Sık grip mi oluyorsunuz?..

Sık grip mi oluyorsunuz?..

Sık grip mi oluyorsunuz?..

Griple ilgili “doğru” sandığımız “yanlış” bilgilerimiz nedeniyle de hastalığın solunum yollarında ciddi tablolar oluşturmasına yol açabiliyoruz. Gribi kısa sürede atlatmamız için yapmamız gereken şey ise öncelikle zaman kaybetmeden bir doktora başvurmak ve bol bol istirahat etmek olmalı!

Grip, influenza virüslerinin yol açtığı ve bulaşıcı özelliği olan bir hastalık. Her yıl toplumun yüzde 15’ini etkileyen grip, belirtileri soğuk algınlığı’ ile karıştırıldığı için basit bir solunum yolu enfeksiyonu olarak değerlendiriliyor. Oysa sanılanın aksine bu hastalık özellikle riskli gruplarda çeşitli organizmalara yayılarak ciddi solunum yolu komplikasyonlarına doğru ilerleyip, ölümcül olabiliyor. İşte bu yüzden hastalığın organizmaya yayılmasını veya üst solunum yollarındaki bir bölgeye kalıcı olarak yerleşip kronikleşmesini engellemek çok önemli. Ancak grip hakkındaki yanlış inanışlar tedavi sürecini aksatabiliyor ve hastalığın ilerlemesine yol açabiliyor. Acıbadem Bodrum Hastanesi Kulak Burun Boğaz Uzmanı Dr. Alp Korkut Perçin, griple ilgili ‘doğru’ sandığımız 8 ‘yanlışı’ anlattı.

1.Yanlış: Grip aşısı grip yapar
Doğrusu: Bu yanlış görüş bazı duyarlı kişilerde aşı olarak verilen virüs proteinine vücudun ateş yükselterek verdiği savunma yanıtından kaynaklanıyor. Grip aşısı o yıl enfeksiyon yapması Dünya Sağlık Örgütü tarafından öngörülmüş olan virüslerin antijenlerinden ya da inaktive edilmiş hallerinden oluşuyor. Özetle grip aşısının enfeksiyon yapıcı özelliği olmuyor. Aşı sadece vücut savunmasına virüsü zaman kaybetmeden yenebilmesi için bazı özelliklerini önceden tanıtma işlevi görüyor. Aşı sayesinde salgın yapabilecek virüsü önceden tanımış olan savunma sistemimiz de aşı olmayan kişilere göre daha hızlı savunma yanıtı vererek hastalığı yayılmadan yenebiliyor.

2.Yanlış: Maske takmak gripten korur
Doğrusu: Havada asılı kalabilen damlacık enfeksiyonları duyarlı kişilerde enfeksiyona neden oluyor. Bunu ağız ve burnu kapatan maskelerle yüzde 95 oranında korumamız mümkün. Ancak cilt teması, öpüşmek ve hastanın kullandığı malzemeler ile temas da gribin bulaşmasına neden olan diğer yayılma şekilleri ve bunlar maske takmakla engellenemiyor.

3.Yanlış: Tedavide mutlaka antibiyotik kullanmalı
Doğrusu: Bu yanlış görüşün kaynağı, hem bakterilerin hem de virüslerin rol aldığı karışık enfeksiyonlarda antibiyotik vermeden klinik tablonun düzelmemesi olabilir. Antibiyotik, hücre dışı enfeksiyon etkeni olan bakterilere karşı güçlü bir silah. Ancak hücre içi mekanizmaları kullanarak üreyen virüslere karşı etkisiz kalıyor. Hastanın muayenesindeki genel klinik durumu, laboratuar değerleri ve enfeksiyonun olduğu şüphelenilen bölgeden alınan kültür sonuçları, doktoru enfeksiyon etkeni konusunda bir sonucu götürüyor ve antibiyotiğe başlanıp başlanmayacağı belli oluyor.

4.Yanlış: Aşı yaptırınca grip olunmaz
Doğrusu: Grip aşısı Dünya Sağlık Örgütü’nün salgın yapmasını öngördüğü virüslere karşı bağışıklık sağlıyor. Dolayısıyla bu öngörü dışında salgın yapan virüslere karşı etkili olmuyor. Aynı zamanda aşı olduktan sonra grip aşısının etkisini gösterebilmesi için 2- 3 haftalık süreye ihtiyaç var. Bu nedenle aşının sonbaharın başında salgınlardan önce yapılması gerekiyor. Aksi halde yanıtın oluşması için geçen 2-3 haftalık sürede enfekte olanlar hastalıktan korunamıyor.

5.Yanlış: Göğse krem sürmek öksürüğü hafifletir
Doğrusu: Öksürük gribin belirtilerinden birini oluşturuyor. Ancak öksürüğün nedeni bulunmadan, ilaçlar dahil her türlü öksürük tedavisi fayda sağlamıyor. Neden ortadan kakmadıkça öksürük kesilmediği gibi teşhis süresince zaman kaybedildiği için tedavi de gecikiyor. Örneğin basit bir üst solunum yolu enfeksiyonu nedeniyle oluşan geniz akıntısına bağlık öksürük aslında bu akıntının akciğere bulaşmasını engellediği için faydalı. Bu aşamada öksürüğü kesici tedaviler bu doğal refleksi durduruyor ve enfeksiyonun akciğere de bulaşmasını sağlayarak daha ciddileşmesine neden oluyor.

6.Yanlış: Sirkeli su ateşi düşürür
Doğrusu: Sirkeli su tatbiki ve benzer metotlar hastaların rahatlamasını sağladıkları ve geçici olarak ateşi indirdikleri için böyle yanlış bir görüş oluştu.

Ateş düşürmek için bu metotların kullanılmasının sakıncası, maddelerin sudan farklı olarak kan damarlarını büzdükleri için ateş düşer gibi olsa da, bu etki geçtikten sonra daha da fazla yükselerek tehlike oluşturması. Ateşe neden olan yabancı etken tanımlanmadıkça ateş kalıcı olarak düşürülemiyor. Ancak yüksek ateş vücudun duyarlı dokularında hasar oluşturabiliyor. Bu nedenle teşhis konulana kadar ateşe bağlı su kaybını telafi etmek için hastaya bol su verilmeli ve yatak istirahatı sağlanmalı. Ayrıca su tatbiki ya da duş aldırma yoluyla ateş düşürülerek sınırlı bir süre kontrol altında tutulmalı.

AKŞAM İNTERNET SİTESİ



Konular Kadın / Bakım