Sibel Tüzün sanatta geçen 20 yılını anlattı
Müzikteki 20'nci yılını 22 Aralık'ta başlayacak bir dizi konserle kutlamaya hazırlanan Sibel Tüzün, bir dönem adının 'seksi popçu'ya çıkmasından çok rahatsız olduğunu söylüyor...
Müzik kariyerindeki 20'nci yılını, bir
dizi konserle kutlayacak olan şarkıcı, söz yazarı ve besteci Sibel
Tüzün, konserlerin ilkini 22 Aralık'ta Ghetto'da verecek. Geçen 20
yılda müziğinin de, kendisinin de çok değiştiğini söyleyen Tüzün
ile konser projesini ve kariyerini anlattı.
Bu 20 yıl nasıl geçti?
Çabuk geçmiş! Aslında insan 20
yıl olmuş gibi hissetmiyor; sayıya bakınca fark ediyorsunuz bunu.
Ama güzel geçmiş bu yıllar. Bu 20 yılı; bir şekilde hep
istediklerini gerçekleştirerek, hayallerinin peşinden koşarak, 97
yılından beri de prodüktör ve şarkı yazarı olarak, tek başına
çalışarak geçirmek güzel bir şey. İnsana keyif veriyor
açıkçası.
Tek başınıza ayakta kalmaya çalışırken kendinizi Don Kişot gibi
hissetmediniz mi?
Çok hissettim. Ama Don Kişot olmak da
güzel bir şey... Sıradan ve başkalarına bağlı hayatlar
yaşayacağınıza kendi kararlarını verebilmek, biraz daha cesur
olmak, bunun sıkıntılarını da çekmek ama kimseye müdananız olmadan
yaşayan bir kadın olarak hâlâ ayakta durabilmek bence iyi bir şey.
Bu anlamda kızıma da iyi bir örnek olacağım herhalde.
ÜRETEREK MUTLU OLUYORUM
Şimdi gülümseyerek anlatıyorsunuz ama herhalde çok
kolay geçmemiştir geride kalan yıllar...
Belirli bir yaştan sonra, eğitimini bitirip profesyonel iş hayatına
atıldığında herkesin yaşadığı sıkıntılar muhakkak var. Ama müzik
yapabilmek, bir şeyler üretmek, o sözleri birlikte söylemek güzel
şeyler. Bunları düşününce yorgunluklar falan çok kalmıyor akılda.
Ama tabii ki işimiz her zaman parlak ışıklardan oluşmuyor. Benim
hayatım çok yoğun geçiyor. Ama bundan da mutluyum; ben çalışarak ve
üreterek mutlu olan bir kadınım.
Peki, bu 20 yılda müziğinizde nasıl bir değişim oldu?
90'ların başı, hepimizin hayatında birçok şeyin değiştiği bir
dönem. Türk pop müziği de 90'larda ciddi şekilde değişti. O
yıllarda benimle birlikte Aşkın Nur Yengi, Harun Kolçak, Sertab
Erener, Levent Yüksel, rahmetli Ajlan gibi isimler çıktı. Biz zaten
müzikle pişmiş insanlardık; hepimizin ya konservatuvardan ya da
piyasadan alt yapısı vardı. O dönem prodüktörler büyük isimlerin
yanı sıra bize de albüm yapmaya karar verdi. Çok naif albümler
yaptık. Ne yaptığımızı biliyor muyduk? Bilmiyorduk. Sevdiğimiz ve
istediğimiz şarkıları koyduk o albümlere. Hepsi de sound olarak
yüzü Batı'ya dönük işlerdi. Sonra yavaş yavaş hep beraber büyüdük,
hepimizin müziğe bakış açısı gelişti, değişti ve herkes kendi
tarzını buldu.
O ilk albüme baktığınızda, "Nasıl yapmışım, beni hiç yansıtmıyor
aslında" diyor musunuz?
Hayır, demiyorum. Belki de beni en
çok yansıtan albümdü o. Hiçbir şey bilmeden, tamamen
hissettiklerimizle yapmıştık çünkü. Hepimizin duyguları çok naifti.
Belki de o yüzden hepimiz tekrar geriye dönmek, şu anki
tecrübemizle o günleri yeniden yaşayabilmek istiyoruz.
Sonra siz rock'a yöneldiniz...
Aslında ben sadece
yorumcu olmakla yetinmedim ve müzik üretmeye karar verdim. Çünkü
söyleyeceğim sözlerim, aklımdan geçen bir sürü melodi vardı. Onları
üretirken de, bu bilinçli bir tercih değildi, rock parçalar çıktı
ortaya. Ki zaten benim müzikal altyapımda rock vardı. Bir de ben
müziği çok farklı tarzlara bölünmüş, ayrılmış şekilde görmüyorum.
Müzik üreten birisi her tarzı üretebilir ve bunu yorumlayabilir
bence. Bir de hiçbirimiz aynı kalamayız, zaten de kalmamalıyız. 16
yaşımızdaki gibi kalsaydık korkunç bir durum olurdu! Dolayısıyla
değişik projelere imza atmak beni heyecanlandırıyor ve
besliyor.
ÖYLE BİR EMEK HARCAMADIM
Sibel Tüzün deyince akla gelen ilk algılardan biri
de "Çok güzel, çok seksi kadın..." Siz bundan hiç rahatsızlık
duydunuz mu?
Çok sıkıldım! Çünkü benim uğraşım güzel
olabilmek adına değil. Benim işim modellik olsa ya da görsellikle
ilgili başka bir iş yapıyor olsam, o zaman ona emek harcıyor
olurdum. Onun sonucunda da böyle bir şey söylenmesi insanın hoşuna
giderdi. Ama benim öyle bir yönüm olmadığı için çok sıkıldım. Bir
dönem göbek adım gibi olmuştu, 'Seksi popçu Sibel Tüzün' şeklinde
anılıyordum. Bir-iki kere söylenince beğenilmek herkesin hoşuna
gider ama böyle göbek adı haline gelince gerçekten çok canımı
acıttı, hiç hoşlanmadım.
O zaman vücudunuza yaptırdığınız dövmeler biraz da isyanınızın,
başkaldırınızın sonucu olabilir mi? Olabilir. Oturup da
psikiyatristle "Bu neden böyle?" falan diye konuşmadım ama olabilir
tabii, çok sıkılmıştım çünkü. Benim uğraştığım, inandığım işten çok
başka bir yere gitti olay.
Aslında bunun ekmeğini çok güzel yiyebilirdiniz...
Yenirdi herhalde de niye istemediğiniz, tercih etmediğiniz ve
hoşlanmadığınız bir hayatı yaşayasınız ki?
HEP KAFASININ DİKİNE DİKİNE
GİDEN BİRİYİM
Her şeyle kendiniz ilgileniyorsunuz. "Keşke karşıma çok iyi bir
prodüktör çıksaydı da her şeyle kendim ilgilenmek zorunda
kalmasaydım" diyor musunuz?
16 yaşımda, Ahmet Ertegün gibi
dünya çapında biri çıksaydı karşıma, belki farklı bakardım ama her
koşulda, bu yaşıma geldiğimde, kendi yönümü kendim çizmek
isterdim.
Yani mecburiyetler sizi tek başınıza savaşmak zorunda bırakmadı,
bu biraz da kendi tercihiniz...
Tabii ki! Ben kafamın dikine dikine giden, birtakım şeylere kendi
karar vermek isteyen, belki zor yollardan geçen, belki daha çok
çalışan ama bunlarla daha mutlu olan bir kadınım.
20'nci yılınızı kutlayacağınız konserler nasıl olacak, biraz
anlatır mısınız?
20'nci yıl konserlerine 22 Aralık'ta
Ghetto'da başlıyoruz. Konserler 92'den bu yana yaptığım tüm müzik
tarzlarını kapsayacak. Ama şarkıları kronolojik sırayla
söylemeyeceğim. Mmükün olduğu kadar çok şarkı söylemek istediğim
için bazı şarkıları birleştirip potpuri haline getirdim. Bir de çok
alıştığınız, eskiden beri dinlediğiniz bazı parçaların yeni
versiyonlarını hazırladık. Arkada da projeksiyon perdesinde zaman
tüneline gireceğiz, 90'larda dolaşacağız. Konserleri Anadolu'ya da
taşımak için değişik illerdeki salonlara bakıyoruz. 2012'de
konserlerin sayısını 20'ye tamamlamak istiyorum; ismiyle müsemma
olsun.
ESTETİK OPERASYONA MECBUR KALMAYAYIM
Müzikte 20 yılı geride bıraktığınızı göğsünüzü gere gere
söylüyorsunuz. Bir kadın olarak yaşınız da ortaya çıkacak diye
çekinmiyor musunuz?
Zamanı durduramazsın, durdurabilen de
yok zaten!
Ama sizin gibi göğsünü gere gere çıkıp söyleyen de pek
yok.
Ben bunda bir sakınca görmüyorum. Benim ilk albümüm
92'de çıkmış. Yani aşağı yukarı iki jenerasyon benim ilk albümüm
çıktıktan sonra hayata gelmiş. Şimdi üçüncü jenerasyon gelecek.
Dördüncü jenerasyon beni hâlâ aktif bir şarkıcı olarak görecek mi
bilmiyorum, çok da tercih etmiyorum açıkçası. Çünkü belli bir
dönemden sonra benim yapmak istediğim başka şeyler var. Daha
faydalı olacağım, daha başka alanlarda üreteceğim şeyler var; artık
yavaş yavaş onlara yönelmeyi planlıyorum.
"Bana üç jenerasyon yeter" diyorsunuz yani...
Evet. İşin
çalışma kısmı hiç sıkıntılı değil ama kuaförlerde saatlerce zaman
geçirmek, saatlerce makyaj yaptırmak, estetik operasyonlara mecbur
falan kalmak bana zor geliyor.
DÖVMELERİMİN ANLAMI BANA ÇOK UYUYOR
Dövmelerimden hiç sıkılmadım. Hepsi anlam olarak bana
çok uyuyor. Bir tanesi güneş tanrısı Ra'nın gözü ve ben güneş
ışığını çok severim. Bir tanesi de, Amazon kadınlarının savaşa
giderken taktıkları bakır pazubantları temsil ediyor. Bir de küçük
bir nazar boncuğum var. Gerçekten kişiliğinize uygun bir şey
seçerseniz, dövmeden hiçbir zaman sıkılmazsınız diye düşünüyorum.
Ama sevgilinizin adını yazdırmayın bence!
Eylem Bilgiç