyor
musunuz?
Olabilir. Düşünüyorum yani...
MERVE YURTYAPAN