Tek eşlilik sona mı eriyor?
Tek eşlilik sona mı eriyor?
Yaşam, dünyada var olduğundan beri aslında her tür kendi doğasının
gereklerini yapıyor. Kimisi sadece kendi sürüsündekilerle
çiftleşiyor, kimisi günde pek çok kez çiftleşiyor, kimisi eşini
uzun uğraşlarla seçiyor. Hayvanlara baka baka kafası karışan ve
“Acaba doğrusu tek eşlilik mi, çok eşlilik mi” diye düşünüp duran
da biz küçük insancıklarız işte. Hayatımız boyunca hepimiz “tek
eşli mi kalmalı” ve “çok eşli mi olmalı” meselesiyle farklı
şekillerde de olsa yüzleşiyoruz.
“Aşık Oldum”
Aşık Olunca Tek Eşli miyiz?
Aşık olan insan, ondan başkasını düşünemez. Kendinde onu görür;
vücudu, zihni, fikri, artık onun beğenisine sunulmak için değişir,
dönüşür ve biçimlenir. Bu tıpkı şunun gibidir; annesine kendini
beğendirmeye çalışan erkek çocuk için baba bir rakiptir, tersi ise
kız çocuk için geçerlidir. Yani aşk iki kişiliktir ve bir üçüncüye
yer yoktur. Üçüncü dışarıda kalmalıdır. Biz tek bir kişi ile
bütünleşmek isteriz ve o kişiyi bulmuşuzdur, o bize aittir artık.
İki kişilik bir evrendeyiz ve pekala tek eşliyizdir. Ancak garip
bir durum vardır burada, çift olmak illa ki üçüncü kişi ve
kişilerin varlığını gerekli kılar. Onları dışlamalıyız ki çift
oluşumuz ortaya çıksın. İşte bu, erkeğinizle geçireceğiniz en
güzel, en iyi dönemdir. Üçüncü kişiler sadece tatlı bir risk, sizin
birbirinize olan aşkınızın ispatı olarak vardır. Gerçek bir tehdit
değildir. Henüz…
“Ben Onu Aldatmadım ki!”
Aldatılınca Tek Eşli, Aldatmak İsteyince Çok Eşli
miyiz?
Eğer “biz” olmaya devam etmeye çalışan kendimizsek, sevgilimizin
üçüncü bir kişiye gidişi canımızı yakar. Bu, oyuncağını, anne veya
babasını paylaşmak istemeyen bir çocuğun tepkisinden farksızdır.
Ancak eğer “biz” olmaktan vazgeçen sizseniz, bu durum son derece
rasyonel ve karşı konulmazdır. İşte, tek eşlilik ve çok eşlilik
meselesinin ikiyüzlülüğü de burada yatmaktadır. “Aldatılan, kenara
atılan” olarak hissettiğimizde tek eşliliği; başkasına aşık olup
sevgilimizden ayrılmak istediğimizde ise çok eşliliği savunmamız
dürüstlük müdür? Aldatan kötü çocuk, aldatılan iyi insan değildir.
Bazen aldatan sırf korkusundan yapar bunu. Sevgilisinin ilgisinin
azaldığını fark eder ve terk edilmeden önce atağa kalkmak ister. Bu
nedenle, aldatmanın kendisinden ziyade, aldatmaya yönelten
sebepleri düşünmeniz daha doğru olur. Böylece eğer ilişkinizi
kurtarmak istiyorsanız ve tek eşlilik fanusunda biraz daha oksijen
olmasını istiyorsanız, bu konuda çabalayabilirsiniz. En önemlisi;
sonu gelmeyen tartışmalar ya da intikam alma çabalarına girmek sizi
ve ilişkinizi daha iyi bir yere taşımaz.
“Aşkımız Bitiyor”
Aşk Biterken Tek Eşlilik de Biter mi?
Aşk biterken neler olur? Bugüne kadar hep “biz” demişizdir, şimdi
“ben” demeler başlar. Belki de bunca zaman “biz” derken ikimiz de
aynı şeyi kast etmedik. Kadın için “biz” başka bir şey demekken,
erkek için bu sözcük başka bir anlam taşıyabilir. Bunca zaman iki
taraf da “biz” derken aslında “ben” ve “benim hayal ettiğim sen”
dediklerini fark etmeye başlarlar. İlişkide çatırdamalar
başlayınca, bir acı gerçek, başından beri kesin olan bir acı
gerçek, karşımıza çıkar: Aşk, aslında tek kişilik bir duygudur.
Evet aşk vardır, bunu inkar edemeyiz. Bunu damarlarımızda,
kalbimizde, midemizde, her yerimizde hissetmekteyiz ama ya bu aşk
sadece bize aitse? Platonik bir aşktan söz etmiyoruz tabii ki,
sadece iki kişinin aynı anda, aynı algıda, aynı düşüncede olmasının
imkansızlığından söz ediyoruz… İki kişi aynı anda, aynı şekilde,
aynı yoğunlukta yaşayamaz aşkını. Bizim tek eşlilik sandığımız şey,
aşkımızın sadece kendimize ait oluşundan başka bir şey değildir.
Acaba karşımızdaki kişi, sandığımız kişi midir? Aşk, yanılsamasını
gösterip, sevgilimizde sadece kendimizi gördüğümüz ayna kırılmaya
başladığında tek eşli dünyamız da çatırdar. Gördüğümüz kişi,
aslında sadece görmek istediğimiz kişidir. Hayal ettiğimiz
sevgilidir. Ama sonra birden onun hayal ettiğimiz gibi biri
olmadığını anlamaya başlarız. Aşkın gözü kördür ile kast edilenin
bir kısmı da bu olsa gerek. “Mutlu aşk yoktur” sözünün kaynağı da
buralarda bir yerdedir. Bu noktada taraflardan biri özgürlüğünü
ilan ederek, “biz” demekten vazgeçerek, diğerlerinin arasına
katılmaya can atmaya başlayabilir. İşte o zaman ayrılık çanları
çalmaya başlar. Aldatılmalar da…
“Aldatıldım”
Aldatmak Tek Eşli midir, Çok Eşli
midir?
Aldatma gerçekleştiğinde artık tek eşlilik meselesi zeminini
yitirmiştir. Ancak belki de yitirmemiştir. Eğer kişi, asıl
sevgilisi ile sevişmiyorsa artık, bu kez de gizli sevgilisi ile tek
eşli olmamış mıdır? İki veya daha çok kişi ile ilişkisini
sürdürüyorsa ancak o zaman çok eşlidir diyebiliriz. Tabii bunu
partnerleri de öğrenene ve bu duruma karşı çıkmayana kadar… Bu da
er geç öğrenilecektir. Belki de bizler zaman zaman tek eşli, zaman
zaman çok eşli olabilme potansiyeline sahip varlıklarız. Ancak
buradaki temel sorun, her iki durumun da çok uzun sürebilmesidir.
Binlerce istatistiğe göre aşkın ömrü iki yıl, kimisine göre ise
dört yıldır. Yani bilim insanlarına göre aşk, beyinde yaşanan
kimyasal bir değişikliktir. Şu halde eğer aşk kısa süreli geçici
bir durum ise, çok eşliliğin de uzun sürmesi beklenemez. Çok
eşlilik de içinde aşkı barındırdığına göre, bir durumdan ötekine
atlayarak yaşanır aşklar. Yani, tek eşli iken, aldatabildiğimize
göre ve çok eşli bir hayat yaşarken, tek eşliliğe geçmek
istediğimize göre her ikisine de ait değiliz. “Sadece aşık olan ve
aşık olduğu ile çiftleşmek isteyen varlıklarız (hatta hayvanlarız)”
diyenler de vardır. Basit ve bayağı görünse de, hormonların büyük
etkisini de görmezden gelemeyiz, değil mi?
“Aldatacak mı?”
Aşk mı Bitiyor Yoksa Sadece Macera Yaşama İsteği
mi?
Çiftlerden biri “biz” olmaktan çıkıp “ben” olmaya başladıysa, bu
aşk bitti mi demektir? Yani çok eşli olmaya, aşk bitince mi
başlarız? Bazen aşk bitince bazen de cinsellik karanlık yönünü
gösterince ve tatmini zor insan, huzursuz olmaya başlayınca…. Bazen
aşk bitmemiştir, sevgi ve ilişkiyi devam ettirme isteği vardır ama
bir başkasıyla da birlikte olma arzusu kendini göstermeye
başlamıştır. İşte bu noktada, kimisi buna karşı durup, ahlaki
olarak doğru olanı yaparak, o isteğin sönüp gitmesini bekler.
Kimisi de düşünmeden kendini heyecanın azgın sularına atar. Bu
duyguya karşı koyabileceğimiz fırsatımız vardır her daim; ya tercih
ederiz ya da etmeyiz. Tek eşli bir yaşama kendimizi inandırırsak,
çok eşlilik ihtimalleri karşımıza çıktığında suçluluk, vicdan azabı
gibi yakıcı durumlar yakamıza yapışır. Bir kerelik de olsa, çok
kerelik de, bir aldatma, kişiyi cennet görünümlü bir cehennemin
içine atıverir.
“Aldattı ama Affedeceğim, Erkek İşte Ne Yapsın? ”
Kadın Tek Eşli, Erkek Çok Eşli mi?
Erkeğiniz sizi aldattığında ya da gözü başkalarına kaydığında ve
onlarla takılıp, size geri döndüğünde, yaygın olarak kullanılan bir
cümle vardır: “İlk çağlardan beri erkek avcıdır, kadın ise
toplayıcı”. Yani erkeğin görevi, çok kişiyi döllemek, kadının
görevi ise evde onu beklemektir. İlk çağdan beri her toplumun
ataerkil olmadığı, anaerkil toplumların da çok yaygın olduğu gibi
bir gerçek vardır oysa. Kadının tek eşli olmasının istenmesi ise
miras meselesi nedeniyle; malların, başkalarından olma çocuklara
kaymaması içindir. Kadının doğurganlığı, erkeği her daim
korkutmuştur ve korkulan kadını zapt etmek için de onun tek eşli
olması gerekmektedir. Genlerimize işlemiş olan bu durumu
unutmamakta fayda var. Erkeklerin aldatmasının sebeplerinden biri,
yüzyıllardır süregelen bu inancın etkisiyle, güdülerini,
hormonlarını bastırmak için geçerli bir neden bulmak
istememeleridir. Erkeğin çok kadını döllemek istemesinin altında
yatan sebeplerden biri de, bir kadın tarafından ele geçirileceği
endişesidir. Bu durum kadında yanlış bir etki-tepki doğurur:
“Çapkın erkeği evcilleştiren tek kadın olma isteği”ne ve
hemcinslerini rakip görerek, neredeyse gözünü hırs bürür. Bizler,
bu durumu aşk ve tek eşlilik, erkeğin yaptığını ise ihanet sanarak
bu kısır döngüde boğulup gidebiliriz.
“İşte Ayrıldık”
Ayrılık Sonrası Çok Eşli mi Oluruz?
Bilirsiniz işte, uzun süreli, derin bir ilişki sonrasında erkek de
kadın da kelimenin kaba tabiriyle biraz “dağıtır”. Böyle bir
süreçte çoğu kadında ve erkekte çok eşlilik dönemi gerçekleşebilir.
Bu, biraz kendini değerli hissetme çabasıdır. Kişi, “Başkaları ile
de olabilirim” motivasyonu ile kendini yabancıların arasına atar.
Böyle bir dönemde yabancılara gitmektense, yanı başındaki karşı
cinsten yakın arkadaşına sığınan ve onunla bir ilişkiye sürüklenen
de çoktur. “Bekarlık, sultanlıktır” döneminin tadını çıkarırız
ancak yine de başımızı bağlamak için sabırsızlanırız. Bu, geçici
bir dönem olduğu için haz verir ancak bir yandan da “ya geçici
değilse, ya sonsuza kadar böyle yalnız kalacaksam, ya ondan iyisini
bulamazsam, ya bir daha kimseyi sevemezsem” diye de korkudan
ölürüz. Çok eşlilik ürkütücü gelir. “Hadi evlen artık” diyenler,
evlenen ve az görüşülen arkadaşların artmaya başlaması da
korkularımıza tuz biber eker. İşte bu dönemin sonunda, canı çok
yanmış olan kişi birine bağlanmayı geciktirir. Çok eşlilikten
ürkerek, asıl bunun canını yakacağını düşünen kişi ise çok geçmeden
kendini yeni bir ilişki içinde bulur. Yeni bir döngü başlar.
“Ne Zaman Mutlu Olacağız?”
Tek Eşlilik İmkansız mı?
Eğer kendinizi tek eşli bir konuma koyar ve erkeğinizi, “kötü”
dediğiniz çok eşlilikle itham ederseniz, durum sizi de
yaralayabilir. Böyle davranarak bütün genel geçer ama yanlış
yargıları kabul etmiş olursunuz. Peki ne yapmalıdır? Kendinizi tek
eşli olarak tanımlamaktan vazgeçerek, onu da çok eşlilikle itham
etmemek… Her ikinizin de her iki tarafa ait olduğunu düşünüp
özgürleşmek… Bağımlı kılmadan ve bağımlı olmadan aşkınızı, “her
güzel şeyin bir sonu vardır” ve “değişmeyen tek şey değişimdir”
cümlelerini unutmadan yaşamaya çalışmak… Buna ne dersiniz? Kolay
gibi görünen ama aslında aldatılma korkusundan da, aldatmaktan da
daha zor olan işte budur. Her insan illa ki çok eşlidir, bir gün
aldatacaktır diye bir kuraldan da bahsedemeyiz. Belki de hayat boyu
tek eşli olacaksınız kim bilir? Tek yapmamız gereken belki de,
ilişkimizi, korkuların değil, birlikte olma sevincinin, sevginin
yönlendirmesine izin vermek. Tek eşlilikten çok eşliliğe geçiş
yapılan noktaları ise belki de ilişkimizin seyrinin bir parçası
olarak görmek. Eğer bu durum kaçınılmaz olarak ilişkinin sonunu
getiriyorsa bile, bu olayı, nehir gibi olan hayatımıza düşen, akıp
gidecek bir sonbahar yaprağı olarak görmek… Hayatı yaşamak, kimi
zaman aşktan bile zor bir sanattır. Tek eşlilik ya da çok eşlilik
meselesi aşk içinde bir küçük belki de. Asıl olan, aşkımızı
yaşarken ki mutluluklarımızla birlikte, bizi biz yapan
acılarımızdır ve her ikisinden de kaçmaya çalıştıkça daha çok
yaralanırız. Aşk da, tek eşlilik de, çok eşlilik de, aldatmak da
aldatılmak da; hepsi, bir gün karşımıza çıkabilir… Siz iyisi mi
hepsine yarın olabilecekmiş gibi hazırlıklı olun.
“Ben de Aldattım”
Kadın da Çok Eşli Olabilir mi?
Peki ya kadın da başkaları ile beraber olmakta kendini özgür
kılarsa? Kadının daha az aldatmasının sebeplerinde yaygın olanı
ise, cinselliğe bir rahatlama ve boşalma olarak değil, bütünleşme
olarak bakmasıdır. Tabii genelleyemeyiz. Tam tersi de mümkündür.
Kadın bütünleşirken bunun sevgiye, içtenliğe dayalı olmasını ister,
soğuk bir birleşme onun için ikna edici ve cazip değildir. Kadın
korkudan örülü bir duvar kurarak, başkasıyla olmayı istemediğine
inandırır kendini. Bu da kadının tek eşli, erkeğin ise çok eşli
olduğu gibi yanlış bir inancın kabul edilmesini sağlar. Bu durum,
erkek açısından aldatmasını meşru kılar. Bu nedenle kadına tek
eşlilik, erkeğe çok eşlilik uygun görülür. Peki, ya bu doğru
değilse? Ya siz içinizden geldiği, fanteziler kurduğunuz,
aşkınızdan öldüğünüz halde, iyi karşılanmaz diyerek kendinize engel
oluyorsanız? Tek tavsiyemiz, eğer aklınızdan başkaları geçiyorsa ve
sevgilinizi kaybetmeyi göze alarak harekete geçtiyseniz kendinizi
suçlamayın. Tek sınırınız ve özgürlüğünüz kendi iradeniz olmalı.
Güvenli limanlardan çıkmayı istememek bazen özgürlüktür, bazen
korkaklık. Kendimizi tanımadan, ne aşkı ne aldatmayı, ne de eşimizi
anlamamız mümkün değildir.