Schindler'in Listesi
CHP’nin ön seçim coşkusu, kontenjan adayları o mu olacak bu mu derken dün bütün siyasi partiler adaylarını açıkladılar.
Şahsen bir parti içinde aktif olmasada naçizane ideolojik siyasi eğilim ve sempatilerim, isteklerim olmasına rağmen kendimi seçmen olarak bir partiye adanmış hissetmeyen sıradan bir seçmenim, hani bazılarının yüzen oy dedikleri kategori oluyor herhalde. Türkeş’e de oy verdim, Ecevit’e de ve Recep Tayyip Erdoğan’a da.
Şimdilerde kendi kendime olacak şey mi diye hayret ediyorum, Selahaddin Demirtaş'ı doğru bulanlardanım, hani eski alışkanlıkla adama oy vermesem vicdan azabı çekeceğim neredeyse, sözlerini o kadar yerinde ve samimi buluyorum.
MHP’nin Özdağlar, hele Durmuş Yılmaz gibi son derece mütevazi ve değerli bir bürokratı seçmesini doğrusu saygı ile karşılıyorum, ancak bazı siyasi bilgisi ve akidesi olmayan, siyaset yolunda en küçük emek harcamamış sadece parti bayrağını, basma kalıp kelimelerle çığırtkanlık yapmaktan öteye gitmeyen ve MHP ideolojisini 2 saatte kulaktan dolma ezberleyenler ile, bu değerli şahsiyetler yan yana getirilip nasıl listeye alındı?
Ak Parti’nin listesini samimi bulmadım, Texas Müslümanlarından Merve Kavakçı hısım akrabaları niye listede anlamadım. Doğrusu çok da derdim değil sonuçta seçimler Texas’da yapılmıyor.
CHP ise kelle koltukta özellikle yolsuzluklar, adaletsizliklere karşı ağır, sert muhalefet eden ve halkın tanıdığı 'kahraman'larından bazılarını feda etmiş görünüyor, sözünü esirgemeyen savcımız Ali Özgündüz yok, Umut Oran yok, Ankara’da ki dinleme merkezinin adresini açıklayan deli yürek Erdal Aksünger yok, meseleye isimler üzerinden gitmiyeyim çünkü kendilerini tanımam bile ama niye yoklar sorusunun cevabını o tatlı-sert uslubuyla Haluk Koç veremedi, dün Kılıçdaroğlu’nu beklerken yerine ekranlarda karşımıza çıkması da ayrıca sürpriz oldu.
Listeler bana Schindler’in listesi intiba (izlenimini) verdi, hani şu yüreklerimizi dağlayan Liam Neeson’un başrolünü oynadığı ve dünyada 321.2 milyon izleyici tarafından izlenen filim.
Ölüm kamplarında yürüyen kırmızı paltolu kızı filmin sonlarına doğru cesetlerin yüklü olduğu bir arabada kırmızı paltosundan tanımıştık kırmızı palto yaşam renginin, ışığının kaybolduğu o kamp günlerinde yönetmen Spielberg’in siyah beyaz çektiği filminin tek rengiydi, müthiş etkileyici bir filimdi nitekim yönetmen, senaryo, en iyi filim dahil 6,7 dalda Oscar aldı, yanılmıyorsam baş rol oyuncusu alamadıydı ödül!..
Konuyu hatırlarsak neden aday listelerini Schindler’in listesine benzettiğimi daha iyi anlatacağım.
Nazilere yakın bir iş adamı olarak gözüken Schindler Almanları Yahudi işçilerin çalışacağı bir emaye tencere fabrikası açmaya ikna eder, rüşvetler verir, asıl amacı Auschwitz-Birkenau ölüm kamplarına gönderilen insanlardan kurtarabildiği kadarının hayatını kurtarmaktır. Muhasabecisi Itzsak Stern işi organize etmesi ve finans sağlamasına yardım eder.
Filmin sonunda Amerika’lılar gelir esir işçiler özgür kalır, Nazi Almanya’sı kaybeder ve hayatta kalan işçiler Schindler’in kendileri için yaptıklarına tanıklık ederler ve ona içinde Talmut’dan şu sözler yazan bir yüzük hediye ederler ‘Bir hayat kurtaran bütün dünyayı kurtarmış sayılır’
İzlenimim şudur; bütün partiler sanki bir büyük koalisyon için listelerinde adaylar belirlemişler, ortak tek bir listede olabilirdi tek amaç Recep Tayyip Erdoğan’sız ama içinde Ak Parti’nin de olduğu, devri sabık olmayacak garantisi verilen bir meclis.
Bu meclis kimi, hangi ideolojiyi temsil ediyor olacak o kadar önemli değil gibi listelere bakınca pek farkları yok, tek amaç hayatta kalmak sanki.
Ne var ki Türkiye hayatta kalacakların temsil edileceği emaye fabrikası değil.
Elbette listelerde çok değerli çıkış yolunun bu olduğunu düşünen iyi niyetli insanlarda var, ama bir şeyler oturmamış.
Bu topraklar böyledir kendinden olmayanı, başkasını oturtmaz.
Hele ABD’ nin kurtarma formülleriyle 'United States Of Turkey' hiç olmaz.
İşin içinde seçenek, seçimin eksik olduğu tuhaf bir seçim bu.
Yaratılmak istenen algı bu mudur bilemem ince iş, ama hissedilen bu bakalım sonuçlara nasıl yansır.
Unutmayalım bu filimde ödülü oyuncular değil oyunu kuranlar almış filmi izleyenler ağlamıştı....
Sacit ASLAN
Şahsen bir parti içinde aktif olmasada naçizane ideolojik siyasi eğilim ve sempatilerim, isteklerim olmasına rağmen kendimi seçmen olarak bir partiye adanmış hissetmeyen sıradan bir seçmenim, hani bazılarının yüzen oy dedikleri kategori oluyor herhalde. Türkeş’e de oy verdim, Ecevit’e de ve Recep Tayyip Erdoğan’a da.
Şimdilerde kendi kendime olacak şey mi diye hayret ediyorum, Selahaddin Demirtaş'ı doğru bulanlardanım, hani eski alışkanlıkla adama oy vermesem vicdan azabı çekeceğim neredeyse, sözlerini o kadar yerinde ve samimi buluyorum.
MHP’nin Özdağlar, hele Durmuş Yılmaz gibi son derece mütevazi ve değerli bir bürokratı seçmesini doğrusu saygı ile karşılıyorum, ancak bazı siyasi bilgisi ve akidesi olmayan, siyaset yolunda en küçük emek harcamamış sadece parti bayrağını, basma kalıp kelimelerle çığırtkanlık yapmaktan öteye gitmeyen ve MHP ideolojisini 2 saatte kulaktan dolma ezberleyenler ile, bu değerli şahsiyetler yan yana getirilip nasıl listeye alındı?
Ak Parti’nin listesini samimi bulmadım, Texas Müslümanlarından Merve Kavakçı hısım akrabaları niye listede anlamadım. Doğrusu çok da derdim değil sonuçta seçimler Texas’da yapılmıyor.
CHP ise kelle koltukta özellikle yolsuzluklar, adaletsizliklere karşı ağır, sert muhalefet eden ve halkın tanıdığı 'kahraman'larından bazılarını feda etmiş görünüyor, sözünü esirgemeyen savcımız Ali Özgündüz yok, Umut Oran yok, Ankara’da ki dinleme merkezinin adresini açıklayan deli yürek Erdal Aksünger yok, meseleye isimler üzerinden gitmiyeyim çünkü kendilerini tanımam bile ama niye yoklar sorusunun cevabını o tatlı-sert uslubuyla Haluk Koç veremedi, dün Kılıçdaroğlu’nu beklerken yerine ekranlarda karşımıza çıkması da ayrıca sürpriz oldu.
Listeler bana Schindler’in listesi intiba (izlenimini) verdi, hani şu yüreklerimizi dağlayan Liam Neeson’un başrolünü oynadığı ve dünyada 321.2 milyon izleyici tarafından izlenen filim.
Ölüm kamplarında yürüyen kırmızı paltolu kızı filmin sonlarına doğru cesetlerin yüklü olduğu bir arabada kırmızı paltosundan tanımıştık kırmızı palto yaşam renginin, ışığının kaybolduğu o kamp günlerinde yönetmen Spielberg’in siyah beyaz çektiği filminin tek rengiydi, müthiş etkileyici bir filimdi nitekim yönetmen, senaryo, en iyi filim dahil 6,7 dalda Oscar aldı, yanılmıyorsam baş rol oyuncusu alamadıydı ödül!..
Konuyu hatırlarsak neden aday listelerini Schindler’in listesine benzettiğimi daha iyi anlatacağım.
Nazilere yakın bir iş adamı olarak gözüken Schindler Almanları Yahudi işçilerin çalışacağı bir emaye tencere fabrikası açmaya ikna eder, rüşvetler verir, asıl amacı Auschwitz-Birkenau ölüm kamplarına gönderilen insanlardan kurtarabildiği kadarının hayatını kurtarmaktır. Muhasabecisi Itzsak Stern işi organize etmesi ve finans sağlamasına yardım eder.
Filmin sonunda Amerika’lılar gelir esir işçiler özgür kalır, Nazi Almanya’sı kaybeder ve hayatta kalan işçiler Schindler’in kendileri için yaptıklarına tanıklık ederler ve ona içinde Talmut’dan şu sözler yazan bir yüzük hediye ederler ‘Bir hayat kurtaran bütün dünyayı kurtarmış sayılır’
İzlenimim şudur; bütün partiler sanki bir büyük koalisyon için listelerinde adaylar belirlemişler, ortak tek bir listede olabilirdi tek amaç Recep Tayyip Erdoğan’sız ama içinde Ak Parti’nin de olduğu, devri sabık olmayacak garantisi verilen bir meclis.
Bu meclis kimi, hangi ideolojiyi temsil ediyor olacak o kadar önemli değil gibi listelere bakınca pek farkları yok, tek amaç hayatta kalmak sanki.
Ne var ki Türkiye hayatta kalacakların temsil edileceği emaye fabrikası değil.
Elbette listelerde çok değerli çıkış yolunun bu olduğunu düşünen iyi niyetli insanlarda var, ama bir şeyler oturmamış.
Bu topraklar böyledir kendinden olmayanı, başkasını oturtmaz.
Hele ABD’ nin kurtarma formülleriyle 'United States Of Turkey' hiç olmaz.
İşin içinde seçenek, seçimin eksik olduğu tuhaf bir seçim bu.
Yaratılmak istenen algı bu mudur bilemem ince iş, ama hissedilen bu bakalım sonuçlara nasıl yansır.
Unutmayalım bu filimde ödülü oyuncular değil oyunu kuranlar almış filmi izleyenler ağlamıştı....
Sacit ASLAN