Sosyal medyaya ne kadar güvenebiliriz?..
Twitter'da atılan mesajlarla kimisinin sözde solunum yetmezliğinden, kimisinin ağır bir trafik kazasından veya suikastten öldüğü duyuruldu.
Mihail Gorbachov, Margaret Thatcher, Barack Obama, Bill Cosby,
Eddie Murphy, Madonna, Tiger Woods, Metin Akpınar, Halit Akçatepe
ve Münir Özkul gibi farklı isimlerin ortak bir özelliğinin olduğunu
biliyor muydunuz?
Bu ünlü isimleri ortak bir noktada buluşturan özellik hepsinin
Twitter’da en az bir kez ölmüş (!) olması. Twitter’da atılan
mesajlarla kimisinin sözde solunum yetmezliğinden, kimisinin ağır
bir trafik kazasından veya suikastten öldüğü duyuruldu.
Bu haberlerin doğru olmadığı bir süre sonra ortaya çıksa bile, yalan haberlerin küçük bir ateş parçasının kupkuru odunları hızla yaktığı gibi Twitter ve sosyal mecralarda yayılması gerçekten dikkate değer bir durum.
Aslında sosyal medya sadece bir eğlence alanı olsa bu tür haberlerin pek de bir önemi olmayacak. Ama bir çok insanın artık haber almak için sosyal medya araçlarını kullandığını düşündüğümüzde durum oldukça ciddi gözüküyor.
Üstelik sosyal mecralarda bazen öyle bilgiler paylaşılıyor ki, bu bilgilerin hangisinin doğru hangisinin ise yanlış olduğunu anlayabilmek bir uzmanlık gerektirmekte. Örneğin geçtiğimiz hafta yaşanan Arakan müslümanlarına yönelik saldırı haberlerinde bunun benzeri bir durumla karşılaştık.
’Budistler öldürdükleri Müslümanları yakmaya hazırlanıyor’ yazısıyla Facebook ve Twitter’dan
paylaşılan bir fotoğraf öylesine şiddetliydi ki gören herkesde bir infial duygusu uyandırdı. Fakat işin aslı sonradan çıktı ki, o fotoğraf 2010 yılında Çin’de yaşanan depremde ölenleri kendi dini inançlarına uygun olarak yakmaya hazırlanan Tibetli Budistlere aitti.
Bir başka fotoğrafta ise katledilen Müslümanlar sahilde yere dizilmişti. Ama bu fotoğrafın da 2004 yılında hükümetle çatıştıktan sonra tutuklanan Taylandlıları gösteren Reuters imzalı bir fotoğraf olduğu ortaya çıktı. Budistlerin yaktığı müslümanlara ait olduğu iddia edilen bir başka fotoğraf ise aslında Nijerya’da yaşanan bir petrol borusu patlaması sonrasında çekilen bir görüntüydü. Olayda yaklaşık 200 Nijeryalı yanarak hayatını kaybetmişti.
Sonradan ortaya çıktı ki, evet Arakan müslümanlarının saldırıya uğradığı doğruydu, bölgede ağır insan hakları ihlalleri olmaktaydı ama görenlerde infial duygusu uyandıran bu fotoğraflar bambaşka olaylara aitti.
Geçtiğimiz haftasonu Twitter’da tartışılan iki olay da kitlesel provokasyonlara oldukça açıktı ve yalan yanlış bilgiler bir anda gündemin ana maddesi oluverdi.
Birinci olay, Şemdinli’de PKK ile çatışmaya giren güvenlik görevlilerinden 15’inin hayatını kaybettiği yönündeki haberdi. Malesef can kaybı ve yaralılar vardı ama gerçek sayı birileri tarafından maksatlı olarak abartılmıştı.
İkinci olay ise Malatya’nın Sürgü kasabasında yaşayan bir Alevi ailenin evinin 500 kişilik bir grup tarafından yakılmak istendiği şeklindeki haberdi. Twitter’da atılan mesajları okuyanlar, kasabada sanki iç savaş çıktığını düşünmeye başladı. Oysa bölgeye acilen giden CHP’li milletvekillerinden gelen haberler farklıydı. Olay münferit bir hadiseden kaynaklanıyordu ve ortam sakinleşmişti.
Kimileri sosyal medyayı bu tür yanlış haberler paylaşıldığı için suçlayabilir. İşin cilvesi şu ki bölgeye giden milletvekilleri, Twitter’da kızışan olayla ilgili ’yerinden’ bilgileri yine Twitter üzerinden paylaştılar. Attıkları mesajlarla konuyu takip edenlere ilk elden bilgi vererek spekülasyonların önüne geçtiler. Bu milletvekillerinin halkı doğru bir şekilde bilgilendirmek için sosyal medyayı kullanması suçun Twitter’da olmadığını göstermek adına yeterli sanırım.
Aslolan insan, aslolan bizim bu araçları nasıl kullandığımız.
Tıpkı bıçağın ameliyat masasında şifa, sokakta ise cinayet unsuru olması gibi insanla birlikte şekillenen bir araçtan bahsediyoruz. Su, ateş, hava nasıl bazen hayat bazen de ölümün sebebi oluyorsa, sosyal medyanın durumu da onu nasıl kullandığımıza bağlı olarak değişiyor.
Peki bu mecralarda kullanıcı olarak doğru ile yanlışı nasıl ayırd edeceğiz?
Burada birinci önemli nokta sosyal mecralarda gördüğümüz her bilginin doğru olmayabileceğini baştan kabul etmek. İkinci nokta bilgiyi veren kişinin kimliğinden emin olmak. Üçüncüsü haberi destekleyecek video veya fotoğraf var mı kontrol etmek, eğer varsa doğruluğunu tespit etmek. Dördüncüsü ise infial oluşturabilecek bir haber duymuşsak bunu farklı yerlerden teyid etmek.
Unutmamak gerek ki yalancı olan Twitter değil, malesef yeri geldiğinde onu kötülük için kullanmakta hiç de tereddüt etmeyen insan! Twitter ve diğer sosyal medya mecraları sadece birer araç; aslolan insan.
DENİZ ERGÜREL