Sizin aşkınız hangisi
Sizin aşkınız hangisi
şk, belki de insanoğlunun en çok peşinde koştuğu duygu. Ama aşktan
aşka da fark var; kimi kısa zamanda başlayıp saman alevi gibi
yaşanıp bitiyor, kimi uzun yıllar sürüp gidiyor.
Tarih boyunca romancılar, şairler, düşünürler, sanatçılar aşktan
ilham aldı. Aşk hakkında sayısız eser yaratıldı, yaratılmaya devam
ediliyor. Ama aşk yalnızca sanatçıların konusu değil. Bilim
insanları da son 50 yıldır sistematik şekilde aykı inceliyor.
Psikologlar, âşık olmanın insan duygu, düşünce ve davranışındaki
etkilerini daha iyi anlamak için modeller geliştirirken;
nörologlar, aşkın psikobiyolojik kökenini keşfetmek adına önemli
deneyler yapıyor. Bilim, insanlarla hayvanları kıyaslayarak,'hangi
organik süreçler aşkın doğasını idare ediyor' sorusuna yanıt
vermeye çalışıyor.
"Artık günümüzde aşk bilimi üzerine kitaplar yazıyor, sempozyumlar
düzenliyor hale geldik" diyen Psikolog Orhan Öztürk, aşkın 7 tipi
olduğunu söylüyor. Öztürk, "Aşkın 7 hali"nin yüzlerce aşk
kuramından yalnızca biri olduğunu da belirtiyor ve aşkın türleri
hakkında şunları söylüyor:
"Platonik aşklar, patolojik (hastalıklı) aşklar, karasevda gibi
durumlar haricinde aşk, iki kişi arasında yaşanan ortak bir süreç.
Aynı âşıklar gibi aşklar da doğuyor, büyüyor, şekil değiştiriyor ve
ölüyor. Bu aşklarda üç farklı özellik ve bu özelliklerin birbiriyle
ilişkisi 7 aşk tipini ortaya çıkarıyor. Bu üç özellik şöyle
sıralanıyor: Yakınlık, Tutku ve Bağlılık. 7 aşk tipini daha iyi
anlayabilmek için bu üç temel özelliğin daha detaylı bilinmesi
gerekiyor.
Yakınlık: Taraflar arasında kurulan karşılıklı duygusal bağ olarak
ifade ediliyor. Yakınlık özelliği sayesinde ilişkide sıcaklık,
samimiyet, duygusal destek, iletişim, anlayış, huzur, beraber
geçirilen zamandan keyif alma durumları gelişiyor.
Tutku: Tutku aşkın psikofizyolojik boyutu olarak tarif ediliyor.
Heyecanlanma, sevgilinin yanında olunca soluğun kesilmesi, kalp
çarpıntısı, genel bir uyarılmışlık hali, enerji artışı, erotizm,
fiziksel çekicilik, dikkatin sevgiliye odaklanması ve takıntılı
şekilde sevgiliyi düşünme gibi özelliklerle kendini belli
ediyor.
Bağlılık: Çiftler arasındaki karşılıklı bağımlılık, her şeye rağmen
birlikte olmayı isteme, ortak bir hayat hedefi oluşturma ve
sürdürme özelliği olarak açıklanıyor.
Psikolog Orhan Öztürk'e göre, işte bu üç temel özellikten her
birinin tek başına veya diğer özelliklerle birlikte bulunması
durumlarında 7 farklı aşk tipi oluşuyor. Öztürk, aşkın hallerinin
özelliklerini ise şöyle özetliyor:
SADECE "BAĞLILIK" (BOŞ AŞK)
Tutku ve yakınlığın olmadığı, sadece hayat birlikteliğinin olduğu
beraberliklerdir. Bu durum özellikle görücü usulü ile evlenme ve
beşik kertmeliğin yaygın oluğu toplumlarda (ve tabii ki ülkemizde)
sıklıkla görülüyor. Bu tip 'boş aşk'lar ilerleyen dönemlerde diğer
özelliklerin etkilenmesiyle şekil değiştirebiliyor; aynı şekilde
dolu aşklar da zamanla tutku ve yakınlık boyutunu yitirip 'boş
aşk'a dönüşebiliyor.
SADECE "TUTKU" (DELİ DOLU AŞK)
Genelde çoğu aşığın ilk planda ve en heyecanlı hissettiği, cicim
aylarının deli dolu yaşandığı, desteğini erotizm ve cinsellikten
alan aşk. Yakınlık özelliği de geliştiğinde bu deli dolu aşklar
romantik aşklara evrimleşiyor; aksi taktirde yakınlığın ve
bağlılığın olmadığı durumlarda genellikle kısa sürüyor. Bu kişiler
birkaç gün veya hafta evli kalıp hemen boşanma davası açabiliyor ya
da 40'lı yaşlarında beşinci eşinden de ayrılabiliyorlar.
SADECE "YAKINLIK" (ARKADAŞÇA AŞK)
Yakınlık ve hoşlanma dışında tutku içermeyen, uzun süreli olmayan
aşklar. Bu tip aşkta taraflar genellikle partnerlerine ilişkin
cinsel çekim hissetmezler. Arkadaşça aşklarda kısa süreli iyi
anlaşma, "kardeş gibi sevme", geçici heves, bittiğinde hemen unutma
ama hatırlandığında saygı duyma gibi hallere sıklıkla
rastlanıyor.
"YAKINLIK" VE "TUTKU" (ROMANTİK AŞK)
Hem fiziksel çekimin hem de ruhani çekimin yoğun hissedildiği
aşklar. Romantik aşklarda duygu yoğunluğu ve sevilen kişinin
arzulanması ilişkinin dolu dolu hissedilmesine sebep oluyor.
Geçmişteki unutulmayan aşk deneyimleri genellikle bu tip aşklardan
kaynaklanıyor. Ancak ne fiziksel çekicilik ne de yakınlık hissi,
ilişkinin kalıcı olması açısından tek başına yeterli olmuyor.
"YAKINLIK" VE "BAĞLILIK" (DOSTLUĞUN PAYLAŞILDIĞI
AŞK)
Çiftlerin birbirine yoğun yakınlık hissettiği, saygı ve sevgi
çerçevesi içinde her türlü duygusal ve düşünsel paylaşımın
engellenmeden yaşandığı, ancak fiziksel çekimin olmadığı aşklar.
Uzun yıllar evli kalıp hiç münakaşa etmeyen, dışarıdan bakıldığında
resmiyet görünümünün belirleyici olduğu, dengeli ve tutarlı
birliktelikler sıklıkla bu tip birlikteliklerde görülüyor.
Zamanla arzu ve fiziksel çekimin azaldığını hisseden çiftler de
dostluğun paylaşıldığı aşk evrenine geçiş yapabiliyor. Bu tip
durumlarda sadakatsizliklere de sıklıkla rastlanıyor. "Eşimi çok
seviyorum ama artık bir şey hissetmiyorum" veya "30 sene
beraberlikten sonra artık çekim hissedemiyorum" tarzı ifadelerin
bulunduğu bu aşklar kimi zaman aşırı kıskançlıklara da gebedir.
"BAĞLILIK" VE "TUTKU" (ARZU DOLU AŞK)
Beraberliği ve evliliği uzun süre devam ettirmenin altındaki temel
dürtünün 'arzu' olduğu aşklar. Yakınlık faktörünün olmaması bu tip
ilişkilerde ihtilafların ve tartışmaların belirgin olmasına yol
açıyor, çünkü taraflar genellikle anlayışsız, bencil, yapıcı
iletişim becerilerinden yoksun ve sabırsız oluyorlar.
"TUTKU", "YAKINLIK" VE "BAĞLILIK" (EKSİKSİZ
AŞK)
Her üç boyutun da tamam olduğu, ideal aşklar. "Mükemmel çift, ruh
ikizi, hayatımın aşkı" ve benzeri tanımlamaların yapılabilmesi için
tutku, yakınlık ve bağlılık boyutlarının eksiksiz şekilde beraber
bulunması zorunlu sayılıyor. Eksiksiz aşk, âşıklara müthiş bir
ilişki deneyimi sunuyor. Eksiksiz aşkı elde etmenin zor, ancak
devam ettirmen daha da zor olduğu biliniyor. İlişkiyi canlı tutmak
için çaba sarf etmek, özverili olmak, etkili ve empatik iletişim
sağlamak, sürprizlere açık olmak, cinsel açıdan aktif olmak, saygı
ve anlayışı her şeyden üstün tutmak gerekiyor.