Tolga Akyıldız: 'Nihat Doğan gerçektir'
"Daha 20 yaşına gelmemiş. Çekingen. İşçi çocuğu. 3.5 oktavlık sesinden başka bir şeyi yok. Bir de, daha kimselere gösteremediği hırsı ve yırtma sevdası. O zamanlar..."
Arkasından gelen ‘Taciz Ederim’ şarkısıyla yarattığı gündem...
Tacizi öven genç arabeskçi... Yine hedef tahtası... ‘Kariyer’inin
dönüm noktası; resmi nikâhın eşiğinden döndükleri Seda Sayan.
Kendisinden yaşça büyük. Biri sarı melek, diğeri Antonio
Banderas... Çok değil, dört yıl önce.
İş yağıyor Nihat Doğan’a o yıllarda... Ancak zorluklar içinde
büyümüş işçi çocuğu, kendince gizlemeye çalıştığı yırtma ajandası
gereği medyanın istediği forma giriyor. Gururlu, sinirli ama
Seda Hanım’ın sözünden çık(a)mıyor. Çıkınca da...
Boş bir çuval gibi kenara atılıyor. Hem Sarı Melek hem de medya
tarafından...
Ama bir survivor, yılmaz zorluklardan. Nihat Doğan sineması da o
sıralarda vizyona giriyor.
Bir zamanların ‘Kadirizm’indekine benzeyen bir kahraman rolü
biçiyor
kendine. Birilerine ruhunun önünde
diz çöktürüyor; sakal oluyor, kesildikçe uzuyor...
Körkütük bir özgüven
Körkütük özgüveni elitleri güldürse de o, buzdağının görünmeyen
kısmındaki geniş kitlelerce çok sevildiğine inanıyor. Nihat Doğan
sineması! Halkın, haklının, dindarın, milliyetçinin, arabeskçinin,
solcunun, sağcının, sessiz çoğunluğun sesi!
Kanal kanal, demeç demeç dolaşıyor. Eskilerin İnternet Mahir’inden
hallice bir sanal kahraman artık Nihat. Video’ları, tık üstüne
tık...
Aptal değil, ‘sinema’nın artık yetmeyeceğini çabuk kavrıyor.
Koyuyor bir özlü sözler kitabı cebine, dönüyor yüzünü
tribüne...
“Birinin çok taklit ediliyor olması, aslının da para edeceğini
gösterir” diyor Acun içinden ve Nihat, artık Survivor yollarında.
Hoş bu “Sezen Cumhur
Önal da Survivor’a gitsin” fikrini destekler mi bilmem... Öte
yandan Semra Kaynana da gitse reyting alabilir, Rasim Ozan
Kütahyalı da...
Bir tek vatozdan korkar
Survivor’da Nihat Doğan, kendisinin gerçek hayattaki yırtma
ajandasının bir prototipi gibi...
Kendinden güçlüleri ve zayıfları önceden belirleyen, kimi nasıl
‘yiyeceğine’ karar veren, ‘Allah’tan başka bir tek vatoz balığından
korkan’ bir adamın kendi içinde tutarlı (çünkü amaca odaklı) ama
külliyen yalan olan hal ve davranışını tribünün seveceği şekilde
sunma becerisi...
İşte bu nedenle “Nihat Doğan oynuyor” diyenlere katılmıyorum. Nihat
Doğan gerçek! Hep böyleydi, böyle olacak. Form değiştirecek, ağız
değiştirecek. Ta ki istediği lige çıkana kadar...
Dönüşte havaalanında iki minibüs dolusu mahalle casting’i arkadaş
bunu omuzlara almış, ‘Nihat Doğan bebeği’ çıkıyormuş, teklif
üzerine teklif yağıyormuş, yeni albüme giriyormuş... Hiçbiri o
kadar önemli değil. Önemli olan bundan sonra ne yapacağı...
Eğer Nihat Doğan sinemasının devamını çekecek olursa kendisine
küçük bir tavsiyede bulunmak isterim.
Mağdur hep kazanır!
Nihat hep saldırdı. Haksız da değildi. Çünkü sanıldığı gibi Türk
halkı aslında ‘efendi’ görünenleri değil, yumruğunu masaya
vuranları sever. Yerli ya da yersiz, her zaman nezaketten daha çok
SMS eder iyi vurulmuş bir yumruk.
Bu durumu değiştiren tek istisna o ‘efendi’ görünenin
mağduriyetidir. Eğer o kişi mağdur ediliyorsa bu kez ibre o yöne
döner.
İki efendi kapışıyorsa tercih sesini daha çok çıkarandan
yanadır.
İki edepsiz kapışıyorsa sonuç yine değişmez; daha edepsiz olan
kazanır.
Ama bir efendi bir edepsiz kapışıyorsa, fazla edepsizlik edip
efendi adamı mağdur etmeyeceksin. Ölçüyü kaçırmayacaksın. Yumruğu
vurdun, baktın öbür yanağını çeviriyor, fazla üzerine
gitmeyeceksin. Bir anda kaybedersin...
“Ben halkımı iyi tanıyorum” diyorsun ya, kulağına küpe olsun diye
söyledim Nihat arkadaşım...
Tolga Akyıldız