Sizi ne yönetiyor: Duygular mı hisler mi?
Sizi ne yönetiyor: Duygular mı hisler mi?
Hislerimizin söylediğini, bize anlattıklarını çoğu zaman
duyamıyoruz. Düşüncelerimizin sesi o kadar yüksek ki, onun tatlı
mırıltısı arkada kalıyor.
Düşünceleri duyguya, davranışa dönüşmeden farket!
Bugünkü dersimiz matematik olsun. Bu formülü bilen var mı? 3D x 1F = H.
Ben bu aralar 3D x 1F = H uygulamasındayım. O da ne şimdi dediğinizi duyar gibiyim. Bir çeşit formül. Çok işe yarıyor. Ben buldum. Size de anlatacağım:
(Önce bir bakalım his ve duygu tam olarak nedir? His, özümüzden gelir. Zihin devrede yokken, bir şeyle ilk defa karşılaştığımızda bir benzetme olmaksızın, bir öncesi, sonrası olmadan sadece o ana özel doğan duygulardır. Bu duygular özden gelir, öze gider. Saf ve katıksızdır. Değişime uğramazlar.
Duygu, bir hissin zihinde yarattığı, düşüncelerden, geçmiş davranışlardan, öğretilerden etkilenen bilinçli hislerdir. Bu duygular üzerine düşünüldükçe, başka senaryolar eklendikçe oluşan yeni düşüncelere ve davranışlara göre şekil değiştirirler. Düşünceler davranışları, davranışlarsa duyguları getirir.)
Gün içinde elimde telli sopamla düşüncelerimi avlamaya çalışıyorum. Düşüncelerim benden habersiz bir şekilde duyguya dönüşmesinler, kendimi istemediğim davranışların içinde bulmayayım diye…
Duygular olaylara verdiğimiz tepkilerdir. Asıl belirleyici olan hislerdir. Hislerini fark et!
Düşüncelerime takılıp gidiyorum bazen... Olaylar karşısında oluşan tepkilerim arkasından bir bakıyorum, düşüncelerim duygu selini de getirmiş. Kendimi kızarken, ağlarken, endişelenirken buluyorum. Sonrasındaki davranışlarım da bu duygularımı yansıtıyor. Oysa ki aslında içimde, özümde mutluyum, neşeliyim. Sahip olduğum her şeye şükretmekteyim.
O zaman ne oluyor da duygular hisleri bastırıyor?
Sizin hiç birine çok kızıp, küsüp konuşmadığınız oldu mu? Aslında o kişiyi bir taraftan da seviyorsunuz değil mi? Ama gel gör ki davranışlardan bunu anlamak pek mümkün olmaz...
Ben bu duyguları farklı kimliklerimde yakaladım. Her kimliğimdeki ustalık derecem benim davranışlarımın duygularımdan mı yoksa hislerimden mi etkileneceğine karar veriyor. Örneğin; düşüncelerim tam evden çıkacakken üzerime boyalı elleriyle atlayan minik kızım hakkında üzerimi kirlettiğini, leke yaptığını söyleyince peşi sıra gelen duygu kızgınlık oluyor. Oysa ki ona olan hislerim öyle güçlü bir sevgi ki bu düşüncenin getirdiği duyguya takılmıyorum. Davranışlarımda hislerim ağır basıp, üzerimi cici kızıma gülümseyerek değiştirebiliyorum.
Ama gel gör ki başka bir kimliğimde, örneğin eş kimliğimde aynı olgunluğu eşime karşı gösteremiyorum. İlişkimiz sırasında herhangi bir beklentim gerçekleşmediğinde yaşadığım hayal kırıklığıyla gelen duygular çoğu zaman hislerimin önüne geçiyor.
Farkındalığın ışığı gel de yolumuzu aydınlat !
Duygular olmazsa olmazlardır. Onlar eksik olunca yoğurtsuz, sossuz mantı; tuzsuz, şekersiz, üzeri malzemesiz aşure nasıl olursa yaşam da öyle olur. Peki duygulardan vazgeçemiyorsak onların kaliteli duygular olması için ne yapacağız? Keyif, neşe, çoşku, aşkı nasıl yaratacağız?
Kısacası içimizdeki duygu trafiğini nasıl kontrol edeceğiz, düşüncelerin yarattığı bu trafik akışını nasıl, ne şekilde düzenleyeceğiz?
1996’da İngiltere’de yapılan bir çalışmaya göre insan zihni uyanık kaldığı 12 saatte ortalama 60.000 düşünce üretebiliyor. Peki sen, zihnindeki düşünce trafiğinin farkında mısın?
Düşüncelerimizi ustaca yönetmek lazım. Yoksa kaosu düşünebiliyor musunuz? Kendimizi hiç de hissetmediğimiz duyguların içinde buluruz ve onların yarattığı deneyimleri yaşarız.
İnsan düşünerek olmuş ya da olabilecekler hakkında yazdığı senaryolara o kadar inanıyor ki, olmayan bir şeyi olmuş gibi varsayıp, o düşüncenin duygusunu yaşıyor. Örneğin: Endişe duygusu... Daha olmamış bir olay hakkında olmuş gibi karar verme ve durumun karşılığı olan hissi yaşama değil midir?
Bazen de yaşadıktan sonra üzerinde düşüne düşüne mantıkla karar verdiğimiz, yeniden yazdığımız senaryolar var. Ve bu senaryolara ait duygular; kızgınlarımız, pişmanlıklarımız, keşkelerin ortaya çıktığı senaryolardan bahsediyorum. Sonra da akıllı akıllı diyoruz ki, o sırada fark etmemişim.
Belki de yaşarken hiç de o duyguda değildik. O sırada düşünmeye fırsatımız yoktu. Sonradan akıllıca düşününce ise pişman olduğumuza, kızdığımıza karar verdik. Oysa dikkatten kaçırdığımız, göz ardı ettiğimiz bir şey var: Hislerimiz... Onun ne dediğini, bize anlattıklarını çoğu zaman duyamıyoruz. Düşüncelerimizin sesi o kadar yüksek ki, onun tatlı mırıltısı arkada kalıyor.
Unutmamak lazım; ana kumanda merkezimiz hislerimiz, farkındalık polisi trafiği onun için düzenliyor. Yolları hislerimizin farkına varmamız için açıyor.
Bunun için benim önerim farkındalığımızı bir trafik polisi edasında çağırmak ve düşüncelerimizin arasına koymak. Böylelikle düşüncelerimizi durdurarak gerçek hislerimizin farkına varabiliriz.
3D (Düşünce, duygu, davranış) x 1F (Farkındalık ) = H (His )
Hislerinin farkında olman dileğiyle,
Sevgiyle yazdım,
Saba Deniz
pudra.com